
Duran Kalkan
- PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan: "Bu saldırı AKP-MHP faşizminin artık son saldırısıdır. Ya bu saldırı ile amaçlarına ulaşacak ya da AKP-MHP yönetimi çökecek. İşte içine girilen süreç böyledir. Zap savaşı son savaştır. Diyoruz ki, zafer gerillanın, Kürt halkının ve insanlığın olacak, son savaş mutlaka kazanılacak!"
Türkiye'nin KDP ortaklığıyla Zap, Avaşîn ve Metîna bölgesine, yine AKP'nin Kuzey-Doğu Suriye'ye, Kazımi yönetiminin Şengal'e saldırması tarihi bir dönemeci işaret ediyor. Kürdistan halkı ve dostlarına çağrı yapan PKK Merkez Komitesi Üyesi Duran Kalkan, ‘’AKP-MHP faşizmine karşı her yer savaş yeri, her an direnme anı olmalı. Gün bekleme, seyretme günü değil. AKP-MHP faşizmini olduğu her yerde hedeflemek gerekli. Bu temelde herkes bu mücadeleye katılmalı’’ dedi. Kalkan, son savaşa ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Zap, Avaşîn-Basya alanlarında çok sert bir savaş yaşanıyor. Bu saldırıyı amaç ve hedefleri bakımından nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP-MHP faşizminin 17 Nisan günü Medya Savunma Alanları'na dönük yeni bir planlı imha saldırısıyla karşı karşıya geldik. Bu saldırı Zap ve Avaşîn’i hedefliyor. Medya Savunma Alanları'na dönük parça parça yürütülen saldırıların bir parçası oluyor. Fakat bu en önemli parçası oluyor.
2008’de Zap’a dönük saldırı birinci planda Zap’ı hedeflemişti, merkezden vurmayı hedeflemişti. 2016’dan bu yana Medya Savunma Alanları'na dönük saldırılar kenarlardan başlayarak merkeze doğru gelmeyi hedefledi. 2008 planlamasının bir biçimde uygulamaya konmasıdır. O zaman merkezden vurup gerillanın komuta kontrol sistemini işlemez kılarak diğer gerilla bölgelerine saldırıp ezmeyi hedefliyordu. 2016’dan bu yana yürütülen saldırılar ise önce kenarlardan; Xakurkê’den, Heftanin’den başladı. Yine Zap ve Avaşîn’in sınır boylarından başladı. Küçük parçalar halinde saldırılar yürütüldü. 2021 yılında Metina, Zap, Avaşin hedeflenerek biraz sonuç alınmak, bir anlamda da merkeze doğru da yaklaşmak istendi. Alanlar zayıflatılmaya, askeri deyimle yumuşatılmaya çalışıldı.
Şimdi Zap ve Avaşîn saldırısı 2008’deki gibi merkeze dönük bir saldırı olma özelliğini taşıyor. Burada başarılı olursa diğer gerilla bölgelerini, Xakurkê’den, Heftanin’e kadar tümden denetim altına alacak, gerilla üstlenmesini ortadan kaldıracak. Düşmanın amacı budur. Tabii PKK etkisiz kılınırsa ardından sıra diğer Kürt örgütlerine PDK’ye, YNK’ye, Rojava’ya gelecek.
Bu saldırı şimdi PKK’yi hedefliyor. Çünkü Kürt varlık ve özgürlük mücadelesini esas olarak PKK yürütüyor. PKK’yi ezmeden, imha etmeden diğer Kürt örgütlerine, Kürt halkının diğer kurumlarına yönelmek doğru bir strateji olmuyor. Öyle bir durum PKK’yi güçlendirici etki yapıyor. Dolayısıyla onlar ikinci plandadır.
Birinci hedefi Medya Savunma Alanları'ndaki gerilla üstlenmesini ezerek PKK’yi imha etmek; ikinci hedefi PKK’nin imhasına dayanarak diğer Kürt örgütlerini yok ederek Başûr’da, Rojava’da, Şengal’de ortaya çıkan Kürt kazanımlarını, var olan Kürt statükolarını yok etmek; dolayısıyla Kürt soykırımını tamamlamak olacak.
