Cumhurbaşkanı olacak aday  

Selim FERAT yazdı —

  • Onyıllardır devam eden bir savaşın bu sürecinde, Abdullah Öcalan’ın tüm tarafların kabulüyle Türkiye’de Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, siyasi hükme en uygun adım olur.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra, 2023’te yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin propagandasına başlandı.

Biraz komik bir hadise gibi görünse de, kendi içinde bir mantığı var ve öyle olması da gerekiyordu.

Bunun önemli nedenlerinden biri, 24 Temmuz 1923’te Lozan anlaşmasının imzalanmasının üzerinden 100 yıl geçecek olması.

Bir yerde Türkiye gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte, Kürdistan’ın dört parçaya bölüştürülmesini de kutlayacak.

Siyasi sinir sistemi harabe olan bir devletin, histerik nöbet geçirecek ölçüde, bir cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra bir sonraki seçim propogandasına başlamasının haklı bir nedeni var.

Sömürge Kürdistan’a hükmetme kudretini kaybeden bir sistemin böylesi bir atılımı, tüm Türki güçleri kolonizatörler dünyasında birleştirmesinde şaşılacak bir neden yok.

Eğer 2023 seçimlerinde ve Lozan’ın 100’cü yıl dönümünde Kürdistan hala müstemleke olarak kalırsa, Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’te kuruluşunun 100’üncü yıldönümünü kutlayışa hazırlanacak.

İlginç olan, Türkiye’deki muhalefetin Fatih Sultan pozlarında Istanbul’u yeniden fethe hazırlanan Erdoğan’ın karşısına çıkarılacak bir cumhurbaşkanı adayından yoksun olması.

Çünkü, Türkiye’de siyasi kan dolaşımı sisteminin hüsrana uğradığı bir dönemden geçiyoruz.

Aslında Kürdistan’ın işgalden kurtulması ve toplumsal kurtuluşun gerçekleşmesi hedefini bir an için ikinci plana atsak bile;

Onyıllardır devam eden bir savaşın bu sürecinde, Abdullah Öcalan’ın tüm tarafların kabulüyle Türkiye’de Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi, siyasi hükme en uygun adım olur.

Öcalan’a ev hapsi ve HDP’nin seçimlerde tarafsız kalmasıyla ilgili duyumların geçici olacağından hareket ediyorum.

Barış için, geçmişle ilgili radikal bir siyasi kırılma şart.

Böylece savaş noktalanabilir. Barış komisyonları oluşturularak, “Hakikat Komisyonları” geçmiş onyılların muhasebesini yapabilir.

Bunun ilginç bir örneğini Güney Kürdistan ve Irak’la ilgili yaşamıştık.

20 Mart 2003’te ABD ve Britanya önderliğindeki ittifak güçleri Irak’ı işgal için askeri harekata başlamışlardı.

Irak’ta savaşın bittimi sonrasıydı;

Celal Talabani 2005 yılından sonra iki dönem Irak Cumhurbaşkanlığı yaptı.

Daha doğrusu, zımni anlaşmaya göre, Irak Cumhurbaşkanı’nın Kürt olmasında anlaşılmıştı.

Sonrasında da öyle olmuştu.

Oyunun bir kuralı, Irak’ta Arap olmayan ilk Cumhurbaşkanı’nın bir Kürt olması, kaderin bir cilvesi değil, tarihin herhangi bir döneminde oynanan satrancın bir seansıydı.

Türkiye böylesi bir adımı atar mı?

Cevap vermek şimdilik zor.

CHP, İYİ Parti öncülüğünde ittifak kuran partilerin, bir aday çıkarmakta zorlanmalarını doğal buluyorum.

Adaylarla ilgili Demirtaş’tan icazet almalarına anlam veriyorum; Kürtler’in nabzını tutmak istemeleri de doğal.

Demirtaş’ı aday göstermeyecekler; sistemin değişmesi için adım atmak istemiyorlar. 

Demirtaş’ın Erdoğan’a karşı kazanabilecek tek aday olduğunu bilenler, çözümün anahtarının perde arkasında İmralı, Kandil ve Diyarbekir üçgeninde olduğunu da biliyorlar.

 

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.