Tev-Çand 7. Konferansı tiyatroya can veriyor

Kültür/Sanat Haberleri —

TEVCAND

TEVCAND

  • Kürt kültürü, dili ve kimliği üzerindeki soykırım ve asimilasyon politikaları hızını kesmeden devam ederken, bu kirli politika ve saldırıların boşa çıkarılması ve kırılmasında kültür-sanat ve edebiyat çalışmasının önemi ve rolünü kapsamlı bir şekilde anlamamız gerekiyor.

EKİN RONİ

 

TEV-ÇAND 7. Kültür-Sanat Konferansı Medya Savunma Alanlarında başarıyla gerçekleşti. Konferansın sonuçları hem kültür kurumlarında hem de basında yoğunca tartışılıyor. Kültür-sanat çalışmalarımız açısından birçok soruna yanıt olabilecek ve sanat çalışmalarında başarı yaratacak önemli ve tarihi kararlar almış olan bu konferansta, kültür sanat hareketimizin mücadele ve örgütleme perspektifi de oldukça nettir. Konferans demokratik toplum inşasında Kültür-Sanat hareketimizin, özellikle de sanat çalışmalarının ulaşılan düzeyi ve pratiğini değerlendirmiş, oldukça güçlü bir şekilde çözüm yollarını göstermiştir. ‘Tecride, işgale, faşizme son, Şimdi Özgürlük Zamanı’ hamlesinin yaşandığı bu siyasal süreçte müzik, tiyatro, sinema başta olmak üzere, bir bütün sanat cephesinden en etkili ve yaratıcı bir tarzla toplumsal sorunlara yanıt olma amacıyla ciddi bir kararlılık ortaya çıkmıştır.  Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlama mücadelesini tüm çalışmaların merkezine alınmasını kararlaştırmıştır.

3. dünya savaşının yaşandığı bu günlerde; bölgemizde ve ülkemizin dört bir yanında yaşananlar devrimci, demokratik kültür-sanat çalışmalarını daha fazla önemli hale getirmiştir. Çünkü Kapitalist modernite sistemi kendisini en çok kültür sanat yoluyla meşru kılıyor. Yine ulus devlet zihniyeti Kürdistan’da sanatı tam yüzyıldır bir işgal argümanı olarak kullanıyor. Özgürlük hareketi tarih sahnesine çıktıktan sonra da, sömürgeci, soykırımcı güçler Kürt halkının kazanımları karşısında sadece siyasi ve askeri soykırım operasyonlarıyla değil, aynı zamanda uyguladığı kültürel soykırım plan ve saldırılarıyla da Kürt halkının kültürünü ve dilini yok etmek, yok edemiyorsa bozmak ve köklerinden koparmak istemiştir.

 

Kültürel soykırım kıskacında Kürtleri savunmak

Özgürlük Hareketimiz, faşizme karşı askeri ve siyasal bir mücadele yürüttüğü kadar kültür sanat alanında da büyük bir direniş ve mücadelenin sahibi olmuştur. Önder Apo son savunmasına ‘Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunmak’ adını vermiş ve bir kez daha Özgürlük Hareketinin kültür sanata yaklaşımını bu savunmada bütünen ortaya koymuştur. Bu savunmada hem kavram olarak kültür ve sanatı tanımlamış hem de Kürdistan ve Kürt kültür değerlerinin insanlık kültürü içindeki yerini, Kürdistan'da kültür sanat faaliyetlerinin halklar arasındaki birleştirici önemini çarpıcı bir şekilde dile getirmiştir. Bu nedenle başta kültür sanat alanında öncülük yapan, çalışmalara katılan, emek veren herkesin sanatı, sanatçıyı ve kimliğini çarpıtarak bozan küresel egemen sistemin anlayışına karşı radikal ve sonuç alıcı bir tarzda mücadele etmesini ve devrimci, demokratik komünal, kültür-sanat anlayışına dayalı sanatı geliştirmesi gerektiğini vurgulanmıştır.

