Roj roja me ye keça min

• İnsanların arasındayım, o inanılmaz enerjinin içinde kendimi kaybetmiş gibiyim, anneler, çocuklar, gençler, yaşlı amcalar alandakilerin neredeyse yarısından fazlasının üstünde Kürt ulusal kıyafetleri var. Çevremiz asker ve polislerle çevrili ancak bu kimsenin umurunda bile değil.
• Şehit babası Apê Bedirxan: Ben Zîlan’ın, Dilgeş'in babasıyım. Şehitlerin babasıyım. Hakkari’de 4 kişiydik HEP’in bürosunu kurduk. Çelê’de partinin ilk bürosunu ben kızım Zîlan'la açtım. Ben sonuna kadar hareketimin arkasındayım. Roj roja me ye keça min.
• Abdullah Zeydan: İnşallah Kürt halkımız her yerde, demokrasi ve barıştan yana olan halkların hepsi 14 Mayıs’ta tarihi bir zafer kazanacak. Ve haksız yere sürgünde olan, diasporada olan evlatlarını, değerlerini inşallah kendi yurtlarına döndürecek. Az kaldı yakında halkımız herkesi özgürleştirecek.

GÜLCAN DERELİ/HAKKARİ

İstanbul'dan Hakkari Yüksekova'ya doğru yola çıkıyorum. Yüksekova'dan Yeşil Sol Parti'nin seçim mitinglerinin startını vereceği Hakkari'ye gideceğim. HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan ve Yeşil Sol Parti Eşsözcüsü İbrahim Akın ile aynı uçakta denk geldik. Kısa bir selamlaşmanın ardından yolculuğumuz başladı. Tabi heyecan var. Yüksekova Havalimanı'nda karşılama ekibi çoktan yerini almış Buldan ve Akın'ı karşılıyor. Hava yağışlı, biraz da soğuk. Oradan yola koyuluyoruz, Qada Azadiyê'ye (Çiftlik Mevki) vardığımızda büyük kalabalık konvoy ile ikinci bir karşılama yapılıyor.

Sloganlar dağlarda yankılanıyor

Kürt ulusal kıyafetleriyle gelen Gever (Yüksekova) gençliği sloganlarla ortalığı inletiyor. Sloganlar çevremizdeki dağlarda yankılanıyor: "Bijî Serok Apo”, “Hakkari sizinle gurur duyuyor..." Mitingin yapıldığı alana geldik. Araçlardan inilip alana 15-20 metre mesafeden yürüyüşle geçilecek ama yürümek mümkün mü? Muazzam bir kalabalık var ve herkes heyettekileri selamlamak istiyor, o sırada resmen küçük bir izdiham yaşanıyor. Adım atmak mümkün olmuyor. 15-20 metrelik mesafe kaç dakikada tamamlandı hatırlamıyorum ama kısa sürede tamamlanmadığını biliyorum.

Îro çerxa şoreşê...

İnsanların arasındayım, o inanılmaz enerjinin içinde kendimi kaybetmiş gibiyim, anneler, çocuklar, gençler, yaşlı amcalar alandakilerin neredeyse yarısından fazlasının üstünde Kürt ulusal kıyafetleri var. Çevremiz asker ve polislerle çevrili ancak bu kimsenin umurunda bile değil. Uzun zamandır duymadığımız ve bir zamanlar dillerden düşmeyen o meşhur marş hep bir ağızdan okunuyor. İro çerxa şoreşê... Zafer işareti yapılmış eller havada ve saygı duruşu ile okunuyor bu marş. Ardından ise ardı arkası kesilmeyen sloganlar, "Şehîd namirin. Bijî berxwedana zindanan. Selam selam İmralı'ya bin selam, Bijî Serok Apo, Jin, Jiyan, azadî..." Gençler hiç durmuyor. Yağmur yağıyor, zemin çamur ama kimse aldırış bile etmiyor. Elimde fotoğraf makinesini gören ve bizi de çek diyenlerin sayısı oldukça çok, tabi büyük keyifle çekiyorum.

