“Umdenken”: Yasak kalksın

Dosya Haberleri —

PKK yasağı protesto

PKK yasağı protesto

32 . yılında Almanya'da PKK yasağı-2

  • Uluslararası İnsan Hakları Ligi Mütevelli Heyeti üyesi Dr. Rolf Gössner: "Ceza Kanunu'nun 129b maddesi uyarınca PKK'yi 'yabancı terör örgütü' olarak kovuşturma yetkisini derhal geri çekmeli.”
  • Avrupa Parlamentosu Kürt Çalışma Grubu Eşsözcüsü Andreas Schieder: "AB Konseyi üye ülkelerine PKK'yi AB terör listesinden kesin olarak çıkarmaları yönündeki çağrımı yineliyorum.”
  • KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar: “Yasak kararı savaştan yana olan çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor. Almanya barışa ve çözüme köprüler oluşturarak yasak politikalarından vazgeçmek ile başlayabilir.”

DEVRİŞ ÇİMEN / HABER MERKEZİ

32 yıl önce Almanya İçişleri Bakanlığı’nın aldığı “PKK yasağı” kararında, Türkiye ile “tarihi ve stratejik” önemde tuttuğu ilişkilerinin etkili olduğunu belirten bir siyasi çevre bulunuyor. Yasak, Kürtlerin siyasi ve sosyal örgütlülüğünün kriminalize edilmesinin yaratmış olduğu yargılar, mağduriyet, temel haklarının engellenmesi başta olmak üzere basında ve siyasette fütursuzca ötekileştirilmesi gibi uzunca bir listeye dayandırılabilir ama konu bu değil. 32 yıl önceki karar, gelinen aşamada ne Almanya’ya ne de Türkiye siyasetine bir katkısı var. Bu bir değişikliği gerektiriyor ki, Almancada "Umdenken" tabiri kullanılır. Bu, Türkçeye "zihniyet değişikliği", "bakış açısını değiştirme", "yeniden düşünmek" veya "fikir değiştirmek" olarak da çevrilebilinir. PKK yıllarca bu konuda Almanya’nın, Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Kürt sorunun çözümüne katkı sunacak yapıcı bir politika geliştirilmesi için beyanlarda bulundu.

Yasağın yıldönümü 26 Kasım 2025’te, yasaklı olan PKK, 5-7 Mayıs tarihinde gerçekleştirdiği son kongresinde kendini fesih ettikten sonra fiili olarak artık yok. Silahlı mücadelesini sonlandırdığını duyurduğu açıklamada, “Uluslararası güçleri halkımıza yönelik yürütülen yüzyıllık soykırım politikalarındaki sorumluluklarını görerek demokratik çözüme engel olmamaya ve sürece yapıcı katkılarını sunmaya davet ediyoruz” denildi. Bu çağrıdan sonra, Almanya’nın stratejik partneri olan Türkiye devletinin PKK kurucu Önderi Abdullah Öcalan ile yürüttüğü Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ni desteklemesi önemli olur. Türkiye’nin en temel sorununu oluşturan Kürt sorunun barışçıl ve demokratik çözümünü istememek bu ilişkinin değer verdiğinin bir göstergesi olarak da okunabilir. Dolayısıyla yeni bir yaklaşım gerekli. Almanya’nın PKK yasağı ve Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesi Kürt Sorunu’na yaklaşımdaki turnusol kâğıdı niteliğindedir. Dolayısıyla Almanya siyaseti için “Umdenken” yani "Zihniyet değişikliği" veya "bakış açısını değiştirme" tam da burada önemli oluyor.

27 Şubat Abdullah Öcalan’ın yaptığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" sonrası Almanya Dışişleri bakanlığı selamladığı ve bunun tarihi bir fırsat doğurduğunu ifade ettiği yazılı açıklamada, “Federal hükümet olarak, bu süreci desteklemek için elimizden geleni yapmaya hazırız” belirtti. PKK’nin fesih kararından sonra muhalefetteki Yeşiller Partisi’nden Max Lucks’un yönelttiği sorusuna, 26 Mayıs’ta hükümet yetkilisi Géza Andreas von Geyr verdiği cevapta, “Federal hükümet, ilgili tarafların talebi halinde bu süreci desteklemeye hazırdır. Ancak, PKK'nin "terör örgütü" olarak değerlendirilmesinin kaldırılması için sadece açıklamalar ve kararlar yeterli değildir. Bu konuda cezai değerlendirme mahkemelerin yetkisindedir” belirtti. Hükümetin konuya dair siyasi tutumunu mahkemelere havale etmesi, Dışişleri Bakanlığı'nın 27 Şubat açıklaması ile çelişse de, konu siyasi sorumlulukların alanında bulunmakta. İçişlerin Bakanlığı’nın yasak kararını yeni koşullara göre gözden geçirilerek kaldırılması, mahkemelerin değil, hükümetin yetki alanındadır. Almanya ve AB, bu konuda şimdiye kadar göstermelik sözlerin ötesine geçecek adımlar atmadı. Konuya dair görüşlerine başvurduğumuz KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar da Kürt Özgürlük Hareketi'nin beklentisinin somut adımlar  atılması yönünde olduğunu söyledi.  