Tabii bunun bir üçüncü hedefi de var. Kürt soykırımı bu biçimde tamamlanırsa, sıra bu sefer Araplara gelecek, Arabistan’ın ‘Yeni Osmanlıcılık’ siyaseti temelinde Türkiye’nin etkisi altına alınmasına gelecek. Musul ve Kerkük’e yönelinerek Bağdat Türkiye’ye bağlanmaya çalışılacak. Yine Reqa ve Halep üzerinde baskı oluşturulup buralara yönelim geliştirilerek Şam denetim altına alınmaya çalışılacak. Yani üçüncü hedef Arap topraklarının bir kısmını ele geçirmek, Arap devletlerini bugünkü Katar gibi Türkiye’ye bağlamaktır. Türkiye’nin böyle bir stratejik planlaması var. Ortada operasyon falan yok, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından daha tehlikeli ve zararlı amaçları, geniş hedefleri olan bir askeri saldırı, savaş var, işgal ve soykırım saldırısı var. Tehlikeli bir savaş durumu var. Ukrayna’ya yaklaşanlar, Ukrayna sorununu ele alanlar bu gerçeği görmek istemiyorlar, göz yumuyorlar, ama gerçek kesinlikle böyledir. Herkesin bunu böyle bilmesi gerekiyor.
Zap ve Avaşîn’e dönük işgal saldırısının gerçekleşme şekli, yürütülüş biçimi, taktik ve tarzı, TC’nin ilişki ve ittifakları bakımından geçmiş operasyonlarla nasıl karşılaştırılabilir?
17 Nisan akşamı başlayan saldırı bir tesadüf değil, beklenmeyen bir durum da değildir. Zaten uzun süredir AKP-MHP faşizmi böyle bir saldırı için hazırlanıyordu. Kış boyu bu hazırlıkları yaptı. 2021 Şubatı'ndaki Garê yenilgisini hazmetmedi. Yine 2021 boyunca Metina, Zap, Avaşîn’de yediği darbeleri hazmetmedi. Bunlar AKP-MHP faşizminde bir kırılma yarattı. Ciddi bir zorlanma ortaya çıkardı. Bunları da tersine çevirmek üzere, kendisi de 2021 pratiğinden dersler çıkartarak hazırlık yaptı, yeni bir saldırıya hazırlandı. İşte 17 Nisan akşamı TC saldırısı bu temelde gündeme geldi. Bunlar açık görülüyordu, askeri olarak hazırlık yapıyordu. Kendileri ifade ediyorlardı. Pratik olarak da politik olarak da görüşmeler yapıyorlardı. NATO ve ABD ile görüşüyorlardı. Hatta bunun için Rusya ile çok fazla görüşme yaptılar. Irak yönetimiyle, KDP yönetimiyle peş peşe, sık sık görüşmeler yaptılar. Beklenen bir durumdu. Bu saldırı AKP-MHP faşizminin artık son saldırısıdır.
Irak zaman zaman karşıymış gibi görünüyor, ama KDP ile yaptığı 9 Ekim Anlaşması temelinde geliştirdiği Şengal politikası, yine Xinêrê’de iki generali TC uçakları tarafından vurulup katledilmesine rağmen onlara sahip çıkmaması Irak yönetiminin de bu işin içinde olduğunu, mevcut Kazımi yönetiminin TC saldırılarına destek verdiğini gösteriyordu. Şimdi bu 17 Nisan saldırısı bu gerçeği daha iyi açığa çıkardı. Gerçi Irak Dışişleri Bakanlığı ilişkilerinin olmadığını söylüyor, Erdoğan’ı yalanlıyor ama Erdoğan da açıkça diyor ki biz bunu ilişki ve ittifak halinde yürütüyoruz. Burada pratikte geçerli olan da Erdoğan’ın açıklaması oluyor. Kısaca AKP-MHP faşizmi TC’nin 1983’ten bu yana Güney Kürdistan’a ve Medya Savunma Alanları'na yönelttiği sınır dışı saldırıların hepsinden dersler çıkartarak toplam sonuçlarını esas alma temelinde saldırıyor.
