Sivas Katliamı davası yine düşürüldü

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Türkiye’de cezasızlık politikalarının devam ettiğini, adalet sistemine yönelik bir güvensizlik oluştuğunu artık duymayan, bilmeyen kalmamışken, Almanya’nın bu davayı düşürmeye vesile olması da başlı başına sorgulanması gereken bir olgudur.

Firari Sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş nezdinde devam eden Sivas Katliamı davası bir kez daha zamanaşımından düşürüldü. Sivas Katliamı ana davası 13 Mart 2012’de zamanaşımından dolayı düşürülmüştü.

Nitekim geçtiğimiz duruşmada davanın zamanaşımından düşürüleceğinin sinyallerini bizzat Adalet Bakanlığı ile Alman makamları arasında geçen yazışmanın mahkemeye yansıyan yazışmalardaki skandal ifadelerinden almıştık. Buna göre gönderilen yazıda zaman aşımının 2 Temmuz’da dolacağı vurgusu öne çıkmıştı. Avukatlar bunu mahkemeyi yönlendirmek olarak değerlendirmişti.

Firari sanıkların önemli bir kısmı Almanya’da ikamet ettiği için, Almanya’nın insanlığa karşı işlenmiş bir suç olan bu katliam sanıklarına yönelik gösterdiği tavır çok konuşuldu, tartışıldı.

Yıllardır firari sanıkların iadesi talep ediliyor. Uzun süren yargılamalar sürecinde Almanya’nın DGM’leri, idam cezalarını gerekçe göstererek iade etmediği- ki DGM ve idam cezası artık yok- Türkiye’nin ise sanıkların iadesinde prosedürlere gayrı ciddi yaklaştığı, belgelerin çevirisi yapılmadan, mahkeme kararı yerine, mahkemedeki sözlü protokolleri gönderdiği, firari sanık isimlerinin yanlış yazıldığı vb. durumlar defalarca ortaya çıkmıştı.

Almanya üzerinden devam edecek olursak, kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Sivas katliamı davası 11 firari sanığının Almanya’da olduğu biliniyor. Almanya kendi topraklarında ikamet eden 24 kişiyi tanıdığını açıklamış, bu rakam daha sonraları 9 olarak telaffuz edilmişti. Bir diğer önemli gelişme de yine davanın gidişatı açısından önemliydi. Firari sanıklar nezdinden devam eden davada adı geçen katillerden Murat Sonkur’un Anayasayı Koruma Teşkilatı’na muhbirlik yaptığı ortaya çıkmıştı. Sonkur’un istihbarat ve Emniyet Müdürlüğü’ndeki “P011” ile başlayan sicil numarasının bulunduğu bile kamuoyuna yansıdı. Eren Ceylan’ın da Almanya’ya iltica ettiği biliniyor.

Dava sürecinde Türkiye’deki hukuk sistemine olan güvensizlikten dolayı sanıkların Almanya’da yargılanabileceği talepleri de karşılık bulmadı.

İnsanlığa karşı işlenmiş bir suç olan Sivas katliamı faillerinin Almanya tarafından sadece bürokratik engellerle iade edilmediğini düşünmek çok iyimser bir yaklaşım olur. Sayılarını tam olarak bilemediğimiz bu insanların Almanya’da çeşitli kimliklerle dolaşmaları, oturum hakkı ya da vatandaşlık almaları, ticari faaliyetlerde bulunmaları, bir şekilde korunduklarını da gözler önüne seriyor.

Bir Sivas katliamı davası daha zaman aşımına uğratıldı. Bu tekrar tekrar işlenmiş bir suç, bir utançtır. Yukarıda hatırlattığımız hiçbir bilgi yeni bilgiler değil, yıllardır iki ülke arasında defalarca gündeme gelmiş, defalarca kamuoyuna yansıyan bilgilerdir.

Sivas’ta insanları diri diri yakanlar saldırıyı bilinçli olarak gerçekleştirdiler, sivil toplumu hedeflediler, bu saldırı sistematik olarak devletin ayrımcı, ötekileştirici politikaları çerçevesinde gelişti. Dolayısıyla bu davada işlenen suç insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelendirilmeliydi. Oysa bırakın suç olarak görmeyi, faillerin bizzat ödüllendirildiğini biliyoruz. Katliamın ardından “Çok şükür, otel dışındaki halk bir zarar görmemiştir” diyen bir zihniyet, davanın zaman aşımına uğramasını, "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun" cümleleriyle özetleyen zihniyete evrildi. Bu zihniyet şimdi de ‘çok şükür bu da geçti’ mi diyecek? Avukatlar temyiz süreçlerinden bahsediyor, uzun bir hukuk sürecinden bahsediyor. Türkiye’de cezasızlık politikalarının devam ettiğini, adalet sistemine yönelik bir güvensizlik oluştuğunu artık duymayan, bilmeyen kalmamışken, Almanya’nın bu davayı düşürmeye vesile olması da başlı başına sorgulanması gereken bir olgudur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.