Çözüme kavuşturulmalı

Uluslararası İnsan Hakları Ligi Mütevelli Heyeti üyesi, yazar ve hukukçu Dr. Rolf Gössner, "AB ve Almanya'nın, Erdoğan ve otokratik hükümeti yönetimindeki Türkiye'yi demokratikleşmeye teşvik etmeye istekli ve muktedir olup olmadığı noktasında şüpheliyim. Ancak, Kürt sorununun nihayetinde sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulabilmesi için, Türkiye'deki son gelişmelere insan hakları ve (jeo)politik açıdan genel bir bakış açısıyla yaklaşmak önemli. Bu, her şeyden önce Türkiye'nin kendi içinde çözmesi gereken bir sorundur, ancak uzun zamandır AB ve Almanya'ya da derin etkileri olan bir sorun. PKK'nin feshedilmesi ve silahlı mücadelenin sona ermesinden sonra Türkiye'deki son gelişmeler ışığında, en kısa sürede net sonuçlar çıkarılmalıdır, özellikle de on yıllardır jeopolitik çıkarlar nedeniyle NATO üyesi Türkiye'nin aşırı terörle mücadele doktrinine dahil olan AB ve Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından. Bu ülkeler, kendi önlemleriyle Türkiye'nin PKK'ye karşı mücadelesini ve Kürtlere yönelik baskı politikasını desteklemiş ve güvence altına almışlardır: PKK'nin AB terör listesine alınması, PKK'nin Almanya'da yasaklanması ve bunun sonucunda uygulanan baskı politikası gibi. Ve bu, bir zamanlar şiddet odaklı olan PKK'nin Avrupa ve Almanya'da uzun zamandır barışçıl ve demokratik bir çözüme doğru yol almasına rağmen, bugün bile devam etmektedir. Ve şimdi PKK, kendini feshetti ve silahlı mücadeleyi bıraktığı için tarih oldu. Bu barış sürecine giden yolda tarihi bir adımdır fakat Türkiye parlamentosu, hükümeti ve yargısı buna katkı sunmadığı müddetçe taraflı olarak kalacaktır. Ancak AB ve Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından şu ana kadar herhangi bir sonucu olmadı, dış politika meseleleri ve stratejik ortak Türkiye ile ilişkiler üzerinde olası olumsuz etkiler gerekçe gösterildi. Ve böylece bu ülkede terör suçları ile ilgili soruşturmalar, tutuklamalar, mahkeme süreçleri ve hükümler devam ediyor - sanki hiçbir şey değişmemiş gibi. Ve bu, PKK'ye üyelik veya PKK'yi 'yabancı terör örgütü' olarak destekleme nedeniyle devam ediyor - ancak çok nadiren somut suç eylemleri nedeniyle.

PKK'nin feshinden sonra, kriminalizasyonun nihayet sona ermesi gerekir. Bunun için öncelikle Federal Hükümet ve Federal Meclis ama aynı zamanda Federal Savcılık ve federal ve eyalet yargı organları da harekete geçmelidir. Gerekli önlemler arasında şunlar yer almaktadır:

- Ceza Kanunu'nun 129b maddesi uyarınca PKK'yi 'yabancı terör örgütü' olarak kovuşturma yetkisini derhal geri çekmek,

- Almanya'da çok fazla zarara yol açan 1993 tarihli PKK faaliyet yasağının kaldırılması,

- PKK üyeliği ve desteği nedeniyle açılan terörle mücadele ceza davalarının sonlandırılması,

- Mümkün olduğunca, hüküm giymiş Kürtlerin affedilmesi

- Ve ayrıca PKK'nin “AB terör listesinden” çıkarılması.