Tabii bu işin bir de direniş boyutu var. HPG ve YJA-Star gerillası kahramanca direniyor. TC’nin mevcut saldırısı bir sürpriz değildi, beklenen bir durumdu. Fakat biz de hareket olarak hazırlıklıydık. Toplantılarımızı yaptık, değerlendirmelerde bulunduk, yeni mevziiler geliştirdik. Kendimizi eğittik, örgütledik, hazırladık. Newroz’a da böyle bir hazırlık temelinde görkemli girdik. Şimdi bizim hazırlığımız üstüne düştüler diyebiliriz. Gerilla bunun avantajını yaşıyor. 2021 ve önceki direniş süreçlerinin derslerini çıkardı, ona göre hareket ediyor. Yeraltında ve yer üstünde savaşmayı öğrendi, tünel savaşını öğrendi, hareketli tim savaşını öğrendi. Coğrafya üzerinde yıllardır hazırlığı, hâkimiyeti var.
Bunlar temelinde mevcut saldırılar karşısında kahramanca direniyor. Helikopterler indirme yapamadılar. Onları kurtarmak için KDP kapı açtı. Karadan Türk askerini getirip Kurojaro’ya çıkarmaya çalıştı. Tabi gerilla onlara da vuruyor. Ağır kayıplar verdirdi. Henüz savaşın başında olsak da, HPG-BİM’in verdiği bilançolar ortada. Gerillanın da verdiği şehitler var. Ama Türk ordusu kırılma noktasındadır. Gerillanın direnişi gerçekten de kahramancadır. Gerilla hazırlıklı, mutlaka sonuç alacak, zafer kazanacak.
KDP’nin soykırımcı Kürt düşmanı bir yönetimle içine girdiği bu ortaklığın dayanağı nedir? Bu saldırılarda nasıl bir çıkar görüyor. KDP’nin bu işbirlikçi ihanetçi tavrının sonuçları neler olabilir?
KDP’nin durumunun doğru anlaşılması ve değerlendirilmesi gerekli. Geçmişten beri de tutumu bundan farklı değildi. Fakat PKK gibi bir özgürlük çizgisi ve direnişi olmadığı için, KDP sanki Kürt ulusal hareketiymiş, ulusal önderliğiymiş gibi algılanıyordu, öyle sanılıyordu. Kürtler kandırılıyor, bu biçimde Kürt halkının gücü işbirlikçi ihanete kanalize ediliyordu. Bu bir oyundu. PKK ve Önder Apo bu oyunu bozdu. Gerçekleri açığa çıkardı, bütün maskeleri düşürdü. Birbirine karışmış olan at izi ile it izi ayrıştırıldı. Şimdi herkes ve her şey ortada, takke düşmüş kel görünmüştür. KDP’nin gerçek yüzü de bu temelde açığa çıktı.
Aslında KDP, önceden de farklı bir hareket değildi. Geçmişte de bir aşiret ve aile hareketiydi. KDP’ye hâkim olan yönetim buydu ve KDP’nin yönettiği savaş da bir aşiret savaşıydı. Barzanileri Güney’de hâkim kılma savaşıydı. Şimdi de yürüttüğü savaş öyle bir savaştır. Bunu kimse görmezden gelmemeli. Örneğin Bradostlar, Rêkaniler, Zêbariler var. Şimdi de onlarla savaşıyor. KDP ne yapıyor? Bradost mıntıkasını, Rêkani mıntıkasını, Nirveyi mıntıkasını, Berwari mıntıkasını TC’ye veriyor; yani satmış. Zêbarileri ağır baskı altına alıyor. Böylece Türk ordusunu Barzan sınırına getiriyor, Barzan mıntıkasının ve Barzan köyünün güvenliğini artık Türk ordusu sağlayacak. Barzan’ın üzerine Govendê’den, Tepe Xwedê’den geldi, yine Kurojaro'ya geliyor, Şeladizê’den ve Balinda’dan Barzan’ın güvenliğini sağlayacak. Barzan’ın tepesini artık Türk ordusu tutacak.
Rêkanileri, diğer aşiretleri şehirlere topladılar. Aslında Amediye dışındaki Şeladizê, Derelok, diğer kentler Saddam’ın toplama kamplarıdır. Köyleri boşaltıp toplamışlardı. Şimdi KDP köyleri boşalttı, buralarda topladı. Bir tür hapishane gibi bu aşiret mensuplarını burada tutuyor. Mıntıkalarını da TC’ye veriyor, kendi güvenliğini pratik olarak Türk askeri ile sağlatmak istiyor. Tümüyle bu aşiret bölgelerini TC ile birlikte kendi güvenliği için yeniden planlıyor ve hâkimiyet kuruyor.
