Dönemeçteki yüzyıllık soykırım 

Tekoşin OZAN Haberleri —

  • Umut ediyoruz ama yetmiyor. Mutluluk gibi ummak da çok hafif kaçıyor yaşanılan vahşete. Faşizm ummakla aşılmıyor. Dört parça Kurdistan’da yaşanan yüzyıllık soykırımcılığın günlük saldırıları umut ederek durmuyor.

Yeni bir yıla girerken mutluluk dilemek adettendir. Mutluluklar dilerim. Mutluluk herkesin hakkı. Ama bilmek gerekir ki; mutluluk dilemek, mutsuzluktandır. Mutsuzluk olmasa mutluluk bir dilek haline gelmezdi. Mutsuzlukları büyük olanlara bazen mutluluk dilemek bile hafif kaçar. Ondan önce söylenmesi gerekenler vardır. Söz konusu olan Kürtler olunca söylenecek çok şey var. Umarım 2023 yılında Kürt halkının varlığına saygı gösterilir. Kürt Dili, kültürü, türküleri yok edilmeye çalışılmaz ya da yabancılaştırılıp yozlaştırılamaz. Umarım 2023 yılında dağlarımıza kimyasallar ve nükleer bombalar atılmaz. Ağaçlarımız kesilmez, ormanlarımız yakılmaz. Umarım Efrîn’de Kürt kadınları kaçırılmaz, erkekleri fidye karşılığında rehin alınmaz, dedeleri katledilmez. Umarım Roboskiler yaşanmaz, insanlarımız savaş uçaklarıyla parçalanmaz. Hesekê’de küçük kızlar toplarla vurulmaz. Umarım 90’lık ninelerimiz cezaevinde ölünceye kadar tutulmaz. Çocuklarımızın kemikleri kaldırımların altında istiflenmez. 2023 yılında umarım halkımızın onuru olan devrimci kadınlarımız Avrupa’nın göbeğinde katledilmez. Jîna Amînîler işkenceyle öldürülmez, Şirin Elemholilerimiz idam edilmez. 2023 yılında Kurdistan’ın hiçbir şehri MİT katillerinin cirit attığı şehirler haline gelmez, Zilanlar Süleymaniye’nin ortasında vurulmaz. Umarım cezaevlerinde esir tutulan on binlerce siyasetçi, gazeteci, yurtsever sever, sanatçı, özgürlükçü-demokrat Kürt ve dostları serbest kalır. Umarım 2023 yılında mutlak tecridin uygulandığı İmralı işkence sistemi sona erer, Önderliğimizle dağlarla buluşuruz. 

Umut ediyoruz ama yetmiyor. Mutluluk gibi ummak da çok hafif kaçıyor bu vahşete. Faşizm ummakla aşılmıyor. Dört parça Kurdistan’da yaşanan yüzyıllık soykırımcılığın günlük saldırıları umut ederek durmuyor. Ermeni ve Süryani soykırımının iyi niyetli duygularla engellenememesi ve bu kadim halkların Mezopotamya’dan silinmesine yol açması gibi. Soykırımın salt umutla değil halkın katıldığı topyekun direnişle aşılabildiği açıktır. Kürt halkı bu gerçeğin farkında.

1923’te Lozan anlaşmasıyla Kürt soykırımı onaylanırken, yüzyılın ilk yarısının baştan sona isyan ve katliamlarla geçmesine yol açmıştı. Dört parçaya bölünen Kurdistan’da Şark Islahat planları ayrı ayrı tasdik edilerek uygulandı. 1925’teki Islahat planında ne vardı. Kurdistan’ın hala uygulamada olan özel askeri idareyle yönetilmesi vardı. Sıkıyönetim mahkemelerinin kurulması, küçük memuriyetlere bile Kürtlerin tayin edilmemesi vardı. Kürt aşiretlerinin birbirine düşürülerek zayıflatılması ve dağıtılması vardı. Kürt tarihinin, dilinin, kültürünün inkar edilerek yasaklanması vardı. Başta Kürt kızları olmak üzere çocukların yatılı okutulup Türkçe konuşmaya zorlanması, Kürtçe konuşanların cezalandırılması vardı. Dışarıdan Türk, Laz, Arnavut, Kafkas ve İranlı halkların getirilip yerel halkın köylerine yerleştirilmesi, Kürtlerin itirazının askeri zorla bastırılması vardı. İsyanlarda direnen ailelerin Kurdistan’dan sürülmesi vardı. Yeni karakolların, bu karakollara ulaşacak kara ve tren yollarının inşa edilmesi vardı. Sonuç ne oldu? Kürtler bu politikayla 50 yıl çarpıştı. Tam bastırıldı derken, dışardan umut etmeyi bırakıp öz gücüyle direnmeyi esas alan PKK ortaya çıktı. APO’cu mücadelenin 50. yılına girerken, şu rahatlıkla söylenebilir ki; Kürtler yok olmaktan kurtuldu, ulusal bilinç, irade kazandı, birliği güçlendi. Soykırıma asla boğun eğmeyen bir halk gerçekliği açığa çıktı.  

