Demokratik muhalefet alanı olarak belgesel sinema

İlham BAKIR yazdı —

  • Türkiye'de belgesel sinema, bir sanatsal ve estetik ifade alanı olmasının yanı sıra özellikle halkın enformasyon kaynaklarının kısıtlanması sebebiyle, aynı zamanda toplumu enforme etme, yaşanan toplumsal sorunları, hak ihlallerini ve bunların çözüm yollarını gündeme getirme, tartışmaya açma, tepki ve duyarlılıkları örgütleme noktasında önemli bir işlev görmektedir.
  • Hem üretim hem paylaşım süreçleri için, belgesel sinemacıların ciddi bir örgütlenmeye, sivil toplum kuruluşlarıyla, tüm demokratik muhalefetle ortak dayanışma ağları kurmalarına çok ciddi ihtiyaç var. Belgesel sinema, önümüzdeki dönem Türkiye ve Kurdistan muhalefetinin önemli bir bileşeni olmaya adaydır.

Ekonomik, siyasal, toplumsal olarak ciddi bir krizin içinden geçmekte olduğumuz koşullar, bütün halklar, bütün ezilenler, bütün ötekiler için dayanılmaz bir hal alırken, bir yandan da anti demokratik uygulamalar, yaşamın her alanına yayılan baskı ve hak ihlalleri ülkeyi devasa bir açık cezaevine çevirmiş bulunmaktadır. Sanat alanında da sanatçıların ifade özgürlüğü ve sanatsal etkinliklerini halkla buluşturması üzerinde ciddi bir sansür ve engelleme geliştirilmektedir. Başta sanat alanı olmak üzere yaşamın her alanındaki anti demokratik uygulamalara, baskı ve hak ihlallerine itiraz etmek ancak güçlü, örgütlü itirazlarla mümkündür. Türkiye'de belgesel sinema, bir sanatsal ve estetik ifade alanı olmasının yanı sıra özellikle halkın enformasyon kaynaklarının kısıtlanması sebebiyle, aynı zamanda toplumu enforme etme, yaşanan toplumsal sorunları, hak ihlallerini ve bunların çözüm yollarını gündeme getirme, tartışmaya açma, tepki ve duyarlılıkları örgütleme noktasında önemli bir işlev görmektedir.

Ana akım film festivalleri, belgesel filmleri, özellikle de toplumsal sorunları ele alan, analiz eden, görünür kılan, duyarlık ve farkındalık yaratan belgesel filmleri görmezden geliyor, programına almıyor, direkt ya da dolaylı bir sansür uyguluyor. Film festivalleri, bir belgesel sinemacı için neredeyse filmlerini paylaşabilecekleri yegane platformlarken festivaller, özellikle ana akım film festivalleri, bin bir zahmet ve olanaksızlıklarla çekilen belgeseller için programlarında yer açmamakta, yahut programlarının belgesel film bölümlerini geri planda bırakmakta, görünmez kılmaktadır. Belgesel filmlerin maruz kaldıkları bu muamele, film endüstrisi içinde bir meta olarak değer üretememesi, satılamaması ile ilgisi olsa da temelde belgesel sinemanın muhalif yanından korkulmakta, özellikle iktidara ters düşmemek adına belgesel filmlere direkt ya da dolaylı bir sistematik sansür uygulanmaktadır.

Belgesel sinema, endüstriyel sinemaya kafa tutan, bağımsız, özgürlükçü yanıyla bütün dünyada üretim aşamasından paylaşım aşamasına kadar her aşamada çeşitli bariyerlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Fakat Türkiye gibi son derece baskıcı ve anti demokratik iktidarların olduğu ülkelerde, belgesel sinemaya karşı çok özel ve planlanmış bir sansür mekanizması işlemektedir. Türkiye’de belgesel sinemacılar, üretme süreçlerinden, filmlerini seyirci ile buluşturma süreçlerine kadar onlarca bariyeri aşmak zorundalar. Hele Kürt belgesel sinemacıların, normal bir bağımsız belgeselciden on kat daha fazla bariyeri aşması gerekiyor.

Film üretimi için gerekli finansal desteği bulmak en önemli bariyerlerden biridir belgesel sinemacı için. Türkiye’de belgesel film üretimine destek veren yalnızca iki kurum var. Birisi Kültür Bakanlığı, diğeri ise TRT’dir. Her iki kurumun da destek verdikleri belgesel filmlere şöyle kabaca bir göz atmak, hatta bu belgesellerin adına bile bakmak yeterli olacaktır nasıl filmlere destek verildiğini görmek için.

Bu desteklerin iki amacı vardır, birisi kendi ideolojilerinin propagandasını geliştirmek, ikincisi ise yandaşlarına çıkar sağlamaktır. Bu iki kurumdan destek alarak yapılan belgesel filmlerin çok büyük bir bölümü çöp üretimlerdir, herhangi ufak bir ciddiyeti olan bir festivalde bunları görmek mümkün olmaz. Bir bağımsız sinemacı öyle ya da böyle filmini çekecek desteği bulsa bu defa filmini çekmek için çekim izni alamaz, gittiği her yerde çekimi engellenir, gözaltına alınır, ekipmanına el konulur. Tüm bu engelleri atlatıp filmini tamamlarsa bu sefer filmini paylaşacağı bir platform bulamaz. Film festivalleri türlü bahane ve engellerle bu filmleri programına almaz. Programına alanlar, sansür dayatır. Televizyonlar zaten belgesel film göstermiyor. Gösterse de bağımsız filmleri değil, sermaye ve devlet destekli suya sabuna dokunmayan belgeselleri gösteriyor.

Hem üretim hem paylaşım süreçleri için, belgesel sinemacıların ciddi bir örgütlenmeye, sivil toplum kuruluşlarıyla, tüm demokratik muhalefetle ortak dayanışma ağları kurmalarına çok ciddi ihtiyaç var. Belgesel sinema, önümüzdeki dönem Türkiye ve Kurdistan muhalefetinin önemli bir bileşeni olmaya adaydır.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.