Soykırıma karşı direnen ikiz kardeşler: Angêra ve Lûsîn

Toplum/Yaşam Haberleri —

Angêra Anûs ve Lûsîn Hagobiyan

Angêra Anûs ve Lûsîn Hagobiyan

  • Angêra Anûs ve Lûsîn Hagobiyan. İkiz kardeşler… Ermenilerin çöle doğru yolculuğundan kurtulanların torunları. Angêra ve Lûsîn şimdi Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu’nda savaşıyor. Anne ve babaları da mücadelenin ön saflarında yer alan ikiz kardeşler, “Soykırım hikayeleriyle büyüdük. Bu acı unutulmaz. İnsanlarımız için, kadınlar için direniyoruz” diyorlar.

Osmanlı’nın dağıldığı bir süreçte Ermeniler, modern Türk kimliğinin ve ulus devlet inşasının önünde engel olarak görüldükleri için soykırıma maruz kaldı. Nüfusun yüzde 20’sine tekabül eden Hıristiyan ve Museviler tasfiye edildi, geri kalanlar ise kovuldu. Böylelikle Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesi tamamlanmıştı. 1914-1923 yılları arasında Hıristiyanların temizlenmesinde yedeklenen Kürtler, 1920’lerin başından itibaren hedef haline getirildi.

Sadece Suriye topraklarında bir milyon iki yüz bin Ermeni katledildi. Mucize eseri kurtulanlar ise Kürt ve Arap aşiret ve ailelerin yanına “besleme” olarak alındı. Büyük bir kısmı Araplaştı bir kısmı Kürtleşti. Rojava Devrimi’yle birlikte Ermeniler yeniden örgütlenip, bir kez daha soykırım saldırılarına karşı direnişe geçti.

 

 

Angêra ve Lûsîn

Angêra Anûs ve Lûsîn Hagobiyan. İkiz kardeşler, Ermeni soykırımdan kurtulanların torunları. Onlar gerilla. Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu’nda yer alan ikiz kardeşler.

Anûs ve Hagobiyan, Osmanlı’dan Türk devletine soykırım saldırılarının devam ettiğini belirterek, “Dünyanın neresinde olursak olalım kadınları ve insanlarımızı korumaya hazırız” dedi.

Bu acı unutulmaz

Kuzey-Doğu Suriye’deki Şehit Nubar Ozanyan Ermeni Taburu, Ermeni halkının, kültürünün, tarihinin, varlığının ve kimliğinin korunması için 24 Nisan 2019’da kuruldu.

İkiz kardeşlerden Angêra Anûş büyüklerinden soykırım hikayelerini dinleyerek büyüdüler: "Dedem bize katliamı hep anlatırdı. ‘24 Nisan 1915'i hiç unutmam ölülerimizin kemikleri sokağa atıldı. Aydınlarımız, akademisyenler, öğrenciler asıldı ve katledildi. 1,5 milyon kadın, çocuk, yaşlı katledildi. ‘Susadık’ diyen kadınlar götürüldü ve nehirlerin önünde katledildi. Kanları suya karıştı. Osmanlı soykırımında kadınlara tecavüz edildi ve ellerine işaret konuldu ki tekrar satılsın. Bu acı unutulmaz’ derdi. Bakurê Kurdistan'dan Kuzey ve Doğu Suriye’nin Halep şehrine kadar Ermeniler katliamlarla karşı karşıya kaldılar. Bir asır sonra katliam aynı coğrafyada başka isimlerle devam ediyor.”

Türk devletinin varlığını başka halkları yok etme üzerine kurduğunu anlatan Angêra Anûs, “Ermeni ve Rumlar ileri görüşlüydü, bu nedenle toplumun aydınları ve alimlerini katlettiler. O dönem Osmanlılar diyorlardı ki; ‘Ermeni ve Rumlar gelişirse Türkler geride kalır, gizli kalır’. O kadar ırkçı ve milliyetçiler ki tek bayrak, tek dil, tek din dışında hiçbir şeyi kabul etmiyorlardı” diyor.

