Adın ağırlığını taşıyabilmek

Zozan SİMA yazdı —

  • İsimleri Kürtçe olan çocuklara Kürtlük değerlerinin, Kürtçe’nin öğretilmemesi; devrimcilerin, gerillaların isimleri verildiği halde mücadelelerinden uzak tutulmaları oldukça trajik sonuçlara yol açıyor.

Varoluşun anlamlandırılmasının ilk basamağı isim vermektir. Sümer tanrıçası Ninhursag, yarattığı sekiz bitkiye henüz ad vermemişken kurnaz ve açgözlü tanrı Enki bu bitkileri yer ve tanrıça tarafından ölümcül hastalıklarla cezalandırır. Çünkü adı olmayanın kaderi de çizilemez. Enki bitkileri yiyerek kaderlerine müdahale etmiştir.

Bazı halklar da çocuklarına ancak bir kahramanlık yaptıklarında ya da kişiliklerini ifade edecek bir eyleme sahip olduklarında uygun isimler verilir.

İsim vermek dini, kültürel bir ritüeldir birçok kültürde. Kişilikle ismin uyum içinde olması gerektiğine inanılır.

İsimlerimiz inancımızı, kültürümüzü, ideolojimizi olduğu kadar, fiziksel özelliklerimizi de ifade edebilir.

İçinde bulunulan sosyo-psikolojik ortam, hayranı olduğumuz değer verdiğimiz insanlar da isim tercihlerimizi belirleyebilir. 

Kod adı, rumuz, lakap, göbek adı da bir davranış ya da özelliğimizden dolayı bize takılan veya anılmak istediğimiz sembolleri ve anlamları taşıyan kendi seçtiğimiz ikinci isimlerdir.

Devrimcilerin ve gerillaların da kod adları vardır. Bunun bir yanı deşifre olmamak, kendini korumak iken diğer yanı yeni bir yaşama kendi adıyla başlamak, kendi adını koymaktır.

Devrimcilik ikinci bir doğum, yeni bir yaşam ve kimlik kazanmayı ifade ettiğinden ona uygun bir isim seçilmiş olur.

Bu isimler çoğunlukla yaşam amacıyla uyumlu ya da bir başka devrimcinin anısını sahiplenme temelinde tercih edilir. Yani bir nevi ona biçilen kaderi ve kimliği değiştirmek anlamına da gelir.

İnsanlara verilen isimlerin sosyolojik incelemesini yapan ve inceleyen antroponomi diye bir bilim dalı dahi var.

Kürdistan’da antroponomik bir araştırma yapılsa muhtemelen oldukça ilginç sonuçlar çıkardı açığa.

Bir dönem Kürdistan’da birçok insan nüfus kağıdındaki ismine yabancıydı. Okula başladığında ya da ilk kez resmi bir devlet dairesinde bu isimle tanışanlar dahi olurdu. Çünkü nüfus memurları kendi kafalarına göre isimler yazarlardı ya da Kürtçe isimler Türkçeleştilirken bozuma uğrardı.

Anadil hakkı mücadelesinin devamı olacak biçimde çocuklara Kürtçe isim verebilmek için mahkemelerdeki davalar sonuçlanana kadar aylar ya da yıllarca çocuklarına nüfus kağıdı alamayan birçok aile oldu.

Kürdistan özgürlük mücadelesinin gelişimi ile birlikte yurtsever aileler mücadele şehitlerinin, gerillaların isimlerini verdiler çocuklarına.

Bu oldukça anlamlı ve değerli bir yurtsever tutumdur. Fakat o ismi taşımak, hikayesini bilmek aynı zamanda onu savunacak bilinci, iradeyi ve cesareti de aşılamayı gerekli kılan bütünlüklü bir süreç olmalı ki anlam yerini bulsun.

İsimleri Kürtçe olan çocuklara Kürtlük değerlerinin, Kürtçe’nin öğretilmemesi; devrimcilerin, gerillaların isimleri verildiği halde mücadelelerinden uzak tutulmaları oldukça trajik sonuçlara yol açıyor.

Kürdistan’da özgürlük mücadelesi yürütmek ağır bedelleri de göze almayı gerekli kılıyor. Hele de faşizm koşullarında bu daha da zor.

Yaşamları romanlara konu olacak fedakarlıkları, zorlukları, direnişçilikleri barındıran birçok yurtsever ailemiz var. Onlarca yıldır diz çökmeden, baş eğmeden direnişi bir yaşam biçimi haline getirmişlerdir.

Ancak kendileri mücadelede belli oranda yer almakla birlikte çocuklarını, ailelerini mücadeleden uzak tutarak korumayı tercih edenlere de rastlamak mümkün.

Devletin isyanlara katılmış ailelerin çocuklarını devşirmesi, hedeflemesi, asimile etmesine benzer bir şekilde böylesi ailelerin çocukları da zayıf halka olarak görülüp hedef alınmaktadır.

Özel savaş yürüten devlet, Kürdistan’da liberal yaşam tarzının, dinci-çeteci örgütlenmelerin, mafyanın, uyuşturucu ve fuhuş çetelerinin, ajanlaştırma faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasında mücadele değerlerini, düşman bilincini edinmemiş bireyleri hedef haline getirmektedir.

Böylesi kişilere toplumsal, örgütsel tutum alınmaması da özel savaşı toplum içinde etkili kılmaktadır.

Eğer yurtsever ailelerimizin çocukları uyuşturucu kullanırken can veriyor, celladı olacak bir düşmana sevdalanarak onun elleriyle öldürülüyor, fuhuş çetelerinin eline düşüyor, para için hainlik, ajanlık yapabiliyorsa ya da kendi ismiyle dalga geçilirken onu savunamayacak duruma düşebiliyorsa, onları düşman karşısında savunmasız tarzda yetiştiren ailelerimizin bunda kendi eksikliklerini görmeleri gerekir.

Çocuklarımızı mücadeleden uzak tutarak değil, düşman bilinci edinmelerini sağlayarak koruyabiliriz.

Yurtsever ailelerimizin mücadele içindeki sorumlulukları örgütsel çalışmalara, eylem ve etkinliklere katılmak, her türlü fedakarlığı yapmakla sınırlandırılamaz.

En önemli sorumluluk yeni toplumsal ilişkilerin, özgür yaşam kültürünün inşasıdır. Bunun için de her yurtseverin çocukları nasıl yetiştirdiğini kendisine sorması gerekir.

Kadın özgürlükçü, ekolojik yaklaşım sahibi, demokratik kültür edinmiş, halkların ortak yaşamına saygı duyduğu gibi kendi dilini, kültürünü sahiplenen nesiller yetiştirme sorumluluğumuz  olduğunu unutmamalıyız.

Aile içinde eşler arasındaki özgürlükçü-eşitlikçi ilişkilerle birlikte çocukların da iradeli ve özgür yetişeceği, mücadele değerlerini ve tarihini öğrenecekleri demokratik değerlerin hakim kılınmasına ihtiyaç vardır.

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.