Su kıtlığı savaş riskini artırıyor

Dosya Haberleri —

Su kıtlığı/foto: AFP

Su kıtlığı/foto: AFP

  • Günde 6 bin çocuk yeterli su krizinden dolayı yaşamını yitiriyor. BM raporlarına göre, 2050’lerde dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı ve 60 ülkede 7 milyar insanın su kıtlığından etkileneceği öngörülüyor.
  • Su kıtlığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan ekoloji aktivisti gazeteci yazar Yusuf Gürsucu, '86 barajla Kürt coğrafyasını susuzluğa mahkum eden politikalar hem Türkiye hem de İran tarafından uygulamaya konulmuştur' diyor.

Küresel iklim değişimi ile birlikte suyun önemine dönük farkındalık artmaya başlarken, çokuluslu şirketler su krizine göre senaryo çalışmaları yaptırıp, karlılıklarını nasıl koruyabileceklerinin hesabını yapıyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tahminlerine göre dünyada 1,1 milyar insan temiz içme suyundan, 2,4 milyar insan gerekli hijyen koşullarından yoksun ve dünyadaki toplam hastane yataklarının yarısı su kaynaklı hastalıklara maruz insanlar tarafından doldurulmaktadır. Günde 6000 çocuk yeterli su bulunamamasından kaynaklanan ve hijyenik olmayan koşullar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, içinde bulunduğumuz yüzyılın yarısında (2050’lerde) dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı ve 60 ülkede 7 milyar insanın su kıtlığından etkileneceği öngörülüyor.

Sanayi su ihtiyacı yüzde 400 artacak

Önümüzdeki 30 yıl içinde kapitalizmden çıkılamaması halinde su talebi yüzde 60’a yakın seviyede artış gösterecek. Kapitalist endüstrinin su ihtiyacı ise yüzde 400 civarında artacak. Tüm bu gelişmeler büyük bir su krizinin yaşanacağı yıllara doğru hızla gidildiğini gösterirken, su kıtlığı nedeniyle yaşanacak savaşlar ve göçler yaşamı bugünden çok daha fazla olumsuz etkileyecek. Birçok canlı türünde ise yok olma kitlesel boyutlarda yaşanacak. Petrol savaşlarının yerini su savaşları almaya başlayacak.

Su savaşları yaşanıyor!

Meksika’nın Chihuahua eyaletinden Amerika’nın New Mexico eyaletine uzanan Conchas Nehri üzerindeki La Boquilla Barajı’ndan yıllardır ABD’ye su transferi yapılıyor. Susuzluktan kırılan ve mevcut su politikalarına karşı protestolar düzenleyen Meksikalı çiftçiler, 2 bin kişilik katılımla ABD’ye su transferini engellemek için barajı ele geçirerek, ABD’ye su sevkiyatını durdurdular. Meksika’lı çiftçiler, “Su satılmaz, su korunur” sloganıyla işgal ettikleri barajdan su sevkiyatını engellemişlerdi.

İsrail Şerya’ya su vermiyor

Bugün içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasında süren savaşlar emperyalist kapitalizm ile onun uzantısı ülke muktedirleri tarafından yaratılmaktadır. Filistin İstatistik Kurumunun verilerinde en çarpıcı şey; Filistinliye her türden ihtiyacı için (tarım, temizlik, içme vb.) günlük 100 LT su, Yahudi yerleşkelerinde yaşayanlara ise 900 litre su! Bu rakamlar Şeria bölgesi için geçerli. Gazze’de ise insanlar susuzluk nedeniyle böbrek vb. birçok hastalıkla boğuşurken, temizlik ve tarım amaçlı suya ise erişemiyor.

Rojava’da susuzluk!