Bir de petrol kaçakçılığı yapıyor. Çok çeşitli, ticari ilişkiler sürdürülüyor. Güney Kürdistan AKP-KDP ortaklığı temelinde soyulup soğana çevriliyor. Özellikle bunun Güney Kürdistan halkı tarafından görülmesi lazım. Güney Kürdistan aydınlarının, siyasetçilerinin bunu görmesi gerekli.
Yani Bradost’tan Heftanin’e (burası da Gulê aşiret mıntıkasıdır) kadar olan bölgenin hepsi TC’ye satıldı. Bu açık bir durum. KDP’nin bu gerçeğinin iyi görülmesi gerekli.
Bu büyük savaş sonuçları itibariyle Kürdistan’da, Türkiye’de ve bölgede ne gibi sonuçlar doğurur?
Tabii bu durum mevcut savaşın nasıl sonuçlanacağına bağlıdır. Çünkü savaşın nasıl sonuçlanacağı belli değil. Eğer savaş TC’nin başarısıyla sonuçlanırsa, ki çok zayıf da olsa böyle bir ihtimal de vardır. Hiç kimse demesin ki böyle bir ihtimal yoktur. PKK her türlü direnişi yürütür, her zaman başarı kazanır. Evet, PKK’nin böyle bir çizgisi var. Başarı kazanmak için sonuna kadar mücadele ediyor. Ama karşısındaki güç sadece TC değil, KDP’dir. Sadece TC-KDP değil, ABD ve NATO’dur. Yani tüfekle donanmış gerilla gücü NATO gibi bir askeri sisteme karşı kırk yıldır savaşıyor. Şimdi bu sistem tüm gücüyle saldırı halinde. Dolayısıyla bu ihtimalden söz etmek lazım. En azından şunu söyleyebiliriz: TC’nin hedefi bu. AKP-MHP faşizminin hedefi zafer kazanmak, PKK’yi yok etmektir. CHP, İyi Parti bunun için destek vermiştir.
Türkiye’de bu savaşa karşı çıkmayan, bu savaşa karşı savaşmayan herkes AKP-MHP’nin bu soykırım savaşına destek veriyor demektir.
Eskiden Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ karşı çıkıyorlardı, şimdi açığa çıktı ki Tayyip Erdoğan ve AKP de aynı çizgidedir. O da aynı biçimde karşı çıkıyor. Dolayısıyla PKK’ye yöneltilen savaş Kürt’ü soykırıma uğratma savaşıdır. Yani bir işgal ve soykırım savaşıdır. Gerilla ezilir, PKK yenilirse sıra bütün Kürtlere gelecek, ağır bir Kürt katliamı, soykırımı yaşanacak, bütün Kürt örgütlülüğü ve kazanımı yok edilecektir. Bundan tabii ki en fazla Güney Kürdistan ve Rojava Kürdistan zarar görecektir. Yani mevcut Kürt statülerinin hiçbiri kalmayacak. Hepsi yok edilip Türkiye’nin egemenliği altına alınacak, Türkleştirilecek.
Belirttik, Kürdistan bu hale gelirse, sonra sıra Araplara gelecek. Türk burjuvazisi, sermayesi, mevcut TC yönetimi, AKP-MHP’yi yöneten güçler bölgede Arapları da etki altına alarak tekrar Osmanlı gücüne ulaşmak istiyorlar. Bu sadece AKP-MHP’nin çizgisi de değil, TC’nin çizgisidir. Derin devlet denen gücün siyaseti bu, stratejik çizgisi budur. Dolayısıyla böyle bir savaşta eğer TC kazanırsa, sonuçta Kürtler soykırıma uğrayacak, Türkiye en ağır faşist baskı ve terör altına, diktatörlük altına alınmış olacak, Ortadoğu Türkiye’nin denetimi altına girecek, dünyada faşist-soykırımcı zihniyet ve siyaset hâkim olacak. Açık ki bu, dünya için büyük bir felakettir. Ama gerçekleşmez bir durum değildir. Hitler nasıl dünya hâkimi haline geldi? İyi bilelim, unutmayalım! TC’yi hafife almamak lazım. Hiç kimse küçük görmemeli.