Soykırım planının Suriye Baas versiyonu da çok acımasızdı. Özel görevli bir subay olan Mıhemed Telep Hilal, Kürtlerin yerleşim alanı olan Cezire bölgesindeki görevi devam ederken 1960’da ‘Cezire bölgesinin Toplumsal kültürel demografik Durumu’ adıyla bir kitap yazdı. Aslında devlete Kürt soykırımına yönelik öneri raporuydu. Bunlar Telep Hilal’in önerileri devlet politikası olarak uygulandı. Neydi bu politika; Cizre bölgesindeki Kürtlerin sınırdan uzaklaştırılarak Suriye içlerine ya da sınır dışına sürülmesi, topraklarının Arap aşiretlerine toprak reformu adına verilmesi. (Erdoğan’ın elinde haritalı görüntüsünü anımsattı mı?) bölgedeki Kürtlerin, Türkiyeli olduğu gerekçesiyle vatandaşlık hakkının kaldırılması yani ev, mal, meslek edinme hakkının bile elinden alınması. Nüfus sayımının yapılarak Kürtlerin sayım dışı tutulması. Kürtlerin iş imkanlarının engellenmesi, topraksız ve işsiz kaldıkları için göçe mecbur bırakılması. Arapça bilmeyenlerin seçme seçilme hakkının kaldırılması. Kürtlerin birbirine kırdırılarak zayıflatılması. Cezire bölgesinin askeri alan kabul edilmesi. Sonuç ne oldu? Rojavalı Kürtler PKK’nin ulusal özgürlük mücadelesine katılarak varlıklarını garanti altına aldılar ve günümüzde Rojava devrimini inşa ederek Kürtler için geri dönülmez bir özgürlük yoluna girmiş oldular. 

İran’da da durum farklı değil. Şah Rıza’nın Atatürk hayranı olduğu biliniyor. Kürt soykırım politikası da dahil Kemalistlerin hemen hemen bütün politikaları İran’da uygulanmaya çalışıldı. Ayrıca 1937’de Sadabad’da yapılan anlaşmayla Türk, İran, Irak devletleri, daha sonra Suriye’nin de katılımıyla Kürtlere karşı inkar imha politikasında ortaklaşma, Kürt direnişlerini birlikte bastırma kararı aldılar. Şah yenildi, kaçtı. İran İslam Cumhuriyeti resmiyette farklı olsa da bu politikanın özünü korudu. Gelinen nokta nedir? İran devleti, jin jiyan azadî sloganıyla temellerinden sarsılıyor. 

Şark Islahatlarla sonuç alınamayacağı anlaşılınca işbirlikçi-ihanetçi Kürt damarının kabartılması devreye konuldu. İsrail-ABD’nin öncülük ettiği bu politikayla Başûrê Kurdistan’da küçük bir Kürt ulus devleti desteklendi ve bütün Kürtlerin bununla yetinmesi istendi. Diğer parçalardaki milyonlarca Kürt’ün iradesi ve özgürlükçü öncülerinin tasfiyesi hedeflendi. Başûrê Kurdistan yönetimine özellikle KDP’ye Truva atı olarak Kürt soykırımında başrol verildi. Planın pratikteki uygulamaları nasıl gelişti? Bakurê Kurdistan direniş önderleri Sait Kırmız Toprak ve Sait Elçi KDP eliyle katledildi. KDP-İran anlaşması üzerine İKDP Önderi Süleyman Muini Başûrê Kurdistan’da idam edildi. İslam devriminin ortaya çıkardığı boşluktan faydalanan Rojhilatlı Kürtleri bastırmak için KDP, Mele Mustafa Barzani’nin cenazesini bahane edip İran Pasdarlarının önüne geçti ve Rojhilatê Kurdistan’a girerek, katliamlara ön ayak oldu. Kasımlo komploya getirildi. Güneyin dürüst önderleri Hewre Aram, Ali Asker, Faxir Mergesoriler çevreleriyle birlikte katledildi. İKDP ve Komala iradesizleştirildi, kalanları da füzelerle vurulup tasfiye ediliyor. Elinde Kürt kanı olan KDP, 40 yıldır da PKK’yi tasfiye etmeye çalışıyor. Özel savaşın bütün yöntemleriyle bu tutum devam ediyor. Soykırım PKK tasfiye edilemediği için tamamlanamıyor.

Kürt halkı özgürlük bilinci, politikleşme ve eylemsel düzeyiyle soykırımcılara boğun eğmeyeceğini, özgür yaşama kararını ortaya koymuş durumdadır. Soykırımcılar ne durumda? Türkiye, Suriye ve İran devleti bir yüzyıl daha Kürt Islahat planlarını uygulamaya koyma dayatmasını sürdürecek mi yoksa Kürtlerin demokratik yaşam hakkına saygılı mı olacak? Peki ya KDP!.. Kökümü kurutursam soykırımcılar beni kabul eder gaflet ve ihanetinden kendini kurtarıp, halkının yanında mı yer alacak yoksa kaderini soykırımcıların eline vermeye devam mı edecek?

Tarihin yeni bir dönemecine girerken herkesin iyi düşünüp doğru karar vermesi hayırlı olacaktır. 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.