2018 yılında Türkiye’nin havuz medyasın da çıkan bir haberde, “Kilis’te bulunan Efrîn ve Sabunsuyu’ndaki sular Suriye’ye akıyor” başlığı altında, “Kilis’in su sıkıntısı yaşamaması için bu iki önemli akarsuyun sularının şehre bağlanarak değerlendirilmesi isteniyor” diye belirtiliyordu. Bu suların üzerinde Suriye tarafından 17 Nisan (Medanki) Barajı yapılmıştı. Türkiye bu haberde vurgulanan adımları ise çoktan atmaya başladı. Medanki Baraj suyu giderek azalırken, DSİ tarafından el konularak, Efrîn ve Azez bölgelerine enerji ve su satışları yapılmaya başlandı.

Sular çalınıyor

Diğer yandan Erîn çayı Davutlar regülatörü ve Derivasyon Kanalı ile sular Reyhanlı Barajı’na taşınmakta. Reyhanlı Barajı, kendi su kaynağı olmayan bir baraj ve su ihtiyacı Karasu ile Efrîn çayından 21 milyon metreküp su taşınarak sağlanıyor. Ayrıca Kilis'te geçtiğimiz haziran ayında tamamlanan Yukarı Efrîn Barajı’nı besleyen Karaafrin Deresi, Külecik ve Kartal dağlarından doğan Bakırcan Deresi'ni, Sof Dağı'ndan Karadere'yi alır ve ardından güneye yönelerek, Antep’in doğusundan gelen Bozafrin Çayı ile birleşip Suriye’ye yani Rojava topraklarıyla buluşurken, Türkiye’nin su politikalarıyla, tüm bu su buluşmaları ortadan kaldırılıyor. Oysa su hayattır ve sular ulus devletlerin belirlediği sınırlar içine hapsedilemeyecek yaşamsal kaynak olmasına karşın sular doğadan ve halklardan çalınmaktadır.

Su silah olarak kullanılıyor

Gazetemize konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan ekoloji aktivisti gazeteci-yazar Yusuf Gürsucu, "Rojava coğrafyasına akan sular barajlar marifetiyle kesilerek bölge halkı susuzluğa mahkum ediliyor. Bu politikalar özellikle tarımsal ekim sürecinde sulama zamanlarını kapsayacak tarzda işletilmektedir. Diğer yandan Dicle Nehri ve Dicle’yi besleyen akarsular üzerinde 36 adet baraj inşa edilirken, ekosistem yerle bir edilmiştir. Fırat Nehri ve kolları üzerindeki baraj sayısı ise 50’dir. Toplam 86 barajla Kürt coğrafyasını susuzluğa mahkum eden politikalar hem Türkiye hem de İran tarafından uygulamaya konulmuştur" diye vurguluyor.

İran’da suyla oynuyor

Kürt bölgelerine özel olarak yönlendiğine dikkat çeken Gürsucu, "Irak Federe Kürdistan'ı, İran ve Türkiye tarafından kıskaca alınıp susuzluğa mahkum edilme politikaları hızla sürüyor. İran, Süleymaniye’yi besleyen Sirvan Nehri’nin akış yönünü değiştirerek barajlar kurmaktadır. Irak Kürdistan'ı Zagros Dağları’nda toplanan sularla ihtiyacı olan suyun yaklaşık yarısını yakın zamana kadar karşılanırken, İran tarafından Sirvan Nehri üzerine inşa edilen baraj ve en son inşa ettiği Davran Barajı ile birlikte bölgeye akan sular uzun süredir kurak bir dereye dönüşmüş durumda" diyor.

Bölge kavruluyor

Gürsucu, şöyle devam ediyor: "Petrol, maden vb. üretimler için doğal yaşam hiçe sayılırken topraklar geri dönülmez biçimde kirletilip yok edilmektedir. Tüm sular kapitalist üretim süreçlerine bağlanırken insan dahil diğer tüm canlıların suya erişimi imkansız hale getirilmektedir. Sıcaklık rekorlarının kırıldığı Ortadoğu’da yakın gelecekte aşırı sıcaklar, kitlesel ölümlere yol açacak olan inanılmaz su kıtlığı ve gıdaya ulaşamama gibi can yakıcı sorunlarla birlikte görülecektir. İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bazı bölgelerinde 60 derecelere çıkan sıcaklıklar bu sürecin başladığını göstermektedir."