Çünkü bu araçlarla yürütülen yasaklama ve baskı politikası, bu ülkede on yıllardır binlerce siyasi olarak aktif Kürt’tü ayrımcılığa ve suçlamaya maruz bırakmış, genel şüphe altında tutmuş, potansiyel şiddet uygulayıcıları ve 'teröristler' olarak damgalamış ve böylece iç politikada düşman ve güvenlik riski olarak ilan ederek toplumsal olarak dışlamıştır. PKK ile yakınlıkları nedeniyle çok sayıda Kürt örgütü, derneği ve medya kuruluşu da bu baskıdan varlıklarını tehdit edecek şekilde etkilenmiştir ve etkilenmeye devam etmektedir.

Bu araçlar ve yöntemler mantıken artık bu döneme uymuyor, özellikle de PKK artık var olmadığı için bu taraftan herhangi bir tehlike gelmesi mümkün değil. Kürt sorunu, hatta azınlık sorunu, her zamankinden daha az bir terör sorunu, zira Türkiye, ama aynı zamanda Federal Almanya Cumhuriyeti ve AB'nin önünde demokratik ve insan hakları açısından çözülmesi gereken bir sorun olarak duruyor. Tüm geçmiş ve son gelişmeler göz önüne alındığında, Türkiye ve Kürt politikasında nihayet köklü bir değişim gerçekleştirilmeli ve uzun zamandır beklenen bir diyalog sürecini ve Kürt sorununun adil bir çözümünü desteklemek ve teşvik etmek için her şey yapılmalıdır.

Belki de böyle bir siyasi dönüşümle Türkiye'deki barış sürecine değerli ve destekleyici bir katkı sağlanabilir. Ve bu ülkede, özgürlük hakları için mücadele eden siyasi olarak aktif Kürtler için korkusuz ve açık bir diyaloga yönelik suç olmaktan çıkarılmasına yönelik bir katkı sağlanabilir. "

Yaklaşım değiştirilmeli

Kürtlerin Kamuoyu Çalışmaları Merkezi Civaka Azad temsilcisi Welat Özdemir: "PKK tarafından atılan son siyasi adımlar Almanya'da çoğunlukla ihtiyatlı tepkilere neden oldu. Kamuoyunun bir kısmı ile siyaset ve sivil toplumdan bazı bireysel görüşler, ilan edilen gerginliği azaltma politikasına ihtiyatlı bir şekilde destek verirken, siyasi çevreler ve ana akım medyanın büyük bir kısmı güvenlik odaklı bir bakış açısıyla hareket etmeye devam ediyor. Bu konuda çoğunlukla PKK'nin on yıllardır süren yasağı ve güvenlik politikası gerekçeleri öne sürülürken, diğer taraftan Kürt bağlamındaki siyasi gelişmeler farklı bir bakış açısıyla değerlendirilmiyor. Bize göre, diyalog odaklı girişimleri destekleyen ve askeri gerilimi tırmandırmak yerine siyasi çözümleri önceleyen bir tavır, sorumlu bir tutumdur. Bölgede barışı teşvik etmek isteyenler, PKK gibi aktörlerin çatışmaların siyasi çözümü yönünde attığı adımları, yalnızca sözde güvenlik söylemleriyle tanımlamamalı. Bu konuda, Kürt hareketinin siyasi gelişmeleri ve toplumsal gerçekliği yeterince dikkate alınmadan, on yıllardır süregelen 'terörizm' anlatısı hâlâ hakim.

Aynı zamanda, Almanya içinde Kürtlere yönelik baskıların son zamanlarda arttığı gözlemlenmekte. Bu baskılar, Ceza Kanunu'nun 129a/b maddeleri uyarınca siyasi nedenlerle açılan ceza davaları, ev aramaları, toplantıların kısıtlanması veya belirli sembol ve bayrakların yasaklanması şeklinde kendini göstermektedir. PKK yasağı ve terör listesine alınması, siyasi faaliyetlerin temelsiz bir şekilde kriminalize edilmesine yol açmakla kalmıyor, Kürt kimliğine de derin bir etki bırakıyor. Demokratik katılımı zorlaştırıyor ve bir sindirme ortamı yaratıyor. PKK yasağının kaldırılmasına ilişkin açık bir tartışma, hukukun üstünlüğüne dayalı, gerçeklere dayalı ve jeopolitik çıkarların etkisinden uzak bir şekilde yürütülmeli. Buna, Almanya'daki Kürt diasporasının toplumsal gerçekliği, demokratik Kürt hareketlerinin önemi ve Ortadoğu'daki gelişmelerin ciddiye alınması da dahil. Amaç, siyasi katılım, insan hakları ve barışın uzun vadede nasıl güçlendirilebileceğine dair yollar bulmak olmalı. Bu, ancak Alman siyasetinin Kürt meselesine ilişkin düşünce tarzını değiştirmesi ile gerçekleştirilebilir."

