Irak’ın tavrı, Güney için fırsattır

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan

  •  PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Irak halkı, devleti ve hükümetinin, Türk devlet saldırganlığına karşı geliştirdiği tutumun, Federe Kürdistan Hükümeti ve KDP için de yeni bir çıkış fırsatı olduğunu söyledi. 

Türk devletinin, Güney Kürdistan ve Irak’a hakim olmak için  insanları korkutup kaçırtmak istediğini belirten PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, bu konseptin gereği olarak asker-sivil ayrımı yapmadan vurduğunu kaydetti.  Şimdiye kadar tepkisiz kalındığı için oldukça rahat davrandığına işaret eden Murat Karayılan, dolayısıyla bilinçli olarak Perex’deki piknik alanını vurmakta da beis görmediğini vurguladı.  Irak devlet yetkililerinin belirttiği gibi Türk devletinin Güney Kürdistan’da kurduğu askeri üs sayısının 100 civarında olduğunu fakat asker sayısının 4 bin olmadığını söyleyen Karayılan, “En az 30 bindir” dedi. 

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Dengê Welat Radyosu’nun sorularını yanıtladı. Karayılan, öncelikle Türk devletinin, 20 Temmuz’da katliam yaptığı Perex köyü ile ilgili şu bilgileri verdi: “Perex köyü Heftanîn’dedir. Türkiye’nin resmi sınırına bir buçuk kilometre uzaklıktadır. Orada Türklerin büyük bir askeri üssü olan Kiryareş var. Türk devleti mevcut durumda Heftanîn’de 23 adet tepeyi işgal altında tutuyor; 23 yerde askeri üs demektir ve bunların büyük bir kısmı Perex etrafıdır. Perex’in arkasında da Türk güçleri var, batı tarafı ise zaten sınırdır. Bir nevi Türk ordusunun kontrolünde olan bir bölgedir. Aşağısına düşen Kêrê hattında Irak Sınır Güçleri ve bazı pêşmergeler var ama esas olarak Türk devletinin kontrolü altındadır.”

Türk devleti hepsini biliyor

Karayılan, Irak hükümetinin açık ve net olarak ifade ettiği gibi katliamı Türk devletinin yaptığını, üstelik yanlışlıkla veya herhangi bir komutanın tavrı sonucu olmadığını vurgulayarak, şunların altını çizdi: “Türk devleti, bilinçli bir biçimde vurdu, çünkü tam karşısındadır; bu dönemde orada 400-500 araç duruyor. Yaklaşık bin turist bulunuyor. Oranın turistik bir yer olduğunu biliyor. Elindeki teknikle bir ağacın altındaki bir kişiyi görebiliyor ve suikast edebiliyorsa koca bir piknik alanını yanlışlıkla vurması imkansız. Bu, Türk devlet siyasetidir; Güney Kürdistan ve Irak’ta hakimiyetini kurmak; insanları korkutmak, kaçırtmak istiyor. Zaten bu ilk saldırı da değildir; kaç yıldır bu siyaset temelinde Güney Kürdistan’da, Rojava’da, Kuzey Kürdistan’da sivil insanlarımızı katlediyor. Anlaşılan, Perex’in bir piknik alanı olmasını değil, bırakılmasını dayatıyor. Aynı şey Metîna’da ve Xakurkê’de de söz konusudur. İnsansızlaştırıp tam bir askeri hakimiyet kurmak istiyor. Dolayısıyla Perex’deki katliamı bilinçlidir.”

Sessiz kalındığı için rahat

Türk devletinin, belki bu kadar tepki gelişeceğini tahmin etmemiş olabileceğini, çünkü önceki katliamlara kimsenin tepki göstermediğini kaydeden Karayılan, şunları hatırlattı: “Kandil çevresinde, Şêladizê’de, en son Bamernê’de katliamlar yaptı. Geçen yıl Şengal’de Sikeniyê’de hastaneyi vurdular; 8 sivil insanımız şehit düştü. Ağustos 2020’de Irak ordusunun iki üst düzey askeri komutanı olan Zübeyir Halî ve Muhammed Reşit bilinçli bir biçimde Türk devleti tarafından katledildi ama ardından Irak Başbakanı gidip Erdoğan’ın önünde boyun eğdi. Bunun için de Türk hükümeti rahat hareket ediyor. Konseptleri gereği böyle bir amaçları var ve bunun için de gerek olduğunda asker-sivil ayrımı yapmadan vuruyor.”

