PKK’yi küçümseyen küçülür!

Medya DOZ yazdı —

  • PKK’nin ismi değişir, fesih edilir ama özü özgürlük destanı olarak kalır. Kürt halkı kendi bağrından çıkmış PKK ile ne kadar gurur duysa azdır.
  • Bırakalım özel savaşın elemanları, detone olmuş sesleri, deforme olmuş benlikleri ve çürük hayalleri ile baş başa kalsın. PKK ve Önderliği yaratımlarıyla, kadük hayallerin çok ötesinde umut veren bir ufuktur…

Kahramanlık destanlarının öznesi olmak sanıldığı kadar kolay değil, herkesin olmaz dediğini oldurmak büyük bir kudrettir. Öz ve özveri gerektirir. Kendinden vazgeçip bütün insanlığın olmayı gerektirir. En güçlüden yana değil, en zayıftan yana olmayı gerektirir. Herkesin acısını iliklerinde hissedip o acıyı dindirmenin yollarını arayıp bulmayı gerektirir. Önder APO önderliğinde şekillenen ve toplumsallaşan PKK, Kürdistan da somutlaşan özgürlük çağrısı olmayı başardıkça dirilen Kürt ruhundan, eyleme geçen Kürt bedeninden bahsedebildik. Çünkü PKK dayatılan inkâr ve imha politikalarını alt etme başarısını kazanmış, yegâne bilinç formudur. Şimdi fesih ve silah bırakma tartışmaları yürütülüyor diye bunu bir başarısızlık olarak algılamak, yeni bir çağrıymış gibi şok olmuş taklidi yapmak amiyane tabir ile samimiyetsizliktir. Bu yaklaşım tarihi doğru okumamayı ve inkarcılığı beraberinde getirir. Tersine, geç kalınmış olsa da Türk devleti gibi katı katmanlara sahip bir devleti, barışma arayışına sevk eden PKK’nin gücünü ve sağlam durma kabiliyetini her zamanınkinden daha iyi okumamız gerekiyor. Barışta ısrar eden ve bunun için direnen Önder APO’yu iyi tanımamız gerekiyor. Yıl 2003, günlerden 1 Mart Önder APO İmarlıdan şöyle sesleniyor:

“Başbakan Gül’e 16 sayfalık bir mektup gönderdim. Mektup geçerliliğini halen koruyor. Erdoğan için de yazmıştım. Bir çağrıydı. Barış ve diyalog çağrısıydı. Ama bugüne kadar herhangi bir biçimde yanıt verilmedi. Mektupta iki şey istedim. Birincisi, demokrasinin eksiksiz, özde ve biçimde tam uygulanması; ikincisi silahsızlanma ortamının sağlanması için parlamentoda gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır. Bunun için yeşil ışık yakmaları gerekir. Erdoğan, her yerde ‘her şey Türkiye için’ diyor. Ben de her şey Demokratik Türkiye’nin bütünlüğü için diyorum. Benim sloganım da budur.”

Türkiye’de Abdullah Gül de olmak üzere nice başbakanlar değişti, barışa meyil verdiği için Cumhurbaşkanı Turgut Özal katledildi. Barışa ılımlı bakan tarafta olan Türk Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’i taşıyan uçak düştü ve kaza olmayan bu kazada Eşref Bitlis öldürüldü. Barış eşikteyken kapıyı barışın yüzüne kapatan böyle onlarca olay ve komplo sıralanabilir. Bunca acımasız komplo yaşanırken bile Önder APO “Gücünüz var ise ben barışa hazırım.  Ancak irade ve gücü olan barış yapabilir” demekten vazgeçmedi.

Türkiye Cumhuriyeti 100 yılı aşkın olan ömrünü Kürtlerin mücadelesini bitiremeye adadı ama bitiremedi. Son 50 yılını yani ömrünün yarısını da PKK’yi bitirme sevdasına harcadı ama PKK’yi de bitiremedi. Bitirilmeye çalışıldıkça çoğalan, Ortadoğu da ve dünyada savaşçı ve direnişçi kimlikleri ile insanlığın gönlüne taht kuran yiğit kadınların ulusu olarak tarihe geçtiler. Bütün insanlığın kurtuluşunu esas alan demokratik sistemin öncü gücü oldular. DAİŞ’in korku imparatorluğu ile savaşarak dünyayı karanlıktan kurtaran devrimci bir halk ve hareket olarak güçlendiler, insanlığın hafızasına Önder APO’nun yarattığı direnişçi halk ve cesur militanlar olarak kazındılar.

Bu anlamda PKK bitirilmeye çalışıldıkça çoğalan, anlamsızlaştırılmaya çalışıldıkça anlamlaşan bir harekettir. Türk devleti PKK ile yenişemedi, egemen ırk gururu savaşı bitirmesine izin vermedi, işgalci bir geçmişten geldiği için barışmaya yanaşmadı, şimdi sonuç Pirus zaferidir. PKK bu durumu itiraf edip kabul etti. Ama devlet hala gereksiz bir gurur ile kıvranıp duruyor, PKK’ye “silahlarınızı teslim edin, kendinizi lağvedin” diye talimatlar yağdırarak zevahiri kurtarmaya çalışıyor. Oysa yenişemezlik durumunu hazım etse her şey daha kolay olacaktır, itiraf iyidir, itiraf kabulü getirir, kabul de barışın ön koşuludur. Bu anlamda PKK’nin tedbir ve temkini elden bırakmadan barışa daha hazır olduğunu görüyoruz. Kimse de milyonlarca insanın kalbini fetih eden bu parti, kendini fesih etse ne olur ki diye sormuyor… Zira halk, fesih edilecek parti işleyişine değil, PKK’nin ruhuna bağlıdır.

PKK’yi küçümseyen küçülür. PKK’yi anlamayan anlamsızlaşır. PKK’nin ismi değişir, fesih edilir ama özü özgürlük destanı olarak kalır. Kürt halkı kendi bağrından çıkmış PKK ile ne kadar gurur duysa azdır. Ve şimdi bir barış olacaksa hem savaşta hem de barışta direniş damarı olan PKK ile yapılacağı kesinleşmiş bir gerçekliktir. Bırakalım özel savaşın elemanları, detone olmuş sesleri, deforme olmuş benlikleri ve çürük hayalleri ile baş başa kalsın. PKK ve PKK önderliği yaratımlarıyla, diriliş ve direnişi ile kadük hayallerin çok ötesinde umut veren bir ufuktur…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.