Darbe ve vesayet arayan Bodrum’daki resme bakmabilir

Cihan DENİZ yazdı —

  • Zaten olmayan bir demokrasiyi nasıl koruyabilirler ki? Aynı şekilde, bizzat kendisi kayyum politikası ile demokratik siyaset üzerinde vesayet kurmuş bir yapı, vesayetçiliğe nasıl karşı çıkabilir ki?

Darbe ve vesayet tartışması bir kez daha Türkiye’nin gündemine oturdu. İktidar çevreleri, “siyasetçisiyle”, “gazetecisiyle” bir haftadır el birliği halinde bir Anayasa Mahkemesi üyesinin yaptığı paylaşım üzerinden bir bardak suda fırtına koparıyor. Bu çevrelere göre, Anayasa Mahkemesi binasının ışıkları yanıyor diye paylaşım yapmak “darbe tehdidiymiş”, kimi çevrelere mesaj verilmek istenmekteymiş, vesayetçiliğe dönük özlemin dışa vurumuymuş.

Bu darbe tartışmasına, diğer bütün konularda olduğu gibi, iktidarın sürekli başvurduğu çarpıtma yöntemi göz önünde tutularak bakılmalıdır. İlk ve en büyük çarpıtma Türkiye’de bir darbe tehdidi olduğu algısıdır. Bu büyük bir aldatmacadır çünkü Türkiye hali hazırda bir darbe süreci yaşamaktadır. Bu köşede sıklıkla belirtildiği gibi, o çok aranan “darbe” bu coğrafyaya barışın ve demokrasinin gelmesi için İmralı’da yapılan görüşmelerde Abdullah Öcalan’ın her fırsatta uyardığı darbe mekaniğini göz ardı ederek müzakere masasını deviren AKP’nin Ergenekon adı ile simgeleşmiş eski derin devletle ittifak içine girmesi ile başlamıştır. Darbeyi görmek için şu soruyu sormak yeterlidir: Kürt düşmanlığı ama genelde tüm farklı kimliklerin inkarı, ezilenlerin daha fazla sömürülmesi, doğanın daha fazla talan edilmesi temelinde Beyaz ve Yeşil Türk Faşizmleri arasında kurulan bu ittifak altında coğrafyanın içine sürüklendiği koşullar, tüm vatandaşların neredeyse tüm temel haklarının askıya alınması, işkencenin yeniden sistematik hale gelmesi, cezaevlerinde mahpusların yaşadıkları, basın üzerindeki askılar, neredeyse her gün muhalif siyasetçilerin gözaltına alınması, seçimleri anlamsız hale getiren kayyum siyaseti, zorla kaçırılma ve yargısız infazların tekrar devreye konulması, tüm bunlar darbe koşullarından ne kadar farklıdır?
Öyle ise çok açıktır ki, darbe tartışmalarının ısıtılıp ısıtılıp önümüze konmasındaki amaç, bu coğrafyada demokrasiyi darbelere ve vesayetçi anlayışlara karşı savunmak değildir. Zaten olmayan bir demokrasiyi nasıl koruyabilirler ki? Aynı şekilde, bizzat kendisi kayyum politikası ile demokratik siyaset üzerinde vesayet kurmuş bir yapı vesayetçiliğe nasıl karşı çıkabilir ki? Amacın bir yandan kendi baskıcı siyasetlerinin üstünü örtmeye çalışmak ve onları meşrulaştırmak, diğer yandan ise artık ne kadar kaldıysa kendilerine inanacak kitleler içinde sahte bir mağduriyet gündemi yaratarak varlıklarını sürdürmek, kendilerine ayak bağı olduğunu düşündükleri kurumları yıpratmak olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Ama bu sözde “darbe” karşıtlarına söylemek gerekiyor: illa darbe mi görmek istiyorsunuz, illa vesayetçi bir odak mı arıyorsunuz, bir sosyal medya paylaşımında aradığınız gizli mesajlara değil Mehmet Ağar, Alaatin Çakıcı, Engin Alan ve Korkut Eken’in Bodrum’da çekilen fotoğrafı ile verilen somut mesaja bakmanız yeterlidir.
AKP ile Gülen hareketi arasındaki ilişkinin kopmasının ardından sessiz bir darbe ile Türkiye siyasetinin kodlarını yeniden belirleyen ve bir kez daha Türk siyasetinin gerçek hakimi haline gelen tekçi, inkarcı ve bir o kadar da çürümüş anlayış o tek kareye sığmıştır.
Asla tesadüf olmayacak şekilde fotoğraf karesinde yer alan kişilere baktığımızda, AKP ve yandaşlarının o çok sevdikleri sözle “Eski Türkiye”nin geri dönüşünü ve verilen mesajın “Türkiye’nin gerçek iktidarı, dün olduğu gibi biziz, siyasetin sınırlarını biz belirleriz” olduğunu görmekteyiz.
Sonuç olarak, iktidarın kurguladığı darbe ve vesayet algısı üzerinden darbeye ve vesayetçiliğe karşı mücadele etmek imkansızdır. Bu, kendisi bir darbe ürünü olan iktidarın kuyruğuna takılmak, gerçek darbe pratiklerini meşrulaştırmak olacaktır. Darbe ve vesayetçiliğe karşı kaçak dövüşmenin imkanı yoktur. Mücadelenin nasıl olacağı bu fotoğraftaki mesaj kadar nettir. Darbe ve vesayetçiliğe ancak Bodrum’daki o fotoğrafın simgelediği anlayışlara karşı gerçek bir mücadele verilerek karşı çıkılabilir.
Bu da, darbe mekaniğini yaratan ve onun işlemesini sağlayan koşulların ortadan kaldırılması için mücadele vermek demektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.