 

Sanat sözle olacak şey değil

Kürt kültürü, dili ve kimliği üzerindeki soykırım ve asimilasyon politikaları hızını kesmeden devam ederken, bu kirli politika ve saldırıların boşa çıkarılması ve kırılmasında kültür-sanat ve edebiyat çalışmasının önemi ve rolünü kapsamlı bir şekilde anlamamız gerekiyor. TEV-ÇAND’ın her zamankinden daha aktif mücadele ederek yaratıcı ve zengin sanat ve edebiyat çalışmalarıyla toplumun öncüsü olması gerekiyor. Konferansta bu yoldaki engeller tek tek ele alındı. Önümüzdeki süreç bunun somutlaşması ve yaşama geçmesiyle çok büyük gelişmeler yaratılabilir. Elbette söz önemlidir. Fakat sanat sadece sözle olacak şey değil. Yapmamız gerekiyor. Başarmamız, sonuç almamız elzem. Her türlü özel savaş yöntemleriyle özgürlük devrimimizin hakikatini saptırmaya çalışan, gerillanın özgürlük savaşını geriletmek için yapılan program, sinema, dizi vb. her türlü özel savaşa karşı kültür-sanat alanında aktif bir mücadele verilirken, tüm bu görsel, işitsel ve yazımsal çalışmalarla hakikati savunmak devrimci ve yurtsever sanatçıların boynunun borcudur.

Kapitalist sistem ve işgalci devletler milliyetçilik, cinsiyetçilik, şiddet, kölelik, militarizm zihniyeti ve kültürünü barındıran binlerce sinema ve dizi filmleri, tiyatro eserleri yaparak bu alanı toplumu ve halkı teslim almak amaçlı kullanmaktadır. Bu anlayışlarla mücadelede güçlü bir çalışma ve örgütleme perspektifi için, özgür yaşam ve demokratik toplum hakikatini işleyen sinema ve dizi film çalışmalarının yapılması önümüzdeki dönemin önemli bir görevi olarak kültür-sanat hareketimizin önünde duruyor. Sistemde bu tarz çalışmalar birbirinin rakibi ve birbirini yok eden bir tarzda örgütlendiriliyor. Sinema, tiyatro hatta dizi film çalışmaları aynı anda birbirini besleyen bir tarzda yapılamazmış gibi bir görüş hakim kılınmak isteniyor. Bu kapitalist dünya da böyledir. Özgürlük için sanat yapılacaksa sanat hangi dalıyla olursa olsun bir eylem olarak toplumsal sorunlara eğilebilir ve birlikte çözüm yaratabilir. Burada bu iki anlayış arasında para ve fikir çatışıyor. Bu çalışmalar para kazanmak için mi yapılacak yoksa özgürlük için mi?

 

Tiyatro bitirilmek isteniyor

Kapitalizm günümüzde popüler ve postmodern kültürün etkisi altında bırakılan tiyatro, film vb. sanat dallarına farklı farklı politikalarla çok özel yaklaşımlar sergiliyor.  Örneğin tiyatro pasifleştirilmek isteniliyor. Bitirilme noktasına çekiliyor. Sinema ise tamamen kendi denetiminde ve ciddi bir pazarla sermaye tekellerinin elinde can çekişiyor. Dizi film vb. tür çalışmalar ise insanlar için bir zaman tasfiyesi aracına dönüştürülmüş, içi boş ve fazla değeri olmayan, saatlerce başından kalkılmayan bir aptal kutusundaki uyuşturucuya dönüşmüş durumda.

Sinema, film ve tiyatro gibi sanat dallarında ortaya koyulan sistem politikalarını iyi çözmek gerekir. Sadece para, sadece gülmek, sadece elitleşmek için sanat yapılamaz. Para getirmiyorsa kaldır at, bir fikir vermiyorsa iyidir, diyemeyiz. Dramatik sanatlar diyebileceğimiz bu alanda her çalışma için ciddi örgütlenme ihtiyacı var. Eylem ve fikir ihtiyacı var. Artık birçok farklı şeyi aynı anda başarabilmeliyiz. Kürtler müzikte başarılı. Tamam yeter diyemeyiz. Biz artık bir dünya hareketiyiz ona göre yaşamalı, ona göre sanata yaklaşmalıyız. Sanatta daha emekleme çağındayız. Müzikte daha derinleşmeli, tiyatroda binlerce oyun yazmalı, oynamalı, yüzlerce film çekmeli ve sunmalı, dublaj, animasyon, çizgi filmler daha neler neler... Kaç oynumuz Arapça, İspanyolca, Almanca, İngilizce’ye vb. çevrilmiş ve oynanmış. Kaç filmimiz dünya halkları tarafından biliniyor. Akademileri, okulları, atölyeleri, yapımı, gösterimi, örgütlenmesi ile bu alanda yapılacak o kadar çok iş var ki! İşlenecek, ele alınacak bir o kadar konu; tarihimiz, destanlarımız, masal ve öykülerimiz… yakın tarihimiz, elli yıllık dünyayı değiştiren savaşımız… Fransızlar, Amerikalılar Kürt savaşçı kadınların filmini yapacak biz sadece bakacak mıyız? Elbette onlar kendi anlayışlarıyla, kendine göre yapacak… Bizim gerçeğimizi biz söylemeli, biz oynamalı, biz anlatmalı ve biz kameraya çekmeliyiz. Onlar da yapsın, yapacaklar da… Hem de çok ince ve sanatsal bir tarzda ama bizi en iyi biz biliriz. Bizim gerçeğimiz, bizim sanatçılarımızın beyninde ve kalbinde daha güzel mayalanır.