Bu kez Irak halkına çarptı

Bu sefer özellikle Irak halkının çok değerli bir tepki gösterip ‘artık yeter’ dediğini kaydeden Karayılan, şöyle devam etti: “Tabii halk kitlesel bir biçimde böylesi bir tutum geliştirince Irak yönetimi de Güney Kürdistanlı yetkililer de açıklama yaptılar ve bu temelde şimdi hükümetler bazında bir tepki ortaya çıkmış durumda. Her ne kadar eksikleri olsa da açığa çıkan tepkilerin belli bir düzeyi söz konusudur. Bundan önce bu tepkiyi gösterselerdi Türk devleti de böylesi katliamları geliştiremezdi.”

Irak’a yanıt bile vermediler

Irak, bu katliamı yaptığını ispatlamasına rağmen Türk devletinin inkar ettiğine dikkat çeken Karayılan, bunun da Türk devlet gerçekliğini dünyanın görmesine yol açtığı belirterek, şunları dile getirdi: “Türk devleti hep böyle yapıyor. Kendisi Kürdistan’da terör yürütüyor ama bize ‘terörist’ diyor. İnsanlarımızı öldürüyor ama net bir biçimde ‘ben sivilleri öldürmem’ diyor. Türk devletinin gerçekliği inkar, katliam ve yalandır. Devlet terörü uyguluyor. Iraklı yetkililer tespitle ‘siz yaptınız’ diyor ama dikkate bile almıyor. Mesela Irak’a bir yanıt bile vermedi. Bir çocukla konuşuyormuş gibi ‘tuzağa düşmeyin, gelin ortaklık yapalım’ diyebiliyor. Saygıları bile yok. Umarım gerçek yüzünün biraz daha tanınmasını sağlamıştır.”

30 bin Türk askeri var

Irak devlet yetkililerinin belirttiği gibi Türk devletinin Güney Kürdistan’da kurduğu askeri noktaların sayısının 100 civarında olduğunu fakat asker sayısının 4 bin olmadığını söyleyen Karayılan, “Irak topraklarında şu an yerleşen ve hareketli olan asker sayısı en az 30 bindir. Hatta Türk devletinin özel kuvvet, komando, vb. tüm uzman tugayları şu anda Güney Kürdistan’da, yani Irak’ta yerleşmiştir. 14 Nisan’dan 14 Temmuz’a kadar geçen üç aylık süreçte Irak topraklarına savaş uçaklarıyla yapılmış olan bombardımanların sayısı 2 bin 574, helikopterlerle yapılan saldırıların sayısı bin 933’tür” dedi.

Irak’ın tutumunu çıkış yapsınlar

Irak halkı, Irak devleti ve hükümetinin, Türk devlet saldırganlığına karşı geliştirdiği tutumun Federe Kürdistan Hükümeti ve KDP açısından yeni bir çıkış yapabilme fırsatı doğurduğunu vurgulayan Karayılan, şunların altını çizdi: “Eğer isterlerse onlar için bir fırsat doğmuştur ve onlar da Türk sömürgeciliğine karşı yeni bir tutum geliştirebilir. Türk sömürgeciliğinin ve saldırganlığının, gittikçe kendisini Güney Kürdistan’da hakim hale getirmesine karşı hem Kürdistani hem de Iraki bir ulusal tutum geliştirebilir, yeni çıkışlar yapabilirler. Bu anlamda zaten Güney Kürdistan siyasetinin bir kesimi tutum sahibidir; ancak halen tutum almamış olanlar, hatta iş birliği bile yapanlar da yine yeni çıkışlar yapabilir. Bunun imkanı olduğu gibi, bu siyaseti görmeleri ve yeni çıkışlar yapmaları yönünde beklentiler de vardır.” 

