Herkes kendi yoluna mı?

Selim FERAT yazdı —

  • Ankara’dan esen rüzgar, güvenilen sözün ters tepeceğinin emarelerin taşıyor. Tepmemesinde, teyitte direnen, tedbir alan topluma dayalı devrim cephesinin zorlayıcı gücü tayin edici olacaktır.

SELİM FERAT

Devrimin bir felsefesi var.

Devletin bir felsefesi yok.

Devrimin dilini anlamak için devrimci bir ırmakta yüzmüş olmalısınız.

Devlet kurumlarla konuşuyor; konuşmadığında, gizli bir pusuyla tanışacaksınız demektir.

Devlet örtülü ödeneklerle gizli güçleri aleni cinayetler azmettirir.

Devrimci bir örgütün de örtülü kadroları var ve devletin neyi planladığıyla ilgili, haber alma gücüne sahip olacağından hareket ediyorum.

Mevcut durumda, Lenin'in "Güven iyidir, kontrol daha iyidir" sözü, şimdilerde "Söylenene güven ama kontrol et/teyit et“ anlamına geliyor. Aslında, söylenen de güvenilir değil.

Süreçle ilgili ele alalım:

Yapılan, söyleneni teyidin tersi bir istikamette yol alıyor.

Lenin’in "Her devlet, ezilen sınıfa karşı yöneltilmiş 'özel' bir baskı gücüdür. O halde hiçbir devlet, ne özgürdür ne de halk devleti“ tarifini, Türk devletinin Kürdistan politikasıyla ilgili isabetli bir tanımı olarak algılasam da Kürdistan bağlamında büyük bir fark tesbit ediyorum. Şöyle: Türk devletinin halkının Kürdistan halkı olması için, Türk devletinin Kürdistan halkının kendi kaderini tayin etmesine engel olmaktan feragat etmesi; örneğin Diyarbekir/Ankara yönetimlerini ortak ve eşit şartlarda, uygulama hakkına sahip olması gerekiyor. Böylesi bir değişim, Türk halkını, Diyarbekir’da kurulacak Kürdistan Konseyi Cumhuriyeti’nin halkı yapma şansına yol açar.

Böylesi sivri bir örnek vererek, hayal kurmuş olmuyorum. Paradoksal böylesi yüksek bir örnek, aslında işin tabiatına uygun. Devletin zihniyeti değişmezse, geçmiş geçmez; tekrar eder.

Üç darbe gören 86 yaşındaki Oya Baydar, son günlerde kendisiyle yapılan bir söyleşide, "Türkiye hiç bu kadar haksız, hukuksuz, adaletsiz bir dönemden geçmedi“ tespitinde bulundu.

Uçum'un cüreti

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, aynı günlerde yazdığı bir yazıda, ömrünü dönek olmakla geçirmiş birini bile hayretler içinde bırakacak bir saptamada bulundu: "Pratik sol ilkelere en uygun hareket eden lider Erdoğan, parti ise AK Parti'dir."

Bu saptama, boyundurluk altında olanlara "kader kurbanı ünvanı“ verme basiretsizliğine işaret eden, bedavadan ucuz bir örnek. Arka planında tank top olmasaydı Uçum, bu kadar "cesur“ olmazdı, kimse de onu ciddiye almazdı.

Fidan'ın statik açıklaması

Reuters’e konuşan Hakan Fidan’ın QSD’nin anlaşmaya uymadığı iddiasından sonra "Hiçbir ülkede iki ordu olmaz“ beyanını, başta açıkladığım gibi, felsefesiz bir devlet temsilcisinin statik açıklaması olarak görüyorum.

Neden olmasın?

Rojava örneğinde, Kürtler, Asurlar, Araplar ve Çerkeslerin kendi savunma güçleri olabilirdi ve buna kimse itiraz etmezdi.

Kadınların kendi ordularının olduğu Rojava’da, orada yaşayan halkların özgürlüğüne engel konmadı.

Ankara'daki emareler ve haklılık

Ankara’dan esen rüzgar, güvenilen sözün ters tepeceğiyle ilgili emareler taşıyor. Eğer güvenilen söz geri tepmez, "hava dönmezse“, bunda kontrolde ve teyit etmede direnen, gözlemleyen, tedbir alan ve toplumun gücüne dayalı devrim cephesinin zorlayıcı gücü tayin edici olacaktır.

Devrimin dili çifte anlamlı değildir. Nitzsche’den ödünç alıyorum: "Gerçek diye bir şey yoktur, sadece yorumlar vardır.“

Devrimin dilini devlet penceresinden yorumlamak, bir gerçek.

Devrimin dilini devrimcileri yorumlaması da başka bir gerçek.

Görünen, devrim kendi yolunda, devlet kendi yolunda…

Son resim karesinde güçlü olmak kötümserliği pekiştiriyorsa haklı olmak, iyimserliği ve umudu yükseltiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.