Cumartesi Anneleri’nin ‘dert ortağı’ 3 yıldır hapiste!  

Kadın Haberleri —

.

.

  • Kimisi kaybedilen evladının nerede olduğunu, kimisi sarılacak kemik, kimisi bir mezar taşı istiyordu... Ortak talepleri ise “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” olan Cumartesi Anneleri’ne yeri geldi “dert ortağı” olan yeri geldi “mezar taşı” olan Galatasaray Meydanı 3 yıldır hapiste! 

DENİZ YILDIZ 
İSTANBUL
 
Hakikatin peşine düşenler kendi hikâyelerini anlatarak, gerçeğin üzerindeki tekelin meşruiyetini sorgulamaya devem ediyor. Arjantin’de gerçekleşen askeri darbenin ardından gözaltında kaybedilen çocuklarının akıbetini sormak isteyen anneler, 13 Nisan 1977’de Plaza de Mayo Meydanı’nda oturma eylemi başlattı. Tüm baskılara rağmen yakınlarını aramaktan vazgeçmeyip, her Perşembe günü meydana çıkarak “Plaza de Mayo Anneleri” olarak anılan anneler, mücadeleleri sonucunda diktatör Jorge Rafael Videla’nın yargılanmasını sağladı. Bu annelerin mücadelesini örnek alan Türkiye'deki anneler ise ilk olarak 27 Mayıs 1995 yılında Galatasaray Meydanı'na çıktı.  
 
Genel geçer bir hal aldı 

Türkiye tarihinde 1915’te Ermeni aydın, yazar ve sanatçılara yönelik başlayan faili meçhul cinayetler, 1980 askeri darbesi ve sonrasında genel-geçer bir hal aldı. 1990’lı yıllarda Kürt siyasal hareketinin kitleselleşmesiyle kaçırma ve kaybetme politikasının hedefi bu kez Kürtler oldu. Faili meçhul cinayetlerle ilgili resmi olarak net bir rakam olmasa da yaklaşık 17 bin faili meçhul cinayet ve kayıp olduğu belirtiliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) verilerine göre 2 bin 324 faili meçhul cinayet yaşandı. Bunların dışında kayıp olan bin 251 kişiden halen haber alınmadı. 1990’dan önce başlayan cinayetler, 1992’den itibaren aniden yükselişe geçti. En çok cinayet ve kayıp vakası ise 1993, 1994 ve 1995 yıllarında görüldü. Anneler işte tam da bu vahşetlerin son bulması ve kayıplarının kemiklerine kavuşmak için Galatasaray Meydanı'na çıktı.  

Cumartesi Meydanı  

Kentin en kalabalık yerlerinden olan İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Galatasaray Meydanı, adını Galatasaray Lisesi'nden alsa da 1995 yılından bu yana toplumsal hafızadaki ismi değişti. “Plaza de Mayo Anneleri”nde olduğu gibi ismini her Cumartesi saat 12.00’de toplanan annelere borçlu olan Galatasaray Meydanı, o günden bu yana "Cumartesi Meydanı" olarak toplumsal hafızadaki yerini aldı. Her hafta bu meydan da acılarını anlatan anneler ise "Cumartesi Anneleri" ismini aldı. 4 aile ile başlayan iki hafta içinde 30 aileyi bulan eyleme onlarca kez polis müdahale etti.  

Eylemleri sonuç verdi 

Mücadelelerinden vazgeçmeyen ve her hafta Galatasaray Meydanı'na çıkarak evlatlarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’nin sayısı her geçen gün arttı. Eylem büyüdükçe gözaltında kaybedilme olayları da o kadar azaldı. Onlar yaşadıkları gözaltı, darp ve müdahalelere rağmen eylemlerinden vazgeçmediler. Onlarca müdahaleye rağmen Galatasaray Meydanı’nda eylem yapmayı sürdürürken, artık belli bir yerden sonra Taksim’de bulundukları her yerde gözaltına alınmaya başladılar. 13 Mart 1999’da baskılar nedeniyle eylemlerine ara veren Cumartesi Anneleri, 31 Ocak 2009'da yeniden bir araya gelmeye başladı.  
 
Engelleri dinlemediler 

Annelerin 25 Ağustos 2018 tarihindeki eylemlerinin 700’üncü haftası ise, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatı doğrultusunda Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Yasağa rağmen Galatasaray Meydanı’nda olacaklarını duyuran Cumartesi Anneleri’ne polis müdahale etti ve çok sayıda kişi gözaltına aldı. Gözaltına alınan 34 kayıp yakını ve hak savunucusu akşam saatlerinde serbest bırakıldı. 700’üncü oturumunun ardından eylemleri her hafta engellenen Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde eylemlerine devam ederken, pandeminin başlaması ile online olarak eylemlerine devam ediyor.  
 
Acının ve öfkenin anıtı 

Tek bir kişinin aldığı yasak kararından geriye ise polisler dışında kimsenin girmediği Galatasaray Meydanı kaldı. Tahliyesi belli olmayan bu kararın ne zaman biteceği belli değilken, meydanın içinde yer alan 50. Yıl Anıtı da aynı kaderi paylaşıyor. Cumhuriyetin kuruluşunun 50'nci yılı nedeniyle 1975 yılında dikilen bu anıt, bu güne kadar acı, öfke, haksızlık, şiddet, işkenceden başka bir şeye tanık olmadı. Henüz 5 yaşındayken ilk darbeyi gören anıt, 1995'te annelerin acılarına şahitlik yaptı. Kimisi kaybedilen evladının nerede olduğunu, kimisi sarılacak kemik, kimisi bir mezar taşı istiyordu... Hepsinin ortak talebi ise “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” idi...  
 