Tarihi zafer yakın

Ardından sunucu bir bir heyettekileri tanıtıyor, Hakkari'nin milletvekili adayları Öznur Bartın, Onur Düşünmez, Vezir Parlak, HDP Parti Meclisi Üyesi Abdullah Zeydan, Sait Dede, DBP Eşbaşkanı Keskin Bayındır ve Başak Demirtaş'ın da aralarında bulunduğu kişilerin isimleri okundukça alkışlar susmuyor. O sırada kendimi heyetin olduğu yerde buluyorum ve Abdullah Zeydan'dan Avrupa'daki Kürt halkı için kısa bir mesaj alıyorum: "İnşallah Kürt halkımız her yerde, demokrasi ve barıştan yana olan halkların hepsi 14 Mayıs’ta tarihi bir zafer kazanacak. Ve haksız yere sürgünde olan, diasporada olan evlatlarını, değerlerini inşallah kendi yurtlarına döndürecektir. Sürgündeki tüm arkadaşlarımıza sevgilerimizi, selamlarımızı ve saygılarımızı gönderiyoruz. Az kaldı yakında halkımız herkesi özgürleştirecek."

Zeydan'a sevgi seli

Halkın içinde dolanmaya devam etmek istiyorum ama o kadar büyük bir kalabalık var ki adım atmak zorlaşıyor, kısa süre bulunduğum yerde kalakalıyorum ve halkın Zeydan'a olan sevgisine tanıklık ediyorum. Biri gidiyor, biri geliyor... Zeydan'ın buna tepkisini soracak olursanız hiç kimseyi kırmıyor belki bu durum saatlerce devam etse yine de kırmayacak kadar kibar ve özenli yaklaşıyor, genci, çocuğu, yaşlısı herkes soluğu Zeydan'ın yanında alıyor. Sanki onda tutuklu bulunan tüm evlatlarını kucaklar gibi özlem gideriyor...

Hepinize, hepimize başarılar

Tam o sırada Zübeyde anne ile konuşuyorum. Başarılar dileyerek söze giriyor Zübeyde anne: "Halkımızı zindanlara koydular, artık hepsini serbest bıraksınlar. Artık kanın dökülmesini istemiyoruz. Ailemizden 6 kişiyi şehit verdik. Yeter. Allah hakkımızı bırakmasın. Hepinize, hepimize başarılar inşallah."

'Ben Zîlan’ın, Dilgeş'in babasıyım'

Şal û şepik giymiş bir amca beni tanıyan gözlerle bakıyor, gidiyor, geliyor, bakıyor. Konuşmaya yelteniyorum. "Seni tanıyorum. Eskilerden, eskilerden tanıyorum yüzünü hatırlıyorum, yolun her daim açık olsun" diyor. İlk defa geliyorum Hakkari'ye daha önce karşılaşmış olabilir miyiz diye düşünürken, devam ediyor: "Ben Zîlan’ın, Dilgeş'in babasıyım. Şehitlerin babasıyım." İki çocuğunu da kaybeden Apê Bedirxan, "Hakkari’de 4 kişiydik HEP’in bürosunu kurduk. Çelê’de partinin ilk bürosunu ben kızım Zîlan'la açtım. Ben sonuna kadar hareketimin arkasındayım. Roj roja me ye keça min" (Gün bizim günümüzdür kızım) diyor.

Gayet tabi kudretlidir durumumuz

Bana çocukları Zîlan ile Dilgeş’in fotoğraflarını gösteriyor. Bitlis’te cezaevinde çekilmiş fotoğrafları ve çocukluk fotoğrafları var. İlk önce kızı Zîlan'ın yaşamını yitirdiğini anlatıyor Apê Bedirxan, çocuğunun kimyasal silah ile katledildiğini söylüyor. Zîlan yaşamını yitirdikten sonra da diğer çocuğunun adını Dilgeş Zîlan koyduğunu vurguluyor. Gözleri o kadar derin bakıyor ki, soru soramıyorum ve Dilgeş Zîlan’ın da Kobanê’de yaşamını yitirdiğini söylüyor heybetli duruşuyla hem de hemen başının üstünde duran pankartın hakkını vererek. Miting alanının her noktasından çok net görünün o pankartta unutulmayan şu tarihi sözler yazılıydı: "Gayet tabi kudretlidir durumumuz." Gençlerin dilinden de Abdullah Öcalan'ın "Genç başladık, genç bitireceğiz" sözleri eksik olmuyor.