Tabii bir de savaşın ikinci sonucu var ki, elbette en büyük olasılık budur. Biz yüzde yüz böyle olacak diyoruz ve bu savaşı kesin kazanacağız. Hareket olarak bunu her zaman ifade ettik. TC, AKP-MHP saldırılarının Zap’ta ve Avaşîn’de kırılması, bu saldırganlığın yenilgiye uğratılması demektir. Bu çok güçlü bir olasılık. 2008’de de yaşandı, daha önceki süreçlerde de yaşandı. TC en ağır darbeyi burada yedi ve saldırıları burada kırıldı. Yeniden kırılabilir. Bu saldırganlık Zap’ta ve Avaşîn’de kırılırsa ne olur? AKP-MHP faşizmi hemen çöker, Türkiye’de yeni bir süreç başlar, demokratik ortam ortaya çıkar. Türkiye’nin demokratikleşmesi için büyük bir gelişme yaşanır.
Kürt halkının varlığı ve özgürlüğü için kazanılması şart olan bu büyük savaşta kime ne gibi görevler düşüyor. Sizce yapılması gerekenler nedir?
17 Nisan saldırısının anlamını ve hedeflerini belirttik. Bu Kürtler açısından mutlaka kazanılması gereken bir savaştır. Kürt’ün varlığı ve özgürlüğü bu savaşın kazanılmasına bağlı, kazanılmazsa soykırım ve yok olma yaşanacak. Burada zafer kazanırsa Kürt varlığı ve özgürlüğü kesinleşecek. O nedenle de bu savaşta görev herkese düşüyor.
Tabii bu nedenle savaşa seyirci kalmamak, uzak durmamak lazım. Dahası savaşı sadece Zap ve Avaşîn’de görmemek gerekli. Her yeri savaş alanı olarak görmek lazım. AKP-MHP faşizmini olduğu her yerde hedeflemek gerekli. Bu temelde herkes bu mücadeleye katılmalı. Savaş başlamış, emir verilmiştir. Gerisi herkesin pratikleşmesidir. Bu da yüksek bir inisiyatifle olur. Dolayısıyla AKP-MHP faşizmini, TC soykırımcılığını Zap’a gömmek için, Zap’ta yenmek için ne gerekiyorsa o yapılmalıdır. Biz her yerde saldırı başlatıyoruz. Mücadele başlattık. Ellinci yıl hamlesini başlattık. Bu devrimci halk savaşı hamlesidir. AKP-MHP faşizmine karşı her yer savaş yeri, her an direnme anı olmalı. Gün bekleme, seyretme günü değil. Gün ne olacak diye durma günü değil, tersine görev üstlenme, sorumluluk üstlenme, pratik yapma, faşist düşmana vurma ve zaferi kazanma günüdür.
Yine mücadele sadece gerillanın mücadelesi değildir. Dikkat edilirse bu saldırı tüm halka yönelik bir saldırıdır, Kürt varlığına yöneliktir. Dolayısıyla bu saldırıya karşı direniş sadece gerillanın, parti öncülüğünün direnişi değil, bütün Kürt halkının direnişidir. Kürt halkı olduğu her yerde direnebilmeli, mücadele edebilmeli, dört parça Kürdistan, yurtdışındaki halkımız, AKP-MHP faşizmini teşhir eden, onun güç ve destek almasını engelleyen bir pratik mücadele içinde olmalı. Herkes bu savaşa güç, destek vermeli, katılmalı, mücadele etmeli, sürekli yürüyüş halinde olmalı. Önder Apo ‘hiçbir şey yapamayanlar, gerillanın, mücadelenin, partimizin zaferi için dua etmeli’ diyordu. Bu bile önemli.
Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’de Kürt gençleri sorumluluk üstlenmeli, her yerde eylem halinde olmalılar. Gençlik her yerde, her türlü eylemi yapabilir, AKP-MHP faşizmine ekonomik, siyasi, askeri olarak her yerde darbe vurabilir. İsteyenler gerillaya katılabilir. Tabii Kürt aydınları, sanatçıları, yazarları, siyasetçileri, bütün Kürdistan bu işgale ve ihanete karşı birlik olmalılar. Mücadele etmeliler. Özellikle Güney Kürdistan halkının duruşu, mücadelesi çok önemlidir.