 

 

Şimdi savaşıyoruz

Angêra Anûs, soykırım yaşandığında bu saldırılara karşılık verecek bir güç olmadığına dikkat çekiyor: “Özellikle kadın cephesinde 20’nci yüzyılın soykırım tarihi birçok yönüyle gizlendi. 19 Temmuz Rojava Devrimi ile kendimi kadın olarak ve Ermeni kimliğimle özdeşleştirdim. Ermeni kadınlar ve genel olarak kadınları koruma yükünü omuzlarımıza aldık. Şimdi onlar için savaşıyoruz. Ermenilerin hala var olduğunu ve olmaya devam edeceğini herkes bilsin istiyorum. Türk devleti ne yaparsa yapsın Osmanlı'nın torunları bu katliamı gizleyemez.”

Varız, var olmaya devam edeceğiz

“Soykırımlara karşı güçlenmeliyiz. Kadınlar özgürlük için savaşmalı, örgütlenmeli, gücünü halka hizmet için kullanmalı. Sadece kadınlar değil tüm Ermeniler kadınıyla erkeğiyle örgütlenmeli. Şimdi Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nda yerimizi alıyoruz, tüm saldırılara karşı bir dayanak, bir köprü oluyoruz. Tarihimizi birlikte yaşatalım, insanımıza sahip çıkalım, kültürümüzü çağdaşlaştıralım. Varız, var olmaya devam edeceğiz ve birlikte çoğalacağız.”

Ermeni kadınları olarak

Angêra Anûş’un ikiz kardeşi Lûsîn Hagobiyan ise neden Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nda katıldığını şöyle anlattı: “Tabura katılma amacım bir kadın olarak ailede ve toplumda bir rol ve misyon sahip olmaktı. Ayrıca toplumda kadın erkek eşitliği sağlanmalıdır. Bir kadının düşünebilmesi, konuşabilmesi, kendini korkusuzca ifade edebilmesi ve kendi gücüne inanabilmesi önemlidir. Orduya katılma isteğim vardı ama yaşım küçük olduğu için kabul edilmedim. Kürt kadınının onurlu duruşu kişiliğimi etkiledi. Kültürel faaliyetlerde bulundum. İç Güvenlik Güçleri-Sotoro’da yer aldım. Gün geçtikçe umutlarımız ve arzularımız arttı. Ermeni kadınlar olarak hedefimiz tüm dünya kadınlarının özgürleşmesidir.”

 

 

Bu kaderimiz olamaz

Yurtsever bir aileden geldiğini anlatan Lûsîn Hagobiyan, “Ancak bir mertebeye gelene kadar onların bilinçlenmesine ilişkin mücadele yürüttük. Kadınlar toplumun hiçbir yerinde yer almıyordu. Evlenip çocuk doğurup bir yaşam sürüyorlardı. Kadınlar bu durum içinde ‘kaderimiz’ diyorlardı. Rojava’da biz kadınlar bu durumu kabul etmedik ve mücadelemizle yeni bir hayat kurduk” diyor.

Anne ve babası da savaşıyor

Rojava Devrimi’yle başladığında anne ve babasının da mücadelenin ön saflarında yer aldığına vurgu yapan Lûsîn Hagobiyan, “Annem çocukluk hayalini gerçekleştirdi. Hep dağlarda savaşmak ve savaşçı olmak istediğini söylüyordu. Gücümü ve irademi annemden alıyorum. Köleleştirilmiş tüm kadınlar özgür olana kadar mücadele edeceğim. Türk devleti şimdi Osmanlı’nın izinden gidiyor. İsimler değişse de zihniyet değişmiyor. İşte bu yüzden halkı koruma mücadelemizde ısrarlıyız. Dünyanın neresinde olursak olalım kadınları ve insanlarımızı korumaya hazırız” şeklinde konuştu.

SORGUL ŞÊXO - JİNHA/HESEKÊ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.