 

Irak gücünü fark etmeli

Irak devletinin her ne kadar şu an iç sorunları olsa da Türk devletine karşı güçlü bir pozisyonda olduğunu savunan Karayılan, “Mesela iki ay sınırını kapatıp Türkiye ile ticaret yapamasa AKP-MHP hükümetini yıkabilir. Şimdi Güney Kürdistan ve Irak, Türk devleti için nefes borusudur. Bütün mallarını getirip burada satıyor. Şimdi Irak devleti bunu durdursa onlar bu ekonomik kriz altında daha fazla devam edemezler ve yıkılırlar. Yani Irak’ın elinde ekonomi kartı vardır ve bu kart Irak’ın elini çok güçlendirmektedir. Irak bunun üzerinden tutum alabilir ve bu biçimde Türk devletine gerekli cevabı verebilir. Bu biçimde sadece Perex değil, son 7 yıldır Türk devletinin saldırıları sonucu Irak topraklarında şehit düşen 138 insanımız başta olmak üzere, sömürgecilik tarafından katledilen tüm Güneyli, Iraklı, Rojavalı şehitlerin ruhu şad olabilir” şeklinde konuştu. 

PKK için mi Başika’da?

Tartışılması gerekenin PKK’nin Güney Kürdistan’daki varlığı olmadığını, çünkü savaşı buraya taşıyanın PKK olmadığını kaydeden Karayılan, şöyle izah etti: “10 yıl önce Türk devleti ile bir ateşkes yapıldı ve iki yıldan fazla sürdü. O ateşkese göre tüm gücümüzü Güney Kürdistan’a çekecektik. Güçlerimizin Güney Kürdistan’a çekilmesi sürecine Federe Kürdistan Hükümeti de dahildi; haberi vardı ve onaylamıştı. Irak da defakto biçimde bunu onayladı. Bunu herkes biliyor. Çözüm için gerillanın Güney Kürdistan’a çekilmesi gerekiyordu. Sonra Erdoğan, yani Türk devleti, Dolmabahçe’de mutabakat imzalanmış olmasına rağmen süreci bozdu; 24 Temmuz 2015’te direkt bir biçimde Güney Kürdistan’a dönük saldırı başlattı. O zamandan beri Türk devleti, tek yanlı olarak nerede gücümüz varsa saldırı geliştiriyor. Biz de meşru bir biçimde hem kendimizi hem de Güney Kürdistan topraklarını savunuyoruz. Savaş, bu çerçevede yaşanıyor. Savaşı buraya düşman getirdi. Esas olarak Misak-ı Milli olarak adlandırdıkları sınırları işgal etmek istiyor. Biz de buna karşı duruyoruz; Irak ve Güney Kürdistan topraklarını savunuyoruz.

Madem hep saldırıların gerekçesi biz oluyoruz; o zaman Başika’da Türk askeri üssü ne arıyor? Niye mesela Irak hükümetinin bundan 3-4 yıl öncesinde Başika’daki askerlerini çekmesini istemesine rağmen Türk devleti çekmedi? Çekmediği gibi şimdi tersine gizli bir biçimde Kerkük’ü de askerlerle doldurmak istiyor. Sivil bir biçimde gönderdiği askerler ve MİT elamanları yoluyla orayı da işgal etmek istiyor. Orada güç oluşturuyor ve bunları eğitiyor. Türk devletinin bu topraklar üzerine hesapları var; bunun görülmesi gerekmektedir. Belki meselenin bir yanı PKK olabilir ama sorunun tümü PKK değildir. Bu da bir gerçekliktir ve görülmesi gerekir.”

Rojava’ya zaten savaş açmış

Türk devletinin, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye’ye savaş ilan etttiğini ve şimdi savaşta olduğunu söyleyen Karayılan, “Savaş, illa askerlerin karadan saldırması anlamına gelmiyor. Siyasi-diplomatik bir savaş yürütüyor; SİHA’larla saldırıyor; istihbari operasyonlar yapıyor; toplarla vuruyor. Obüs ve top da zaten şimdi hemen hemen hava güçleri kadar etkili. Her gün Şehba’da ,Cizîrê’de, Kobanê’de, Eyn Îsa’da ve her yerde köyleri vuruyor. Bu, bir savaştır; kimsenin bu konuda şüphesi olmamalıdır” dedi. 