Sanat dalları içinde tiyatronun önemini daha derinden kavramak gerekiyor. Tamam! Elbette müzik, sinema, belgefilm, dizifilm vb. çalışmalar yapalım. Fakat görmeliyiz ki tiyatro öldürülmek isteniyor. Bu alan ciddi bir gerileme ve pasifikasyon yaşıyor. Bizde ise yeni yeni hayat bulan bir alan, ağlayan ve gülen yüzümüzü tiyatroya dönmeli ve toplumun demokratik inşasında tiyatroya gerçek rolünü oynatmalıyız. Tiyatro çalışmalarının ülkemizde, yeniden dünya sahnesine çıkan Kürdistan’da akademik düzeye ulaşması için her türlü emeği ve çabayı vererek büyük toplumda yaratmak istediğimiz devrimi sahne de, küçük toplumumuzda gerçekleştirmeliyiz. Sahnelerinde devrimlerini gerçekleştirmeyenler asla büyük toplumsal devrimleri kalıcı kılamazlar.

 

Kürt tiyatrosunu tartışabilmeliyiz

Tiyatro sanatının ruh ve davranış üzerindeki etkisi biliniyor. Ruh ve beden, tiyatroda felsefe ve kültüre benziyor. Tiyatro sanatçısı, sanatını kendi öz kültüründen, öz-varlığından ve öz-bilincinden beslenerek yapmıyorsa, anlam dünyası başka yabancı, öz olmayan anlamlarca doldurulmuşsa, yapılan eylemin ahlaki açıdan olumluluğunu ya da olumsuzluğunu tartışabilmeliyiz. Kürdistan'da tiyatro bu açıdan tartışmalıktır. Tiyatrocunun sanatsal eylemini ele aldığımızda, yapılan eylemin iyiliğini, çıkarsızlığını değerlendirebilmeliyiz. Çünkü yaşanan kültürel kırımın oluşturduğu bir gerçek vardır. Kapitalist modernitenin yarattığı zihinsel krizden her insan gibi tiyatrocular da payını almıştır. Kürt tiyatrosu; Kürdistan'da tiyatronun geliştirilmesi, örgütlendirilmesi de ancak bu temelde gelişme kaydedebilir. Doğru temelde Kürt tiyatrosunu tartışabilmeliyiz. Tiyatromuz toplumdan ve özgürlük mücadelesinden bu kadar uzak kalmışsa, hatta yer yer yanlış bir bakış açısına teslim olmuşsa kesinlikle tartışabilmeliyiz. Devrimci ve halkçı tiyatro grupları bu kadar az ise, bu konu tüm tiyatrocularca kesinlikle tartışılabilmelidir. Doğru yaptığını sanan herkes dönüp bir kontrol yapmalı, ben doğru yapıyorum bu çalışmalar neden gelişmiyor dememeli, neden yanlış düşünüyoruz, nerede yanlış yapıyoruz bulmalıyız. Zaten bizim kendimizi doğru bulmamızın fazla anlamı yoktur. Önemli olan başkalarının, halkın, gerçek tiyatrocuların bizi doğru bulmasıdır.

 

Kürdistan devrimci bir sahne...

