Diyanet ve Kobanê davası

Ahmet TURHALLI yazdı —

  • Katil ordu ve polis ne ise, Diyanet de aynı yasaya tabidir. İslam’da Diyanet diye bir kurum yoktur. Diyanet ve benzeri kurumlar Müslümanları devletlere kul yapmak için kurulmuşlardır. 

Kobanê, Batı Kurdistan’ın küçük bir şehri. Sekiz milyar insanın yaşamış olduğu dünyamızda, insanlık tarihi içerisinde yapıları ile farklılıkları ile tarihte yerlerini almış şehirler bulunmaktadır. Kobanê şehri ne dünya ticaret merkezi ne arkeolojik bir coğrafya ne dünya spor merkezi ne de dindarlar açısından kutsal bir şehirdir. Bu şehir dünya insanlığı için tehlike arz eden, Türkiye’nin hayallerini ve emellerini gerçekleştirmek için kurulan, TC’nin finansal, insan kaynakları ve zihniyet olarak örgütlediği, dünya devletlerinin destekleyip büyüttüğü vahşice öldürme, talan, tecavüz ve korku salan barbarlardan oluşan bir yapıya karşı verilen meydan muharebesinin zaferle taçlandırıldığı coğrafyadır. Kobanê, İslam adının dünya insanlığında nefretle anılmasının müsebbipleri olan, insanlık ve din düşmanlarının yenilgiye uğratıldıkları şehirdir. Kobanê, Türk devlet barbarlığının DAİŞ ile dünyanın gözleri karşısında Kürtleri fiziksel olarak bitirmek istediği, ama kendilerinin de yandaşlarının da yenilgiye uğradığı ve madara oldukları şehirdir. Çelikten ve sarsılmaz olan insan üstü iradenin muzaffer olduğu kahraman Kürt evlatlarının muharebe meydanıdır. Kobanê’de 11 bin şehit ve 20 binden fazla gazinin verilerek, dünya insanlığı için tehlike olan terörist Türk devletinin ve onun gibi barbarca hareket edenlerin alt edildiği mekandır. 

Kobanê, İnsanlığın ve medeniyetin oluşmasında ciddi katkıları olan Kürt milletinin, yeniden kendisini insanlıkla buluşturduğu ve insanlık vicdanının kapılarını sonuna kadar Kürtlere açtığı şehirdir. Kobanê’de yenilgiyi yaşayan Türk devleti, uluslararası alanda irtifa kaybetmiş, dünya insanlığı vicdanında hüküm giymiştir.

Türk devleti bu durumu sindirememiştir. İntikamını alarak Kürtleri yok etmek için varını yoğunu ortaya koymuştur. Êfrîn, Giresipî, Serekaniyê, Başur ve topyekün Kürt saldırısı bu yenilgi ile daha da şiddetlenmiştir.

Diyanet’in dahil olduğu düzmece, intikam alma ve sözde Kobanê davası ise; İnsanlığa ve dinlere armağan edilen Kobanê zaferini karalama çabasıdır.

Kürt siyasetçilerinin rehin tutulduğu ve İŞİD’in intikamının alınmaya çalışıldığı bu davaya İŞİD’in kuluçkası Diyanet’in müdahil olması, İŞİD’in kimlerden oluştuğunun hukuki ispatıdır.

Ne demiş Diyanet; Kürt siyasiler adam öldürmüş, hırsızlık yapmış, mala zarar vermiş, cami ve Kur’an kurslarını tahrip etmiş ve dolayısı ile Kürt siyasetçilerin ağır bir biçimde cezalandırılmalarını istemiş. Kimden istemiştir? Göstermelik hakimlerinden ve mahkemelerden talepte bulunmuştur. Katil ordu ve polis ne ise, Diyanet de aynı yasaya tabidir. İslam’da Diyanet diye bir kurum yoktur. Diyanet ve benzeri kurumlar Müslümanları devletlere kul yapmak için kurulmuşlardır.

Diyanet bir İslami ve dini kurum ise bu sorulara cevap vermelidir. Diyanet İşleri Başkanı başta olmak üzere, maaşlarını hangi paradan ve kimden temin etmekteler? Banka faizlerinden, içki, kumar ve umumhanelerden toplanan vergi ile hayat sürmekteler.

Diyanet’in gönderdiği müdahillik yazısında, İslam’ın değerinin eksildiği anlatılmakta, camilerin yıkılmasından söz etmektedir. İslam’da hiçbir islami değer bırakmayan Diyanet ve Türk İslam sentezidir.  

Bahsi geçen yüzlerce camiyi devletin askeri, polisi yakmıştır. Hepimizin gözleri önünde helikopterler ve tanklarla bu camiler bombalanarak yıkılmıştır. Sadece camiler değil, şehirler yerle bir edilmiştir. Katl edilenlerin hepsi Kürt ve HDP’li dir. Malları talan edilen Kürtlerdir, hatta Kürtlerin mallarının talan edilmesi için fetva yayınlayan Diyanet ve DAİŞ’tir. 

Bu kadar zulüm sizlerin kurumu olduğu devlet tarafından yaşanırken tek bir cümleniz yoktur. Bahsini ettiğiniz Camii ve Kur’an kurslarında çocuklar tecavüze uğrarken tek bir reaksiyonunuz yoktur. 

Yıllardır İslam adına Peygambere ve Allah’a iftira ettiniz. Kürtlere iftira etmeniz sizin için sıradan ve alışılagelmiş olabilir, dürüst Müslümanlara bir ayet hatırlatalım.

"Kim bir hata ya da günah kazanır, sonra suçsuz olan birinin üzerine yıkarsa hiç şüphesiz, bir iftirayı ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur." (Nisâ 112)

 "Allah’a yalan uydurarak iftira eden ve O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz ki o zalimler, kurtuluşa ermezler." (En'âm 21)

Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz Diyanet; nasıl bu kadar günahı ve mücrimliği yükleniyorsunuz? Siz yapıyorsunuz, arkanızda saf tutanlar bu durumu din adına nasıl kabul ediyor?

İslam adına illa şahitlik edecekseniz, buyrun Kur’an’ın inanlara öğütleri: 

"Ey iman edenler! Kendinizin veya anne babanızın, akrabanızın aleyhine de olsa, adaleti ayakta tutun, Allah için şahitlik eden kimseler olun. Zengin olsunlar yoksul olsunlar Allah onlardan sizlere daha yakındır. Öyle ise siz hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız bilin ki Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." (Nisa 135)

Kemalist bir kurum ve devlet Müminleri olduğunuz biliniyor. Türk İslam sentezinin Müslüman toplulukları ne kadar zelil duruma düşürdüğü de bilinmektedir, fakat bu zelillik sizleri dünya ahiret rüsva edecektir. Bu davranışlarınızla DAİŞ’in bitirmek istediği İslam’ın tabutuna son çiviyi çakacağınıza inanıyorsunuz, nafile yapamayacaksınız! Allah sizlere rağmen nurunu tamamlayacak, hakikat muzaffer olacaktır ve sizler tarihin çöp sepetine atılarak, cehennemin alt tabakasına yuvarlanacaksınız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.