Başka bir yol

Selim FERAT yazdı —

  • İnsandaki pasif agresif davranış, tiranları yücelten söylevlere dönüşünce, tehlike çanları da çalmaya başlar, çünkü bu bir kaçıştır.

 

Türkiye’de yoksulların daha da yoksullaştığı derin bir kriz yaşanıyor.

Kalede sarsıntı yaşanma(ma)sı dikkati çeken önemli bir detay.

Wall Street Journal Türkiye’de yaşanan krizin eskilere oranla, farklı bir kriz olduğunu belirtti.

Türkiye’den gelen alman turistler, izinden dönen işçiler, bu analizin bir işe yaramadığını gösteren resim kareleriyle karşılaştıklarını söylüyorlar.

Eşler biraz daha çalışarak, çocuklarına da yan gelir getirecek küçük çapta iş alanları bularak, geçimlerini sağlama çabası içerisindeler.

Bu da bir resim karesi. Diğer bir resim karesinde ise, Türkiye’yi terkederek, özelikle de Almanya’ya yerleşmek isteyen insanların sayısında bir artışın olması.

Orta sınıfların Erdoğan’dan hoşnut olmadıklarıyla ilgili günlük haberler de yükselişte.

Erdoğan’ın başarısı; istifa etmeyen bürokrat, yargıç, savcı, emniyet güçlerini ve sistem dışı kalmak istemeyenleri kendisine ortak etmesi. 

Yalnız kendisi suçlu değil; herkes suçlu.

Böyle olunca da, Erdoğan’ın intiharı, darağacının milyonların sosyal yaşamına son vereceğinin habercisi oluyor.

Zincir en zayıf olduğu yerde kırılmayacak gibi; zincirin en güçlü halkası kopacak ve bir deprem yaşanacak.

Bunun hoş bir senaryo olmadığını bilenler, Erdoğan’a kenetlenmek dışında bir seçenek aramıyorlar.

Yaşam düzeylerinde kalite arayan ve bundan dolayı Avrupa’yı sosyal yurt edinmek isteyenleri çıkarırsanız, geriye kimler kalıyor.

Milyonerler, bir basamak indiler;

Orta sınıf krizde; yoksullar daha da yoksul…

Peki yoksullar neden sokaklara dökülmüyorlar?

Daha ucuz ekmek almak için kuyruğa girenler, neden isyan etmiyorlar?

Türk lirasının yüzde 40’ın üstünde değer kaybetmesinden etkilenen milyonların protestosu nerede?

Bunun mantıklı cevaplarından biri, geçmişle ilgili tecrübeler de saklı.

Erdoğan, kaybetmemek için her yola başvuracak.

Popülaritesi yüksek oranda zedelenen Erdoğan‘ın artık kimseye ferah bir yaşam sunma sihiri yok.

Kitlelerin mevcut öfkesi filtresiz.

Peki bu öfke nereye akacak?

Uzun dönem korku mekanizması tarafından bastırılan bir öfkenin, kitlelerde yıkıcı bir dinamoya dönüşeceğinin altını,  Erich Fromm, “İnsan yıkıcılığının anatomisi“ yapıtında çiziyor.

İnsandaki pasif agresif davranış, tiranları yücelten söylevlere dönüşünce, tehlike çanları da çalmaya başlar, çünkü bu bir kaçıştır.

Sonrasında, yıkıcı bir çarkın harekete geçmesini de kimse önleyemez.

Yıkıcıklık, hedef seçer; ama bu gideceği yolu  seçme küdretine sahip olduğu anlamına da gelmez.

Bunun için bir çıkış yolu gerekli.

Tam da bu noktada, Kuzey Kürdistan belirleyici bir rol oynayacaktır.

Kadınların özgürlüğü, temsil haklarının savunulması; Gençlerin geleceklerini belirlemede söz sahibi olmaları; Emekçilerin bahçe parmaklıkları dışında tutulmadığı, yoksulların örgütlenme ve sosyal yaşamda söz sahibi olmaları vs. temelinde oluşacak yeni bir yol, belki de “umut“ yüklü yeni bir başlangıç olabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.