Bir diktatör neden seçilir/gider?

Selim FERAT yazdı —

  • Sayılı günler ne anlama geliyor? Özellikle Türkiye’deki adam için, sayılı günler kelebek hafifliğinde bir cümle olur. Tankla gelen, ne ile gider sorusu daha cazip değil mi?

Antonio Gramsci kitlelerin Mussollini’yi neden seçtiği sorusuna cevapta, Noam Chomsy’ye göre, "Hegemoniale Gesunde Menschenverstand" (hegemonik sağduyu)’ya dayanan tezleri ekseninde marksist teoride yeni bir açılıma imza attı. 

Chomsky, Hegemonik sağduyu kavramında, sağduyu kavramının Almancasının kullanılmasını öneriyor: "Gesunde Menschenverstand."
Hegemonik Gesunde Menschenverstand, egemenlerin, kitlelerin, kriz dönemlerindeki "pratik tecrübeleri" ve kaygılarına dayanarak, elde ettikleri iktidara denk düşüyor.

Tesadüf değil: "İlgisizlerden nefret ederim… Yaşamanın taraf tutmak olduğuna inanıyorum… Kayıtsızlık ilgisizliktir, asalaklıktır, korkaklıktır, hayatın zıddıdır… Yaşıyorum, partizanım. Bu yüzden müdahale etmeyenden, kayıtsız olandan nefret ederim" diyen Gramsci, bizzat öncü bir komünist kadro olarak, hapishanede, yaşamına kastetmek isteyen bir diktatörlüğün neden kitleler tarafından seçildiğine cevap aradı. 

O döneme kadarki teorik açılımların cevap bulmadaki çaresizliği, Gramsci’nin Almanca çevirisi baz alınırsa, 9 ciltlik "Hapishane Defterleri"ni yazmasına yol açtı ve Gramsci’nin teorik çözümlemeleri özellikle de Almanya’daki Frankfurt Okulu teorisyenleri ve özellikle de Theodor W. Adorno’nun teorik açılımlarında, neredeyse anahtar rol oynadı.

Chomsky’ye göre diyen Gramsci, bir de hegemonik olmayan Gesunde Menschenverstan’a dayanan, bir yerde "yadsımanın yadsıması" olarak algılayabileceğimiz, kitlelerin sosyal patlamaya yol açan bilincinin gelişiminini, kurtuluşun bir opsiyonu olarak öngörüyor.
Gramsci, hegemonyanın normal uygulamasınının yaşamdaki uygulamasını şöyle  tarif ediyor: "zorlama ve fikir birliğinin, çeşitli şekillerde dengelenmiş, baskının fikir birliğine baskın geldiği bir kombinasyonu ile karakterize edilir."

Böylece, başka görüşte olanları bastırma, güçlü bir egemenlik aracına dönüşür.

İktidardaki, kendi meşruiyetlerini yaratarak yükselir.

Meşruiyet, otoriter bir lider veya demokratik olmayan bir rejim için iktidarı sürdürmede en büyük etkiye sahiptir. Demokraside her hükümet seçimlerle meşrulaştırılırken, diktatörlükte yöneticiler kendi meşruiyetlerini yaratmak zorunda kalırlar: zor kullanarak.
Diktatör için Show, propoganda en etkin araçlardan biridir.

"Modernliği, makineleşmeyi, teknik ilerlemeyi ilan eder. Trenler, arabalar, traktörler, vinçler, enerji santralleri, gemiler, uçaklar, silahlar…"

Ve böylece kitlelerin ilgisini çeken manyetik bir iktidar mekanizması oluşturulur.

Bundan sonrası:
Denver; Colorado Üniversitesi Profesörü Christoph Stefens’e göre diktatörlük üç  Sütuna dayanan bir mekanizma üzerinde inşa ediliyor: 

Meşrulaştırma.
Baskı.
İşbirliği.

Stefens, işbirliğini, kitlelerin katılımı ve pay alması olarak tarif ediyor.

Bu üç sütun karşılıklı olarak bağımlı  ve dengede kaldıkları sürece, iktidardakilerin koltuklarının güvenli olması sağlanacaktır.

Devamında: 
Diktatörlerin, üstte kalmak için başvurdukları "zor" onların sonunu getirecek önemli etkenlerden birisidir. 

Ve hapis, işkence ya da rejim karşıtlarının kaçırılması ve öldürülmesi gibi "sert" önlemler, diktatör için iki ucu keskin bir kılıca dönüşür.
Stefens’e göre, eğer işbirliği, insanların iktidara katılmasına ve pay almasına yardımcı olmuyor ve katılım yolsuzluğa teşvik ediyorsa, otoriter bir rejimin günleri sayılıdır... 

Sayılı günler ne anlama geliyor?

Özellikle Türkiye’deki adam için, sayılı günler kelebek hafifliğinde bir cümle olur.

Tankla gelen, ne ile gider sorusu daha cazip değil mi? 

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.