İnsan haklarının simgesi  

23 yıl boyunca annelerin acılarına ve öfkelerini ortak olan Galatasaray Meydanı anneler için bir "mezar taşı" görevini üstlenirken, anıt ise isminin önünde yer alan "cumhuriyet"ten bağımsız adeta gözyaşı döktü anneler için.  Dilleri olsa  "Biz nelere şahit olduk. Yerlerde sürüklendiklerini, darp edilip işkence edildiklerini gördük; suçu sadece evladının kemiklerini aramak olan annelerin. Korkunç kayıp hikayelerine şahit olduk. Evladını arayan anneler hayatını kaybettiğinde, çocuklarının mücadelesini devir almasına şahit olduk. 'Cumhuriyet; işkence, yasak, katliam mı demektir' diye sorguladık. Yüreği yanan annelerin acısını bir nebze de olsa dindirmek için bir damla su olduk. Yer geldi bir mezar taşı olduk" sözlerini sarf ederler miydi bilinmez ama cumhuriyet tarihinde devlet şiddetinin, acımasızlığının ve devlet görevlileri için cezasızlığın, fakat aynı zamanda buna karşı direniş ve hak arayışına 23 yıl boyunca şahit olan Galatasaray Meydanı ve 50. Yıl Anıtı, artık insan haklarının tarihsel bir simgesi haline geldi.   
 
3 yıldır hapiste! 

İnsan haklarının simgeleri 2018 yılından bu yana ise tek bir kişinin aldığı yasak kararı ile süresi belli olmayan bir hapis cezasına çarptırıldı. 3 yıldır tahliye olmayı bekleyen meydan ve anıtın gardiyanları polis olurken, görüşçüleri ise yok. Yılda bir de olsa 27 Mayıs'ta Cumartesi Anneleri'nin tüm engellemelere rağmen attığı bir karanfil ile hasret gidermeye çalışan meydan ve anıtın ne zaman özgürleşeceği ise hak savunucularının mücadelesi belirleyecek. 
 
‘Sevdiklerimizle buluştuğumuz tek alan’

19 Ekim 1995'te beyaz Toros bir araca bindirilerek götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, bu ana henüz 12 yaşındayken şahit olur. O günden beri babasını götüren Beyaz Toros aracın peşinden koşan Besna Tosun, Galatasaray Meydan’ında büyüyen çocuklardan. Bu meydanda babası ile özlem gidermeye çalıştı hep. Bu ülkede yüzlerce insanın sorgusuz sualsiz kaybedildiğini belirten Besna Tosun, “Devleti yönetenler bu gerçeği görmezden gelip kendilerinden önce ülkeyi yönetenlerin işlediği insanlık suçlarıyla yüzleşmek ve hesaplaşmak yerine baskıyla şiddetle yaşananları üzerini örtmeye failleri korumaya çalışıyor” diyerek tepki gösteriyor. 

“Galatasaray Meydanı bu ülkede işlenen gözaltında kaybetme suçunu görünür kıldığımız yerdir” diyen Tosun, “Bu ülkenin hafızasıdır. Mezarsız bırakılan sevdiklerimizle buluştuğumuz tek mekandır. 26 yıldır kayıplarımızın bulunması ve faillerin yargılanması için mücadele ediyoruz. Bedeli ne olursa olsun bu mücadelemizi her koşulda sürdüreceğiz” dedi.  
 
Üç kuşak süren mücadele 

Kimisini babasını aradı yılarca o meydanda, kimisi oğlunu, kızını, eşini ve kimisi ağabeyini. Bitmedi arayışları. Ve tek bir yürekte birleştirdiler hikayelerini. El ele kol kola bir ağızdan haykırdılar “Evladımız nerede” diye. Haykırdılar, kaybedenlerin yüzüne gerçeği bir yürekten “Failler belli kayıplar nerede” diye. Gözaltına alındılar, darp edildiler, sırtlarına cop indi yine yorulmadılar çocuklarının akıbetini sormaktan. 26 yıl boyunca bıkmadılar “Dağlar, taşlar, kuşlar bana yön verin oğlumun mezarını bulayım”, “Galatasaray Meydanı bizim vazgeçilmezimizdir”, “Bir mezarımız olsaydı Galatasaray Meydanı’na gelmezdik” ve “Oğlumun kemiklerini bulsam sırtımda taşıyacağım” demekten.

Bitmiyor hakikat arayışları. Bitmiyor özlemleri ve bitmiyor bekleyişleri. Kimisi oğlunun kemiklerini koklamadan aramızdan ayrılsa da çığlıklarını evlatları torunları devir aldı. Bu sefer üç kuşak bir avazdan haykırdı gerçeği katillerin yüzüne, “oğlum, babam, dedem” nerede diye… Mezar taşları onlara yasaklansa da onlar  bulundukları her alanı evlatlarının mezar taşı yerine dönüştürerek mücadelelerini sürdürmeye devam edecekler…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.