Almanya sorumluluk almalı

Kürtlerin Almanya'daki Merkezi İnsan Hakları Meclisi (ZMRK) yönetim üyesi Dilan Akdoğan: "Şu anda Kürdistan, tüm Ortadoğu gibi, köklü bir değişim sürecinden geçiyor ve Kürt hareketi, dikkat çekici düzeyde cesaret ve kapsamlı şekilde siyasi bir yeniden başlangıç için harekete ediyor. Bu gelişmeler yaşanırken, Kürdistan dışında en büyük Kürt diasporasının bulunduğu ülke olan Almanya'da Kürt topluluğuna karşı hâlâ görmezden gelme ve düzen ve kontrol odaklı bir tutum sergilenmektedir. Federal Almanya Cumhuriyeti'nin anti-Kürt idari uygulamalarına bağlı kalması, harekete geçmemesi ve 1,5 milyondan fazla Kürt'e karşı sorumluluğunu yerine getirmemesi, vahim bir mesaj vermektedir.

Şu anda, sağcı söylemlerin toplumsal iklimi giderek daha fazla belirlediği bir dönemde, Almanya ilerici ve sorumlu bir adım atma fırsatına sahip. Kürt hareketi, savaşın sona ermesi için gerekli koşulları yaratmak ve diyalog için alanlar açmak için kararlılıkla çalışıyor. Ancak bu, Kürtlerin haklarını güvence altına alan ve yaşadıkları ülkelerde - Almanya da dahil - eşit ve pozitif entegrasyonlarını mümkün kılan reformlarla başarılabilir.

Bununla birlikte, Kürt hareketinin birçok Kürt için, özellikle değerlerin oluşumu, toplumsal katılım ve kolektif kimlik açısından önemli bir ahlaki yönelim oluşturduğu göz ardı edilmemelidir. İşte bu nedenle, Kürtlere, geldikleri ülkelerde maruz kaldıkları asimilasyon önlemleriyle yaklaşmak yerine, ahlaki, kültürel ve siyasi çeşitlilikleri içinde kabul etmek gerekir. Amaç, Kürtleri kendilerini ve değerlerini inkar eden insanlar haline getirmek değil, onların çeşitliliğini toplumsal bir zenginlik olarak görmek olmalıdır. Mediendienst Integration'ın araştırmaları da dahil olmak üzere birçok bilimsel çalışma, Kürtlerin çoğunlukla seküler ve ilerici karakterleri nedeniyle entegrasyon konusunda yüksek bir eğilim gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Entegrasyon tek taraflı bir uyum değil, aksine genel toplum içerisinde farklı toplulukların kendi kaderini tayin hakkını tanıması ve koruması demek. Bu da tam olarak, on yıllardır süren faaliyet yasağıyla Kürtleri engellenen bir durum. Türkiye bile siyasi bir çözüm yolunda adımlar atarken, Almanya baskı politikasını sürdürüyor. Henüz Alman siyasetinde Kürt hareketinin cesareti de kabul görmüş değil. Diyalog arayışına girmek yerine, sözde 'izleme statüsü'ne atıfta bulunuluyor ve PKK’nin gerçekten feshi gerçekleşip gerçekleşmeyeceği beklenmektedir. Ancak beklemek yerine, bir an önce harekete geçmek gerekiyor. Sorumluluk almak ve barış sürecini aktif olarak desteklemek demek, yasağı kaldırmaktır."