Yeni paradigmaya ihtiyaç var

Küresel boyutta süren iklim krizi susuzluğu giderek arttırdığının altını çizen Gürsucu, "Ortadoğu’da İran ve Türkiye’nin uyguladığı su politikaları ile halklar baskı altına alınarak bölge insansızlaştılıp, yeraltı ve yerüstü tüm değerler yağmalanıp bölge yaşanmaz hale getirilecek adımlar atılıyor. Önümüzdeki yıllarda görülecek sıcaklıklarla birlikte susuzluk ve kuraklık Ortadoğu’nun adeta ‘kaderi’ halini almasına izin verilemez. Yeni bir perspektife ve yeni paradigmalara acil ihtiyaç var. Antikapitalist ve buna bağlı üretim süreçlerini hem emeğin hem de doğanın haklarını gören bir yerden yeniden ele alınması gerekmektedir. Bu ise mevcut sermaye iktidarlarının sultası altında gerçekleşmesi olanaksızdır" diye kaydediyor. 

2. Dünya Savaşı'ndan sonra en büyük insani kriz

20. yüzyıl boyunca, küresel su kullanımı nüfus artış hızının iki katından fazla arttı. Bugün, Roma'dan Cape Town'a, Hewreman'dan Lima'ya kadar birçok şehri su kullanımında kısıtlama yapmaya götürüyor. Su krizleri, 2012'den beri neredeyse her yıl Dünya Ekonomik Forumu'nun Etkiye Göre Küresel Riskler listesinin ilk beşin içinde yer alıyor. 2017'de şiddetli kuraklıklar, gıda kıtlığı ve patlak veren çatışmalar nedeniyle Afrika ve Ortadoğu'da 20 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük insani krizlerden birine neden oldu.

Su çatışması öldürecek

Oakland merkezli Pasifik Enstitüsü Başkanı Peter Gleick, son 30 yılını su kıtlığı, çatışma ve göç arasındaki bağlantıyı incelemekle geçirdi. Su savaşlarının yükselişte olduğuna dikkat çeken Gleick, "Çok nadir istisnalar dışında kimse gerçekten susuzluktan ölmez. Ancak giderek daha fazla insan kirli sulardan veya suya erişim konusundaki çatışmalardan ölüyor” diyor

Salgın ve hastalıklar kapıda

Mil genişliğindeki Ilısu barajının arkasındaki su seviyesi yükseldikçe Kürdistan ve Irak'a olan su akış yarı yarıya azaldı. Binlerce kilometre uzaktaki Basra'da Sadr ve komşuları, sularının kalitesinin bozulduğunu gördüler. İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre Ağustos ayında yüzlerce insan kızarıklık, karın ağrısı, kusma, ishal ve hatta kolera şikayetiyle Basra hastanelerine akın etmeye başladı.

Türkiye suyu bilinçli kesiyor

Türk devleti 27 Ocak’tan bu yana Fırat Nehri’nin su seviyesini azaltmaya başladı, bununla birlikte Suriye’ye akan su oranı 200 m3’e kadar düştü. Bu oran 1987 yılında Türk devleti, Suriye ve Irak arasında üzerine varılan orandan oldukça düşüktür.

 Kuzey Doğu Suriye’nin Hecîn Bölgesi’nde Tarım Komitesi Eşbaşkanlığı yapan Emîne El Salêm, Türk devletinin Fırat Nehri’nin suyunu kesmesinin bölgedeki yazlık tarımı olumsuz etkilediğini ve bölgede su sıkıntısından dolayı içilen kirli suların çeşitli hastalık ve zehirlenmelere yol açtığını ifade etmişti. Fırat Nehri’nin suyunun bölge için büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Emîne El Salêm, bölgenin yüzde 99’unun bu suya bağlı olduğunu ve Türk devletinin suyu bilinçli bir şekilde keserek halkı göçertmek istediğini söylemişti.

