Sanatçı, sanatçılığını bilecek!

İlham BAKIR yazdı —

  • Susturamıyorsunuz Kürtleri ne yaparsanız yapın. Hele hele azıcık onuru olan bir Kürt sanatçısının, bırakalım işgal, talan ve zulmünüze, Kürtlere yönelttiğiniz en ufak onur kırıcı davranışa karşı sessiz kalması mümkün değildir.
  • Fakat artık öyle eski Kürt yok karşılarında. Devlete en biat etmiş, en devlet yardakçısı olmuş, en ucuz Kürt bile artık öyle bir yere geliyor ki yeter deyip açıyor ağzını.

“CHP’nin yeni lideri Özgür Özel HDP’li Pervin Buldan ile birlikte Kadıköy'de düzenlenen Bir Opera Gecesi" dinletisine katıldı. Özel, konserde Türkiye düşmanlığı ile bilinen Pervin Chakar’ın önünde eğilip elini öptü.”

Geçen haftaki milliyetçi, muhafazakar, ulusalcı, nasyonel sosyalist, bütün müesses nizamcıların gazetelerinde bu mesele konuşuldu, tartışıldı.

Pervin Çakar namlı sözde müzisyen bir Türkiye düşmanı idi ve CHP gibi devletin kurucu partisinin başındaki lider bu kadının konserine gitmiş, gitmekle kalmamış eğilip elini öpmüştü.

Bütün bu milliyetçi mukaddesatçı çevrenin üzerinde birleştikleri ve öne çıkardıkları nokta, bu Kürt sanatçının bir “Türkiye düşmanı” olduğu idi. Bu iddialarının dayanakları neydi peki? Tüm bu gazetelerin hepsinin aynı yerden alınan talimatla yazdıkları bariz haberleştirme ve yorumlarına göre Pervin Çakar, bir açıklamasında Türklerle ortak bir vatanı paylaştıklarını, Kürtlerin, Türklerin dilini, kültürünü, geleneklerini bildiğini, buna mukabil Türklerin Kürt dilini, kültürünü bilmek ve öğrenmeye çalışmak bir yana, yok etmeye çalıştığından bahsetmiş. Bir başka açıklamasında ise devlet adını zikretmeden Kürtlerin topraklarının bölündüğünü, işgal altında olduğunu, Kürtlerin maddi ve manevi tüm zenginliklerinin talan edildiğini belirtmiş.

Ve bir müzisyen olarak da işgalcilerin, Kürt müzik eserlerini talan ettiğini ve kendi kültürlerine mal ettiklerini dile getirmiş. Her iki açıklamasında da ek olarak, Kürtlerin devlet sahibi olmadıkları için bütün bunları yaşadıklarını ve bir statülerinin olması gerektiğini belirtmiş.

Oysa biliyoruz ki mesela federal bir Kürdistan’ın başkanı olan Mesut Barzani, Türkiye iktidarının yakın dostu. Aralarından su sızmıyor. Resmi görüşmelerde bu Kürt bayrağı önünde devletin yetkilileri hatta cumhurbaşkanı poz veriyor basına.

Pervin Çakar’dan çok daha öte şeyler söylemiş olan Şivan Perver, iktidar partisinin mitinginde şarkı söylüyor ve iktidar mensuplarının hislenmesine, gözlerinin dolmasına yol açıyor geçmiş bir zamanda.

Yine bu iktidarın mensupları tarafından, defaatle Cumhuriyet’in Kürtlere yaptıkları zulümlerden, Kürt kültürüne uyguladıkları baskılardan söz etmişlikleri var. Fakat bunların hepsi konjonktüreldi, ilkesel ve ahlaki bir yaklaşım söz konusu değildi. İşlerine geldiği dönemde işlerine geldiği biçimde dile getirip, sonra çuvala doldurup ağzını bağladılar ve icap ettiğinde tekrar çıkarmak üzere ambara kaldırdılar.

Aslında ülkesi işgal altında ve dili, kültürü, maddi, manevi tüm değerleri talan edilen bir halkın sanatçısı olarak Pervin Çakar’ın yaptığı açıklamalar son derece liberal açıklamalar. Türkleri de incitmemek için son derece dikkatli bir eleştiri dili kullanmış. Ülkesini işgal altında tutan İsrail’e karşı silahlı saldırı gerçekleştiren ve bu saldırıda yüzlerce sivili katleden, katlettiklerinin cenazesini soyup teşhir eden ve zihniyet olarak sağcı dinci faşist İsrail yönetiminden zerrece farkı olmayan Hamas’ı kutsayanlar, kutlayanlar, amalarla, fakatlarla bu katliamcılığı mazur gösterenler, bir Kürt sanatçının en liberal, en alt perdeden halkını savunan birkaç cümle kurmasını, en nazik şekilde dile getirdiği eleştiriyi ‘Türkiye düşmanlığı’ olarak yansıtmaları elbette ikiyüzlülüklerinin bariz ifadesidir.  

Ve elbette ikiyüzlülüğün ötesinde şalvarlı, cahil, dağlı, köylü şaki, eşkıya, terörist diye lanse ettikleri bir halkın bir müzisyeninin tanınan bir soprano olmasına dair yaşadıkları büyük bir tahammülsüzlük de söz konusu.

Hem Kürtçe şarkı söyleyip hem de kürtlerin statüsünden bahsetmesi tahammül edilir gibi değil zaten. Madem Türkiye’de Kürtçe şarkı söylemesine izin verilmiş bari Türkiye’yi öven, Türkiye’nin farklı dillere ve kültürlere hatta Kürtçeye bile izin veren demokratik kültüründen birkaç laf etse. Hadi bundan da vazgeçtiler, bari Türkiye’ye, Türk demokrasisine laf etmesin. Lütfedilmiş, kendisine izin verilmiş, çıksın şarkısını söylesin, geçsin yerine otursun. Sopranoysa sopranoluğunu bilsin. Soprano soprano otursun yerinde. Sanatçı, sanatçılığını bilecek, edebiyle sanatını icra edecek! Fakat artık öyle eski Kürt yok karşılarında. Devlete en biat etmiş, en devlet yardakçısı olmuş, en ucuz Kürt bile artık öyle bir yere geliyor ki yeter deyip açıyor ağzını.  

Susturamıyorsunuz Kürtleri ne yaparsanız yapın. Hele hele azıcık onuru olan bir Kürt sanatçısının, bırakalım işgal, talan ve zulmünüze, Kürtlere yönelttiğiniz en ufak onur kırıcı davranışa karşı sessiz kalması mümkün değildir. İşbirlikçi Kürdünüz bile yarın sizin başınızın belası olacak bunu bilesiniz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.