Diyalog sürecini destekleyeceğiz

Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) Grubu üyesi, AP Kürt Çalışma Grubu Eşsözcüsü Avusturyalı Andreas Schieder: "Uzun yıllardır Kürt meselesindeki gelişmeleri yakın bir müttefik olarak takip ediyorum. Kürt halkıyla dayanışma ve haklarının korunması, Avrupa Parlamentosu'ndaki Kürt Çalışma Grubu'nun eşbaşkanlığı göreviminde odak noktasıdır. 2002 yılında Avrupa Birliği Konseyi, PKK'yi terörist örgütler listesine dahil etti. 20 yılı aşkın bir süredir bunun sonuçlarını görüyoruz: Örneğin, bu karar Kürt siyasetçilere, aktivistlere, medyaya, sivil toplum kuruluşlarına ve masum vatandaşlara yönelik baskıların gerekçesi olarak kullanılıyor. Ya da Kürtler hapsediliyor, sürgüne zorlanıyor ve bütün topluluklar marjinalize ediliyor. Sonuç olarak, bu durum diyalog ve müzakereleri mümkün kılmak yerine çatışmayı daha da şiddetlendirmeye katkıda bulunmuştur. PKK'nin bu yılın Mayıs ayında attığı tarihi adımdan bu yana durum önemli ölçüde değişmiştir. Silahlı mücadeleyi sonlandırma ve kendini feshetme kararıyla PKK, müzakere yoluyla gerekli olan tanınma, adalet ve demokrasiye ulaşmak için yeni bir alan açmıştır. Bu gelişme, Avrupa Birliği ve kurumlarının desteklemesi gereken önemli bir dönüm noktasıdır. Almanya'da PKK yasağının yıldönümü vesilesiyle Kürt halkına açık ve olumlu bir mesaj vermenin momentidir. Bu nedenle bugün, AB Konseyi üye ülkelerine PKK'yi AB terör listesinden kesin olarak çıkarmaları yönündeki çağrımı yineliyorum.

Avrupa Parlamentosu'ndaki Kürt Çalışma Grubu adına, Eylül ayında iki eşbaşkanımla birlikte Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Birliğin Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas'a bu konuyu desteklemeleri için bir mektup yazdık. Ayrıca, bu konuyla ilgili olarak Parlamento'da Komisyon'a yazılı bir soru önergesi sunduk. Bu açıklamanın yapıldığı tarihte, her iki yanıt da henüz gelmemiştir. Avrupa Parlamentosu'ndaki birçok ilgili meslektaşımla birlikte, Türkiye'deki Kürtlerin hakları için mücadeleye devam edeceğim. Türk hükümetinin gelecekteki adımlarını yakından takip edeceğiz ve elimizden gelen ölçüde diyalog sürecini destekleyeceğiz."

Çözüme köprüler oluşturabiliriz

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar: "PKK faaliyetlerinin Almanya’da yasaklanmasının üzerinde 32 yıl geçti. Bu süre zarfında Dünya, Türkiye, Kürdistan ve Almanya’da birçok şey değişti. Örneğin yasak ile bağlantılı en önemli değişiklik ise feshi sonrası PKK’nin artık olmadığıdır. Ama Kürtlerin bir özgürlük davası ve onun hareketi var. Özgürlük Hareketi ve lideri Başkan Abdullah Öcalan ile Türkiye devleti bir barış süreci içindedir. Yakın zamanda Türkiye meclisinde konu hakkında çalışma yapan komisyon adına bir heyet Başkan Öcalan ile görüştü. Kürt sorununu barışçıl çözümünü konuşuluyor. Öcalan ve hareketimiz ile Türkiye devleti görüşüyor iken, Almanya’da devletinin kendi Kürt politikasını, yeni gelişmeler ışığında güncellemesi önemli bir beklentidir. Başkan Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'ndan sonra Almanya hükümeti 'bu süreci desteklemek için elimizden geleni yapmaya hazırız' açıklamasını yapmıştı. Almanya yardımcı olmak istiyorsa, Kürtlerin siyasi örgütlenmesini suç sayan yasağı kaldırarak barışa destek sunabilir. Zira yasak savaş politikalarının bir ürünüydü. Devam eden yasak kararı, sürece karşı olan ve savaştan yana olan çevrelerin ekmeğine yağ sürüyor. Almanya barışa ve çözüme köprüler oluşturarak yasak politikalarından vazgeçmek ile başlayabilir. Kürt Özgürlük Hareketi olarak da Kürt sorunun barışçıl çözümü için diyalog geliştirmeye ve köprüler oluşturmaya açığız." 

Yarın:  Azadî Hukuk Yardım Fonu ve Avukat Lukas Theune

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-kriminalizasyon-barisin-onunde-engel-206671

https://justpaste.it/edit/79142511/gxgj0itdqyka0ts7

 Çeviri için Dilan Karacadağ ve İbrahim Bulak’a teşekkürler.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.