255 içme suyu kaynağının 166’sı kurudu

Federe Kürdistan Bölgesi’nde faaliyet yürüten Niwê Kadın Hakları ve Çevreyi Koruma Örgütü, Hewreman bölgesi üzerine yaptıkları araştırma çalışmasını sonuçlarını kamuoyuna yaptıkları basın açıklaması ile duyurmuştu. Niwê Kadın Hakları ve Çevreyi Koruma Örgütü adına konuşan Sara Selam yaklaşan felakete dikkat çekti. Sara,  “Hewreman bölgesinde yaptığımız araştırmalara göre 255 su kaynağı mevcut. Bu kaynakların maalesef 166’sı tamamen kurudu. Yani bu demek oluyor ki yüzde 60’ı kurudu. Bu bizlerde büyük bir korku ve kaygı yaratıyor. Yetkililer çok acil bir şekilde çözüm yollarını tartışmalıdır. Bölge gün geçtikçe kurudu ve kurumaya da devam ediyor” uyarısında bulunmuştu.

5 milyon insan etkileniyor

Kuzey ve Doğu Suriye Uluslararası Su Çalıştayı, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Bölgesi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Bêrîvan Xalid ve Ebid Hamid El-Mihbaş, Türkiye’nin Fırat Nehri suyunun paylaşılması üzerine yapılan bütün anlaşmalara uymadığını ve bunun başta Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere bütün Suriye’yi olumsuz etkilediğine dikkati çekerek, bölge halkının tarımla geçimini sağladığını hatırlattı. Eşbaşkanlar, Türkiye’nin yürüttüğü su savaşının Kuzey ve Doğu Suriye’deki 5 milyon insanı etkilediğini ve bunun sorumlusu olduğunu vurguladı. Eşbaşkanlar, konuşmasının sonunda Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Koalisyon ve insan hakları örgütlerine Türkiye’ye baskı kurması çağrısı yapmıştı. 

Türkiye silah olarak kullanıyor

Uluslararası Su Konferansı'na katılan Fransa Dışişleri eski Bakanı Bernard Kouchner'in de aralarında bulunduğu katılımcılar, Türkiye'nin suyu siyasi bir silah olarak kullandığını kaydetmişti. 

Büyük Etiyopya Barajı Tana Gölü’nün 3 katı

Mısır, Sudan ve Etiyopya'nın tümü Mavi Nil'den gelen akışa bağlı ve yukarı havzadaki Büyük Etiyopya Rönesans Barajı projesi üzerinde uzun süredir siyasi çekişme içindeler.

Dünyanın her yerinde, tansiyonun yüksek olduğu pek çok örnek var: Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Kırgızistan'ı kapsayan Aral Denizi ihtilafı; Levanten devletler arasında Ürdün Nehri çatışması; Çin ile Güneydoğu Asya'daki komşuları arasındaki Mekong Nehri anlaşmazlığı. Henüz hiçbiri çatışmaya dönüşmedi. Ancak Schmeier, dönüşebileceğine dair işaretler gösteren bir anlaşmazlığa da işaret ediyor. Mısır, Sudan ve Etiyopya'nın tümü, Mavi Nil'den gelen akışa bağımlıdır ve yukarı havzadaki Büyük Etiyopya Rönesans Barajı (GERD) projesi üzerinde uzun süredir siyasi çekişme içindeler - 5 milyar dolar değerinde inşa edilmiş bir baraj ve ülkenin Tana Gölü’nün üç katı büyüklüğünde bir baraj.

Deniz suyu tuzdan arındırılıp kullanılıyor

Yaşam savunucuları, deniz suyunun tuzdan arındırılması gibi tekniklerle daha fazla suyu kullanıma sokmak gibi pek çok şey öneriyor. Suudi Arabistan şu anda su ihtiyacının yüzde 50'sini bu süreçten karşılıyor. "Gri" veya atık su geri dönüşümü, kuraklıktan etkilenen çiftçi topluluklarına yardımcı olabilecek düşük maliyetli, uygulaması kolay bir alternatif de sunabilir. Küresel tuzdan arındırma ve atık su arıtmaya ilişkin bir değerlendirme, bunların artan kapasitesinin şiddetli su kıtlığı altındaki küresel nüfusun oranını yüzde 40'tan yüzde 14'e düşürebileceğini öngörüyor.

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.