Sertleşen dil ve sözde demokrasi!

Selma AKKAYA yazdı —

  • Fransa’da seçim gündemi tam hız devam ediyor. Merkez sağ ve aşırı sağın seçim propagandası yasaklar, sınır-dışılar, göçe karşı mücadele, haklarının budanması üzerine kurulurken, bu keskinleşen dil nedeni ile ülkede demokrasi konusunda kaygılar basın ve yayın organlarına yansımaya başladı.

Ülkenin sayılı dergilerinden biri olan Telerama’da seçim sürecine ilişkin yapılan değerlendirmede, ülke demokrasisinin "nefes almakta zorlandığına" dikkat çekildi. Seçim sürecini Breathless veya Landscape in the Fog filmlerine benzeten dergi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 8 hafta kala ülke demokrasisinin hala nefes almakta zorlandığı ve bugüne kadar böylesi belirsiz bir seçim sürecinin yaşanmadığının altı çizildi.

Dergi editörü Olivier Pascal-Moussellard tarafından kaleme alınan makalede, Aralık ayının sonunda yayınlanan seçim anketine yer verildi. Harris İnteractive anket enstitüsünün yaptığı ankete göre, ülke nüfusunun yüzde 83’ünün demokrasiye bağlı olduğu sonucunun çıktığı ancak ülkenin yüzde 46’sının artık sistemin işlemediğine inandığı ifade edildi.

Özellikle her dört Fransızdan birinin, "pandemi nedeni ile sağlık kriziyle başa çıkmakta zorlanan bir rejim" görüşüne inandığı belirtilirken, ankete katılanların yüzde 61’nin siyasi sistemin tehlikede olduğunu düşündüğü sonucu yayınlandı.

Söz konusu seçim anketi sonuçlarını değerlendiren Moussellard, bu sonuçların ülkede demokrasi ve otoriteye inanç noktasındaki hayal kırıklığı ve güven konusunda uçurumun büyüdüğünü net bir biçimde ortaya koyduğunu belirtti.

İngiliz dergisi The Economist'in, 'insan haklarının anavatanı’nında yaşanan bu sürecin ardından  dünya demokrasiler sıralamasında Fransa’nın 24'üncü duruma düştüğünü yazdığını hatırlatan Moussellard, halk ile siyasiler arasındaki boşluğun ve utanç verici halin büyüdüğünü hatırlattı.

Ülkede gelir dağılımındaki eşitsizliğin büyümesinin etkilerinin daha yakıcı olarak hissedildiği bir dönemden geçilirken, Telegram’ın işaret ettiği gibi, Fransız siyasi arenasındaki söylem dili sertleşirken aynı zamanda burjuva siyasetinin tükenmişliği de daha görünür oldu. Bu tükenmişlik, Cumhurbaşkanı Macron’un diline aşı kartları konusunda "canınız" okuyacağız" söylemi ile yansırken, Sarkozy’den ilham alan Cumhuriyetçilerin Cumhurbaşkanı adayı Valerie Pecresse’in diline "banliyölere savaş" söylemi ile yansıyor.

Zemmour ve Le Pen Müslümanları ve göçmenleri sınır dışı etmekle tehdit ederken, iktidara gelmek isteyen herkes asıp-kesmekten, sınırdışı ve yok etmekten söz eder oldu. Faşizan dilin giderek daha belirginleştiği bir dönemde aynı insanlar demokrasiden dem vuruyor.

Ancak bu demokrasi şovunun altı giderek boşalıyor. İktidara aday sağın demokratlığı ile kendine Sosyalist diyen sosyal demokratların demokrasi anlayışının kitlelere hiçbir güven vermediği ortada.

Söz konusu duruma, Berkeley Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Wendy Brown, 2008'de "Fransa için için tehlike çanları" şeklinde işaret ediyordu.

Demokrasi ile yönetildiğini ifade eden sistemlerin artık alarm verdiğini hatırlatan Brown’un, "Bugün demokrasi tarihte eşi görülmemiş bir popülerliğe sahiptir ancak yine de hiçbir zaman kavramsal olarak bu kadar belirsiz ve önemli ölçüde içi boş olmamıştı. Dolayısıyla soru şu: 'Artık hepimiz demokratız. Ama ya demokrasi nerede?" şeklindeki sözleri durumu özetliyor. Fransa’nın giderek sertleşen seçim dilinin özeti de işte bu içi boş kof burjuva demokrasisinin özeti niteliğinde!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.