Medya Savunma Alanları Güney Kürdistan’ın en stratejik coğrafyasıydı. Dörtte birini oluşturuyordu. Bu en stratejik coğrafya, Güney Kürdistan’ın dörtte biri TC’ye satılmış oluyor. Diğer yandan Türkiye’nin gençleri, kadınları, Türkiye devrimci-demokratik güçleri, halkları böyle bir süreçte en çok rol oynayacak güçlerin başında gelmektedir. Zap’a, Avaşîn’e yöneltilen saldırı İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Karadeniz’de faşist terör, baskı demektir, tutuklama demektir, işsiz kalmak, aç kalmak demektir.
O halde AKP-MHP faşizminin Zap’a yönelttiği savaşa karşı en çok direnecek, mücadele edecek alan Türkiye alanıdır. Türkiye’nin gençliği, devrimci-demokratik güçleri, HBDH içinde yer alan dostlarımız böyle bir süreci gerçekten de Türkiye’de en büyük direnme sürecine, hatta ayaklanma sürecine dönüştürebilmeliler. 1 Mayıs gerçekten de yeni bir çıkışı, direnişi ortaya çıkartabilmeli. Bu Kürt’ü yok sayan ve yok etmek isteyen soykırımcı zihniyet ve siyaseti Türkiye’de yıkacak bir başkaldırı ortaya çıkabilmeli. Türkiye’nin sevenleri, yurtseverleri, aydın, yazar ve siyasetçileri AKP-MHP faşizminin yardakçıları dışındaki tüm toplumsal kesimler bilmeliler ki, bu savaşın sonuçları kendileri için de belirleyicidir.
Kürtlerden sonra sıra Araplara gelecek. Araplar etki altına alınınca sıra İran’a gelecek. Yani Türkiye eski hayallerini yeniden hortlatmaya çalışıyor. O halde Ortadoğu’nun, Arabistan’ın, İran’ın aydınları, yazarları, siyasetçileri, devrimci-demokratik güçleri, gençleri, kadınları bu faşist saldırganlığa karşı durmalılar. Kürt halkını, Kürt Özgürlük Mücadelesini desteklemeliler. Kendilerini savaşın dışında görmesinler, yarın sıra kendilerine de gelir. Eğer sıranın kendilerine gelmesini istemiyorlarsa bugün Zap’ta AKP-MHP faşizminin yenilgisini sağlamak için destek vermek durumundalar.
Aynı şey insanlık için de geçerli. Dünyanın dört bir yanındaki gençler, kadınlar, ezilen halklar, işçi ve emekçiler için de aynı şeyler geçerli.
Gerçekten de Ermeni soykırımı gibi Kürt soykırımına dayalı soykırımcı zihniyet ve siyaseti esas alan bir dünya mı istiyorlar, yoksa Kürt’ün özgürlüğüne dayalı, herkesin özgürce yaşayacağı demokratik bir dünya mı istiyorlar? Kürdistan’daki savaş sadece Kürtlerle ilgili değil, herkesi ilgilendiriyor. Eğer Kürtler soykırıma uğrarlarsa dünyada hiç kimse özgür olamaz, demokrasiyi yaşayamaz. Ancak Kürt varlığı ve özgürlüğü dünyanın dört bir yanındaki insanları özgür ve demokratik kılabilir. O bakımdan da herkes gerçeği görmeli, AKP-MHP faşizmine karşı küresel düzeyde bir karşı duruş, ona destek veren ABD ve NATO güçlerine karşı etkili bir mücadele ortaya çıkartılmalı. Bu Kürtlere destek vermek için değil, herkesin demokratik bir dünyada özgürce yaşama hakkı elde edebilmesi için gerekli.
Bu temelde diyoruz ki AKP-MHP faşizmi başlattığı Zap saldırısında yenilecek, çökecek ve tarihe gömülecektir. Gerilla Zap’ta zafer kazanacak, bu özgür Kürdistan ve Demokratik Türkiye olacaktır. Bu temelde herkesi görev ve sorumluluğa, faşist zihniyet ve siyasete karşı bu savaşı kazanmaya çağırıyor, üstün başarılar diliyoruz. Diyoruz ki, zafer gerillanın, Kürt halkının ve insanlığın olacak, zafer bizim olacak. Bu savaş faşizme karşı, faşist-soykırımcı zihniyete ve siyasete karşı son savaş olarak mutlaka kazanılacak! ANF/BEHDİNAN