Kabileden devlete bilgeden entelektüele  

İlham BAKIR yazdı —

  • Türkiye aydını bugünkü haliyle o çokça aşağıladığı kabile, klan, aşiret bilgesinin çözüm gücünün dirhemine bile sahip değil ne yazık ki.

Yasaların, gücü elinde tutana göre işlediği; devlet yönetiminin, bürokrasinin beceriksiz ve liyakatsiz ellere geçtiği, kaidelerin, devlet yönetme geleneğinin ve teamüllerinin ortadan kalktığı, yasama, yürütme ve denetleme gibi güçlerin ayrılığı ilkesinin işlemediği, tüm gücün birinin ya da birilerinin eline geçtiği çürüyen ve zayıflayan devlet yönetimlerini tarif etmek için “kabile devleti” tabiri sıkça kullanılır Türkçede.  Özellikle Kemalist devlet kadrosu ve periferisi bu deyimi kullanmayı çok sever. Tamamen bir kurgudan tarih anlayışının icadı 16 Türk devleti kurmuş olmanın övüncünü de katarak devlet yönetiminde ortaya çıkan herhangi bir zaaf durumunda bu deyim otomatik olarak kullanıma girer. Türk devletinin güçlü ve kadim bir gelenek üzerine kurulu olduğu hatırlatılır ve “Türk devletini bir kabile devletine dönüştüremezsiniz” vurgusu ve uyarısı yapılır. Uzun yıllardır iktidarı kaybetmiş Kemalist devletçi seküler milliyetçilik, dinci milliyetçi muhafazakar milliyetçileri aşağılamak için de bu deyimi sık sık kullanır.

Oysa aşağıladıkları kabile yönetimleri, tarihsel süreç içerisinde bugünkü ulus devletlerden çok daha demokratik, katılımcı, çoğulcu, adil ve şeffaftırlar. Hele hele Kemalist diktatörlük yönetiminden çok çok daha demokratik ve katılımcı bir anlayışa sahiptirler. Bugünkü çürümenin, yozlaşmanın, hırsızlığın, talancılığın, yağmacılığın hakim olduğu devlet sisteminin, hükümet etme biçiminin ve buna rıza gösteren, onay veren, ortak olan toplumsal yapının bu iktidarla ortaya çıktığı yanılgısından kurtulamamak, bu yapının oluşmasında kendilerinin payının ne kadar büyük olduğunu kavramamak veya bu rolü reddetmek, bugün muhalefette olan başta Kemalistler olmak üzere tüm muhalefetin temel çıkmazı ve açmazıdır. Kuma gömülü kafalarla, eskiye yakılan ağıtlarla demokrasi mücadelesinin kıyısından bile geçmeyen muhalefet etme biçimleriyle her gün biraz daha bu iktidarın gücünü pekiştiriyor, toplumsal çürümenin ve kokuşmanın yaygınlaşmasına katkı sunuyorlar.

Bu durum sadece politikacısına has bir durum değil. Asıl ve en hazin olanı Türkiye toplumunun, yazar, aydın, sanatçılarının da bu hastalıkla malul olmalarıdır. Yüz elli yıllık bir aydınlanmacılık serüveninin son halkasında hala demokrasiyi içselleştirememiş, yukarıdan dayatmacı, ilerlemeci, jakoben köhne aydın zihniyeti Türkiye aydınlanmacılığının ve aydın muhalefetinin temel özelliğini oluşturmaktadır. Sekülerliği ve laikliği hala bütün sorunların ilacı olarak gören bu zihniyet, nerdeyse yüz yıldır payidar olan bu devlette bunların demokrasi ve çoğulculuk olmadan tek başına hiçbir halta yaramadığını, bugünkü iktidarı yaratanın bu demokrasisizlik ve tek tipçilik olduğunu anlamaya yanaşmamakta, bildiği tekerlemeleri tekrar edip durmaktadır. Demokrasi sorunu, kadın sorunu, Kürt sorunu, Alevi sorunu, inançlar sorunu, emek sömürüsü, yoksulluk sorunu gibi Türkiye’nin temel toplumsal sorunlarına dair ciddi bütünlüklü bir tespit, analiz ve önermeye sahip olmayan Türkiye aydını, sanatçısı, yazarı, çizeri entelektüel görevlerinin bir tekini bile yerine getirmekten fersah fersah uzaktır. Türkiye’nin en temel sorunu diktatörlük, politika üretemeyen muhalefet sorunu değil, gerçek anlamda entelektüellere sahip olmayışı sorunudur.

Çoğunluğu Kürtlerden, Kürtlerin dostlarından ve sosyalistlerden oluşan 564 aydın ve sanatçının bu hafta başında kamuoyuna duyurdukları barış çağrısı, bu ülkenin en temel sorunlarına dair tespit ve önerileri ortaya koyarken, içinden geçtiğimiz karanlıktan çıkış için bir mum ışığı olmaya çalışırken bu bahsedilen cephede bu deklerasyona dair bir yudum bile ilgi ve yakınlık yaratmadı. İçinde Kürtlerin olduğu hiçbir çaba, hiçbir demokratik talep ve girişim içinde bir kısım sosyalistlerin de olduğu Türkiye aydınının dikkatine ve ilgisine mazhar olmuyor. Bütün bir coğrafyayı kasıp kavuran daha da kasıp kavuracak bir karanlığın, çürümenin, kokuşmanın orta yerinde temel sorunlara bu kadar gözü kulağı kapalılık hiçbir kabile toplumunda var olmamıştır. En zayıf, en ilkel, en gevşek kabile ve klanlarda bile, göre göre, bile bile temel sorunları yok saymak ve çözümü alakasız yerlerde aramak söz konusu olmamıştır. Çürüten, güçten düşüren sorunlar ortaya yatırılır ve bu sorunların nasıl çözüleceği kabilenin bilgeleri tarafından tartışılır ve bir çözüm yolu aranır. Türkiye aydını bugünkü haliyle o çokça aşağıladığı kabile, klan, aşiret bilgesinin çözüm gücünün dirhemine bile sahip değil ne yazık ki.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.