Rojava düşmesin diye…

Selim FERAT yazdı —

 

Selimferat@web.de

Rojava yeniden gündemleşecek.

Rojava, insan mantığını zorlayan, partiler üstü bir gelişmeye işaret ediyor.

Rojavasız nefes alacağını sanan Güney, Doğu ve Kuzey Kürdistanlılar;

Gerilla komutanları;

Peşmergeler;

Güney Kürdistan’daki siyasilere çağrım…

Rojava’yla ilgili mantık, "bir normatif ve özellikle pratik bir disiplin" (Husserl, Erdmund) olarak algılanmalıdır.

Rojava düşmesin diye, Husserl’in karmaşık ama pratik "fenomolojik“ yaklaşımını acil bir politik proğram olarak, tartışmaya sunmak istiyorum.

Husserl geçen yüzyılın 20’li yıllarında Freiburg Üniversitesi’nde profesörlük kürsüsüne sahip, Husserl, Martin Heideger’in de hocasıydı.

1859 yılında Çek Cumhuriyeti’nin Prosteyov kentinde doğan Husserl, Hitler Faşizminin Polonya’ya saldırısından bir yıl önce Freiburg’da yaşamını yitirmişti.

Varoluşçuluk teorisinden önce, fenomoloji bilim disiplinini geliştiren Husserl, normatif ve pratik bir disiplin olan fenomolojiyle, "özgürsün, o zaman seç“ gibi temel kavramlarla hareket eden bir felsefik operasyonun öncüsüydü.

Felsefe Profesörü Sarah Bakewel’e göre, eğer Sartre, 1933 yılında burs alarak Berlin’e değil de Freiburg’a gitmiş olsaydı, fenomologcu olabilirdi.

Martin Heideger’in Naziler’den taraf pozisyon almasını "karektersizlik“ olarak niteleyen Husserl, Felsefe Tarihi’nde derin izler bıraktı.

Husserl’e göre, fenomen önceliklidir.

Eğer doğru tarif edeceksem Husserl’i, Rojava konteksinde şöyle yorumlayabilirim:

Rojava, bir olgu, bir fenomen ise;

Siz ise Rojava’yı tanımak istiyorsanız, sadece Rojava’yı görünüz.

O zamana kadar Rojava ile ilgili duyduklarınızı, okuduklarınızı kapsam dışı bırakınız.

Bakış alanınızda sadece Rojava ve siz varsınız.

Belki de bu benim de Rojava ile ilgili tanışmamdı.

Bir yemeğe davet edilmiştim. Bir zamanın Rojava yöneticilerini orada görmüştüm.

İnsanca yaşamak için, dünyada ortak arayanlarla tanıştım.

Rüşvetsiz, yüreği hümanizma dolu insanlar.

Neden kaybetmekten korkmuyorsunuz, anlamam için sorduğum soruydu.

Bizi dinleyen, anlayan dostlarımız var; başımıza gelen herşeyi duyurabiliyoruz.

"Bizimle dayanışma içinde olan dünya dolu insanla birlikte“ başaracağız‘a yakın bir cevap almıştım…

Ve o Rojava, özgür ama, geçmişte olduğu gibi hala bir ateş çemberinde yaşıyor.

“Türk devleti Efrîn’i Afganistan gibi terörün geliştirildiği bir yere dönüştürdü”ğünü iddia eden şahsiyet, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yönetim Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Bedran Çiya Kurd oldu.

Bu açıklamanın yapıldığı günlerde, Kuzey ve Doğu Suriye İç Güvenlik Güçleri, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerine karşı suikast girişiminde bulunacak, DAİŞ’in gizli hücrelerini hedef alan bir Hol Kampı’nda operasyon başlattı.

Perde arkasından sızan haberlere göre, Erdoğan, Biden’e Suriye savaşını ucuza kapatmak için, Biden’den Rojava’nın düşmesini isteyecek. Pek şaşırtıcı değil, ama hesaba katmadıkları, Rojava’da halka dayalı bir sistem ve benim tüm güçlere yapmak istediğim çağrıyı

Mazlum Kobani’den okudum, aktarıyorum: “Kürt halkı başta olmak üzere Suriye’de yaşayan tüm halkların aydınlık bir geleceğe kavuşturulması için ulusal çıkarları dar parti çıkarlarının üstünde tutulması gerekiyor. Bu temelde PYNK ve ENKS’li kardeşlerimizi sorumlu bir ruhla hareket etmeye ve diyalog masasına yeniden oturarak anlaşamadığı konuları tartışarak çözmeye davet ediyoruz”.

Bu iki gücün de, şimdiye kadar olanları bir tarafa bırakarak, biraz da fenomolojik bir mantıkla hareket ederek, Rojava’ya odaklanmalarını diliyorum. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.