Sahnede küçük bir toplum kuran tiyatro, yaşamın yansısıdır. Bu anlamıyla tiyatro sahnedeki toplumdur. Tiyatro küçük bir toplum olarak; özgürlük, eşitlik ve demokratikleşme eylemliliğine dönüşebilmelidir. Demokratik toplumun tiyatrosunun dili her zaman politiktir. Politika toplumun işi olduğu için tiyatro toplumdan uzak da kalamaz, toplumdan kopuk da ele alınamaz. Toplumcu tiyatro, toplumu savunmadan politika yapamaz. Toplumsal olan her zaman politiktir. Ama bugün tiyatroda politika sorunu ortaya çıkmıştır. Çünkü tiyatro maalesef halktan uzaklaşmıştır.

Kültürel soykırım saldırılarına karşı, kültürel bir direniş yaratabilecek güçteyiz. Kapitalist modernite ve onun yerli acenteleri olan egemen devletlerin sömürgeci uygulamalarını teşhir etmeli ve halkı aydınlatmalıyız. Aynı zamanda Kapitalist Moderniteye karşı, demokratik yaşamı örgütleme sorumluluğunu da taşıyarak anti-modernist olduğu kadar özgür yaşamın inşasında en temel dinamik güç olabiliriz. Bunun için sanatta özelliklede tiyatroda egemen ve sömürgeci yaklaşımlara, ele geçirme anlayışlarına karşı, özgür bir yaşam ve devrimci bir tiyatro yaratabiliriz.

 

Tiyatro adım atmanızı istiyor

Büyük toplumda olmasını istediğimiz ya da beklediğimiz demokratik sistemi tiyatroda yaşatabiliriz. Sadece yaşatmakla da kalmaz, bunu topluma tiyatro ile anlatabiliriz. Kurmak istediğimiz toplumsallıkta hangi ölçülerin, hangi davranışların esas olmasını istiyorsak tiyatro ile verebiliriz. Kültürel soykırım tehdidi altında, dil yasağı altında Kürt tiyatrosu oldukça dezavantajlı bir konumda olmasına rağmen birçok başarıya imza atmıştır. Tüm soykırım uygulamaları altında ve yasakçı, inkarcı anlayışa rağmen Kürt tiyatrosu kendisini yeniden yaratmıştır. Kürt tiyatrosunun tüm tiyatroların öldürüldüğü yıllarda yani 80'li yılların sonu ve 90 yıllarda büyük bir hızla gelişmesi, Kürt özgürlük hareketinin çıkışıyla çok yakından ilgilidir. PKK'nin halk kitleleriyle tam olarak buluştuğu 90'lı yıllarda tüm baskı, tutuklama ve göz altılara rağmen oldukça gelişme kat etmiştir. Kürt enstitüsü ve diğer kültür kurumlarında sayısı 50'ye yakın oyunla, güçlü bir hareketlenme yakalanmıştır. Teatra Jiyana Nû (TJN) bu dönemin önemli bir grubudur. Kaynağını bu gruptan alan birçok tiyatro oyuncusu bugün Kürdistan'da benzer birçok kurumda görev yapmaktadır. Hem Kürdistan'ın diğer parçalarındaki tiyatrocular, hem de Kuzey sahasındakiler oldukça yetenekli ve güçlü bir potansiyele sahiptirler. Mexmûr, Rojava ve dağda birçok grup kuruldu, oyunlar oynanıyor, olanak olan yerlerde festivaller yapılıyor, halk içinde sokak tiyatrosu geliştiriliyor.

Fakat Kürt tiyatrosu 70'li yılların Türkiye'si benzeri bir durumla karşı karşıyadır. Popülerlik, elitizm, metalaşma ve eğlencelik konuma düşme riski vardır. İster kültür kurumları içerisinde olsun, ister devlet eliyle yürütülsün bu durum oldukça tehlikelidir. Bu tehlikeyle Kürt tiyatrosu; Kürt kültüründen uzak bir sanat anlayışı ile anlamını yitirmekle karşı karşıya kalacağından, Kürt dili ile yapılsa dahi, kendisine gerçek Kürt tiyatrosu diyemeyeceğimiz bir tiyatro olur. Demokratik kültür hareketine ters düşen bir pratiğe girilebilir.

