Erdoğan şiddeti aile içinde meşrulaştırıyor

Dosya Haberleri —

Kadın eylemleri

Kadın eylemleri

  • AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ederek bir kez daha kadınları hedef aldı. Sorularımızı yanıtlayan Feminist-aktivist ve yazar Berrin Sönmez, "Aile kavramı erkek egemenliğini yeniden tahkim etmek için bir şifre sözcük" dedi.
  • 2010-11 yıllarında “Kimse bana kadın-erkek eşittir dedirtemez” cümlesini Erdoğan’dan duyduk. Dolayısıyla kadın kazanımlarını, kadın hakları ve eşitlik mücadelesini baltalayacak her türlü adımı ‘aile’ baskısı altında atıyorlar.
  • İktidarın feministleri aile düşmanı olduğu yönünde bir algı yaratmaya çalıştığına dikkat çeken Sönmez, "Ancak feministler eşitlikçi bir aile yapısı öneriyor" dedi. Sönmez, 2025 yılında kadınların daha fazla ortaklaşarak mücadelesini büyütmesi gerektiğini söyledi.

ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ederek, “Güçlü aile güçlü toplum” sloganıyla aile politikalarını açıkladı. Bu kapsamda, evlenen çiftlere ve çocuk sahibi olanlara mali destek sağlanacağını duyurdu. Ayrıca Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde “Aile Enstitüsü” ve “Nüfus Politikaları Kurulu” kuruldu. Ancak bu adımlar, kadın hakları savunucuları ve feminist örgütler tarafından tepkiyle karşılandı. Sorularımızı yanıtlayan Feminist-aktivist ve yazar Berrin Sönmez, AKP’nin aileyi merkeze alan politikalarının kadın kazanımlarını baltalamayı amaçladığını ifade etti. “Ailenin güçlendirilmesi amacıyla oluşturulan kurullar, AKP iktidarının 23 yıldır sürdürmeye çalıştığı bir politikanın sonucu” diyen Sönmez, aile kavramı üzerinden kadınların haklarının geri plana itilmeye çalışıldığını belirtti.

 

 

Aile Bakanlığı bünyesinde yeni kurumlar kuruldu. Bu kurumlar kadınlar için ne anlama geliyor?

Aslında ‘Aile Yılı’ ilanının bir geçmişi var. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 29-30 Nisan 2019’da Ankara’da “Ailenin Korunması Hakkı” temalı “2. Uluslararası İnsan Hakları Sempozyumu” düzenledi. Normal şartlarda amaç insan haklarını korumak olmalıyken ‘aile hakları’ diye garip bir kavram icat ettiler. Hak kavramını tersine çevirdiler ve aile hakları kavramını gündeme getirmeye çalıştılar. O dönem başarılı olamadılar ama görüyoruz ki vazgeçmemişler. Gerek Nüfus Politikaları Kurulu’nun oluşturulması gerekse ailenin güçlendirilmesi amacıyla oluşturulan kurullar, AKP iktidarının 23 yıldır sürdürmeye çalıştığı bir politikanın sonucu. Bu politika, 2010’dan itibaren daha da netleşmeye başladı. Feminist mücadelelerle dünya genelinde ve ülkemizde elde edilmiş kadın kazanımlarını tersine çevirmek ve geri almak gibi bir politika içinde iktidar. Özellikle 2010-11 yıllarında “Kimse bana kadın-erkek eşittir dedirtemez” cümlesini Erdoğan’dan duyduk. Dolayısıyla kadın kazanımlarını, kadın hakları ve eşitlik mücadelesini baltalayacak her türlü adımı ‘aile’ baskısı altında atıyorlar.

Aile denildiğinde anlamamız gereken şey aslında erkek egemenliği. Ben genellikle aile kavramının erkek egemenliğini yeniden tahkim etmek için bir şifre sözcük olarak kullanıldığını düşünüyorum. AKP döneminin aile politikası, medeni yasaya eşlerin eşitliğine dayalı aile kavramının getirilerek aile reisliğine son verilmesine itirazdır. Şöyle bir şey daha var; iktidar yıllardır feministlerin aile düşmanı olduğu yönünde bir algı yaratmaya çalışıyor. Ancak feministler eşitlikçi bir aile yapısı öneriyor. Yani; ailede, erkeğin değil, insan haklarının, kadın haklarının, çocuk haklarının egemen olduğu bir yapıdan bahsediyor.

Erdoğan, ‘Aile Yılı’ açıklamasında sıklıkla “Güçlü aile ve güçlü nüfus” vurgusu yaptı. Bu ifadeyle kadını nereye koyuyor?

Kadın Bakanlığı, 2012’de gitmiş yerine Aile Bakanlığı getirilmişti. Dönemin Aile Bakanı Fatma Şahin’in öncülüğünde “Güçlü aile, güçlü kadın” başlıklı bir sempozyum düzenlenmişti. Orada da “Kadın güçlü olursa aile güçlü olur; aile güçlü olursa kadın ezilir” şeklinde bir itiraz yükseltmiştim ve sempozyumun adının değişmesi gerektiğini söylemiştim. Bu itirazımdan sonra sempozyumun öğleden sonraki oturumunda başlık “Güçlü kadın güçlü aile” şeklinde değiştirilmişti. O zamanlar hala feminist mücadele ile iktidarı yönlendirebiliyorduk. Fakat iktidar, bunu yapmanın imkanlarını, sivil toplumu zayıflatarak, kendi medyasını, yargısını oluşturarak, tüm kurumsal ilişkileri ve kuralları çiğneyerek ortadan kaldırdı.

Şimdi ise kadın, aile içerisinde görünmeyen bir unsur olarak kabul ediliyor. Kadın haklarını yok sayarak, kadını aile içinde tutmaya çalışıyorlar. Ancak diğer yandan çok büyük bir çelişki de var. Neo-liberal politikaları, kadın istihdamını teşvik ediyor, kalkınmacı yaklaşımlarla kadının çalışmasını destekleyen bir anlayış yürütüyor. Bu çelişkiyi de, çalışma yaşamı içinde yer alan kadınlara hiçbir kolaylık sağlamadan gidermeye çalışıyor. Kadının en ağır mesaisi ev içi işleridir. Kadına hem çalışma yaşamında hem de ev içi işlerde yalnız kalmayı vaat ediyorlar. İlan ettikleri Aile Yılı’nda kadınların payına -imkanı varsa- çalışma ama ev içi sorumluluklarını da azami derecede ve ideal bir şekilde yerine getirme düşüyor.