Oyunu da gerçeği de görün

Türk devletinin, sınır üzerinde bir savaş yürüterek, o kadar saldırıya karşılık geleceğini tasarlayarak bazı fiilli durumlar yaratmak istediğine dikkat çeken Karayılan, “Bu, bir oyundur. Özerk Yönetim, QSD ve diğer Kuzey-Doğu Suriye güçleri bu gerçekliği görmeli. Bu durum, hem ortaklarına hem de kamuoyuna iyi izah edilmeli. Rojava Devrimi’nin biraz daha sonuç alıcı diplomasi yürütmesi gerekir. Misilleme hakları vardır ama direkt bir şekilde yapılırsa sanki Türk devleti gibi bir sınır savaşı isteniyormuş gibi anlaşılabilir. Hayır, önce kamuoyuna ve ortaklarına kavratılmalı; sonrasında ya bu saldırılar durdurulmalı ya da misillemeler yapılmalıdır. 

Bu devlet, özellikle de AKP-MHP hükümeti, kan dökerek iktidarını devam ettirmek istiyor. Seçimler öncesinde Kürtlere ve Kuzey-Doğu Suriye’ye karşı savaş yürüterek bununla kitlesini milliyetçi duygularla etrafında toparlamak ve bu temelde seçimlerden sonuç almak istiyor. Bu kadar kirli ve kan emici bir zihniyettir. Bu kadar sadisttirler. Bunun için Şehba’da, Cizîrê’de ve her yerde sivilleri hedefleyerek şehit ediyor. DAİŞ’e karşı savaşmış olan komutanları çalışmalarındayken, yolda giderken birden saldırarak şehit ediyor. Böylesi korkakça savaşıyorlar. Bunun karşısında herkes tutum sahibi olmalı. Her şeyden önce tabii ki Kuzey-Doğu Suriyeli siyasetçilerin ve öncülerin bu konuda siyasi-diplomatik-askeri mücadeleyi bir arada ve güçlüce yürütmesi gerekiyor. Bilmeliler ki; Türk devleti şu an kendilerine karşı böylesi özel ve üstü kapalı bir savaş geliştirmektedir ve buna göre tedbirli olmalıdırlar. Kendilerini hedef haline getirmemelidirler; kendilerini koruyarak hareket etmelidirler. Bu durumun, olağanüstü bir savaş durumu olduğunu bilmeliler.

 

Nisan 2017’de bitecektik!

Karayılan, aslında 2 buçuk yıl görüşmelerin ardından Dolmabahçe Mutabakatı imzalandığını, artık sorunun çözüme doğru gittiğini; silahın tamamen devreden çıkmak üzere olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: “Sri Lanka, Tamil gerillalarıyla diyalog süreci başlatmış, bir süre sonra Tamil gerillaları gevşemiş ve gerçekten çözüm gelişeceğine inanmıştı. Gaflete düştüler ve Sri Lanka birden saldırı geliştirerek büyük katliamla tasfiye etti. İşte Türk devleti de öyle yapmak istediği ve masayı devirip 24 Temmuz 2015’te topyekun saldırı başlattı. Elbette başarılı olamadı. Onlar o zaman İçişleri Bakanlığının ağzından resmi olarak ‘2017 Nisan’ıyla birlikte kimse PKK’nin adını anmayacak, çünkü PKK diye bir şey kalmayacak’ ilanında bulundu. Bizi tasfiye etmek istediler. Nisan 2017’nin üzerinden 5 yıl geçti. İşte şimdi en kapsamlı savaş yaşanıyor ve AKP-MHP devletten aldığı bu görevi başaramadı. Şimdi bir yıllık zamanı kalmış durumda ve son şansını deniyor. Tüm gücüyle saldırıyor. Sonuca gidemezler. Kürdistan, büyük bir gerçektir; toplumsal bir hakikattir. Sri Lanka Başkanı’nın başına ne geldiyse AKP-MHP hükümetinin başına da gelecektir. Aynı akıbeti yaşayacaklar. Biz sorunu diyalogla çözmek ama onlar ölümlerle sonuca gitmek istedi. Bu 7 yıldır yaşanan süreç, bir kez daha onların ölüm ve soykırım siyasetiyle sonuca gidemeyeceklerini gösterdiği gibi, tek çözüm yolunun Kürt halkının varlığını kabul etmek ve siyasi çözümü esas almak olduğunu da ortaya koymuştur. Başka da bir yol yoktur.   HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.