Kapitalist Modernite sanat alanında halkçı yaklaşımı ortadan kaldırmak istemektedir. Bu yaklaşımla Ortadoğu'da halkın kültürel doğasına aykırı bir biçimde yapay sınırlar içerisine hapsedilmek istenmektedir. Birçok sanat dalında bu böyledir. Sömürgeciler, halkçı ve toplumcu sanatı popülerleştirme yoluyla eriterek sisteme entegre edip, sistemi yaşatır hale getirmek istemektedir. Özellikle Kürdistan'da sanat işgal rolünde kültürel yaşamı yıkmıştır. Özellikle müzik ve tiyatro son zamanlarda da sinema ile ulus devlet politikalarına katkı sağlanmaktadır. Tamamen iktidara ve bürokrasiye bulanmış olsa da, kendisini halkçı olarak gösteren bir tarzda geleneksel değerlerin ve toplumun üzerine çöreklenme söz konusu olmuştur. İdeolojik olmadığını iddia etse de müthiş hegemonik bir sanat örgütlenmesine sahip ve sanat dünyasında söz sahibidir. Ayrıca egemenler, yerli ve milli görünüşlü sanat sömürgeciliğine toplumun içten işgalinde önemli rol oynatırlar. Kapitalist modernist tiyatro anlayışının bir kopyası olmaktan kendini kurtaramayacaklarını bildikleri halde, kendilerini bulunmaz Hint kumaşı gibi görürler, bağımsız ve orijinal olduklarını iddia ederler. Köklerinden kopuk, tıkanmış bir bürokrasi sanatını fazla aşamazlar. Kendini yukarda ve çok bilmiş gören, halkı-toplumu lümpen bulan bir yaklaşıma sahiptirler. Tüccar zihniyetli olduklarından sanatı da tüketilecek ve satılacak bir mal olarak bilirler. Ya maaş isterler, ya da rant. Orta sınıfın iktidardan beslenmesi sonucu ortaya çıkan bu rant bu tip kişiliklerin iştahını kabartır. Halk üzerine kurulu düzenin getirdiği sermayeden pay isterler. Yerellikten uzak, halkla bağları oldukça zayıf, ahlaki değerlerden kopuk bir yaşamla bireycilik yaşayan bu sanat kesimleri,  demokratik modernitenin sanat çizgisini yaratamazlar. Demokratik olmadıkları için demokratik bir ulusun kültürüne de yabancı kalırlar. Sanatı, sanat faaliyetlerini oldukça dar ele alırlar. Sanatı şahsi bir çalışma olarak ele alırlar. Piyasa ve maddiyat esasına dayalı bakışları her şeye yansır. Öncü ve dinamik bir güç olmaktan yoksundurlar. Sadece kendilerini doğru görürler. Kendilerini mükemmel bulurlar.

 

Çözümü kendinde yaratmak…

Merkezi sanat hegemonyasının dışında duran devrimci ve halkçı sanat, konumuz itibarıyla devrimci tiyatro, demokratik modernite sisteminin inşasında tiyatro öncü ve dinamik bir güçtür. Mezopotamya ve Anadolu halklarının birlikte, kardeşlik ve dostluk esasına dayalı olarak inşa edilecek bu demokratik sistemde tiyatro sanatçılarını bekleyen çok önemli görevler vardır. Halkların uyanışı ve öze dönüş anlayışına sahip bir tiyatro, hem halkın eğitilmesinde hem de halkların kardeşliğinde vazgeçilmezdir. Bu çerçevede oluşturulacak Demokratik Sanat Birlikleri, kapitalizmin elinde can çekişen sanatında kurtuluşu olacaktır.

Kapitalist moderniteye karşı yüzlerce insanın içinde yer aldığı sanat çalışmalarına ihtiyaç vardır. Bunun için felsefe ve örgütlenme kaçınılmazdır. Bu tarzda kültürel-ideolojik bir örgütlenme bizim için umut, kapitalizm için büyük bir korku ve tehlikedir. Ortadoğu'da yeni bir kültüre öncülük etmek istiyorsak bu dar ve sığ yaklaşımları, orta sınıfın elit, salonlara ve dört duvar arasına sıkışmış sanat anlayışını aşmak zorundayız. Tabii ki doğruyu dile getirmek doğruyu yapmak anlamına gelmez. Doğruyu yapmak, hazır beklemeyi değil de çözümü kendinde yaratmayı gerekli kılar. Sanat alanında kurulan bu hegemonyayı aşmak, ciddi bir sanat örgütünün, ciddi bir çalışanı olmakla mümkün olabilir. 27 Mart Dünya Tiyatroları Gününe ve Kürt tiyatrosunun büyük emekçisi Yekta Herekol ve diğer devrimci sanatçı yoldaşların anısına bu temelde yanıt olabilir ve özgür sanat eylemini büyütebiliriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.