Kürtçe eğitim ve statü olmalı

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Eyüp Subaşı

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Eyüp Subaşı

  •  Türk devletinin inkar, asimilasyon ve yasakla yok etmeye çalıştığı, eğitim dili olmasına izin vermediği Kürtçe, devlete rağmen yaşatılıyor. Anadil Günü vesilesiyle bir kez daha Kürtçe eğitim ve statü talebi dile getirildi. 

Kürt Araştırmaları Derneği Eşbaşkanı Eyüp Subaşı her dilde ilerleme potansiyeli olduğunu ama dilin bir statüsünün de olması gerektiğini söyledi. Dillerin kaybolmaması için eğitimin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Özgür Aydın da şunun altını çizdi: “Bir dilin yaşaması ve toplumsallaşması için bu dilin öncelikle eğitim dili olması gerekir.

Dünyada birçok dil inkar ve asimilasyon politikaları nedeniyle yok olmakla karşı karşıya. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), çok dilliği teşvik etmek amacıyla 1999’da aldığı bir kararla 21 Şubat'ı Dünya Anadil Günü olarak kabul etti. Dil Atlası’na göre, dünyada yaklaşık 2 bin 500 dil kaybolma tehlikesi altında ve her 15 günde bir dil kayboluyor. Türkiye'de Kapadokya Yunancası yok olurken, dünyada ise oldukça kritik bir noktada. Lice’de konuşulan Mlahso dili Suriye'ye göçen köylülerden İbrahim Hanna’nın ölümüyle 1995’te yok oldu. Ubıhça ise 1992’de Tevfik Esenç’in ölümüyle kayboldu. Batı Ermenicesi, Abhazca, Adigece, Kabar-Çerkes, Kirmanckî, Abazaca, Hemşince, Pontus Yunancası, Romanca, Suret, Gagavuzca, Ladino, Turoyo ve Hertevin tehlike altındı. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte devreye konulan “tek dil” politikası, Türkçe dışında konuşulan 36 dili aile içine hapsediyor ve zamanla yok olmasının önünü açıyor. Azınlık dilleri olarak adlandırılan Türkçe dışındaki dillerin yaşatılmasına dair bir devlet politikası olmadığı gibi bu dillerin öğretilmesi ve yaşatılmasına ilişkin dernekler ve kurumlar ise kapatıldı. Yakın tarihte Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği (KURDÎ-DER) 21 Kasım 2016’da “Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olma” gerekçesiyle kapatıldı.

Türkiye’de tehlike de olan diller dört kategori olarak sınıflandırılırsa son derece tehlikede olanlar grubunda yer alan Hertevin’e dair 1999'da sadece bin kişi konuşulduğu bilinse de son güncel verilere ulaşılamıyor. Ciddi anlamda tehlikede olan Gagavuzca da Türkiye’de bulunan Yahudilerin konuştuğu Ladino ve Süryanice yer alıyor. Kesinlikle tehlikede olan diller arasında ise Abazaca, Hemşince, Kirmanckî, Pontus Yunancası, Çingene dilleri (Atlasta yalnızca Romani bulunuyor), Süryaniceye benzeyen Suret (atlasa göre Türkiye'de konuşan kalmadı; konuşanların çoğu göçle başka ülkelere gitti) ve Ermenice yer alıyor. Güvensiz durumda olanlar: Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes dilleri.

Ana dil de eğitimle korunur

Uzmanlar ve dilleri tehlikede olan azınlıklar ana dillerinin kurtulabilmesi için eğitimin şart olduğunu vurguluyor. Türkiye’de inkar ve asimilasyon politikalarına maruz kalan dillerden olan Kürtçeye yönelik baskıları ve buna karşı verilen mücadeleye dair değerlendirmelerde bulunan Kürt Araştırmaları Derneği (Komeleya Lêkolînên Kurdî) Eşbaşkanı Eyüp Subaşı, Kürtlerin kadim bir tarihinin olduğunu söyledi. Kürtçenin Avesta diline kadar uzandığını ve geçmişten günümüze kadar aktarılarak geldiğini belirten Subaşı, “Kürtçenin güçlü bir edebi yönü var ve bütün lehçelerinde de bu mevcut. Kürtçe, asimilasyon politikalarına rağmen bugüne kadar geldi. Kürtçe bir statüsü ve imkanlardan mahrum bırakılmasına rağmen buna karşı direniyor” dedi. 

 50 milyon insan konuşuyor

Subaşı, “Kürtçe 50 milyondan fazla insan tarafından konuşuluyor. Kürdistan, Kafkasya, Avrupa, hatta Çin’de bile SSCB zamanın da sürgün edilen bazı Kürtlerin köyleri var. Kürtçe, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, ABD, Almanya, Fransa ve Avrupa’da konuşulan bir dil. Diye biliriz ki, Kürtçe büyük bir alanda yer edinmiştir. Bu da çok geçmişlere dayanıyor” diye konuştu. Kürtlerin yaşadığı yerlerin birçok medeniyete beşiklik ettiğini ifade eden Subaşı, “Kürtler kadim kavimlerle komşuluk etmiş bir halk, bundan dolayı Kürtlerin birçok sözü kadimdir. Kürtlerin sözlerinde Akadların, Sümerlerin sözlerini barındırıyor. Bundan dolayı kadim ve güçlü bir tarihi var” dedi.

Eğitim dili olmalı

Kürtçenin uzun zamandır, bir asimilasyon ve yok etme politikasıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Subaşı, bu baskıların en başında Kürtçenin eğitim dili olarak kabul edilmemesi geldiğini vurguladı. Eğitim dili olarak kullanılmayan bir dilin dar bir çerçevede kaldığının altını çizen Subaşı, “Bundan dolayı dil kendisini ileriye taşıyamaz. Her dilde ilerleme potansiyeli vardır ama bir statüsü olması gerekiyor. Asimilasyon politikalarından dolayı, bazı Kürt aileleri çocuklarıyla Kürtçe konuşmuyor ve onlara aktarmıyor. Buda daha kötüye gitmesine neden oluyor” ifadelerini kullandı.

 Lehçeler yok olmamalı

Subaşı, “Kuzey’e (Bakur) baktığımızda, Kurmancî ve Kirmanckî, daha çok konuşuluyor. Kirmanckî mkanlardan ayrı kaldığı için pek konuşulmuyor. Kürt dilinin temel yapısı lehçelerinden oluşmaktadır. Bu temelin içerisinde bulunan sadece bir lehçe yok olursa o temel yerle bir olur. Bu konuda sorumluluk bizlere düşüyor. Bütün Kürtçe ehçelerini yaşatmak gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Binlerce kişiye ders

Dernek olarak Kürtçe dili üzerinde bir bilinç yaratma gayesi içinde olduklarını aktaran Subaşı, Kürtçe ile ilgili araştırmalar yaptıklarını ve binlerce kişiye ders verdiklerini belirtti.

Adıge Dili ve Edebiyatı Derneği Ankara Temsilciliği Yönetim Kurulu üyesi Şakir Koç

Duyarlılık da önemli

Adıge Dili ve Edebiyatı Derneği Ankara Temsilciliği Yönetim Kurulu üyesi Şakir Koç ise 157 yıldır diasporada yaşadıklarını vurgulayarak, dildeki erozyonun önüne eğitimle geçilebileceğini ifade etti. Ana dillerinin unutulmaması için çaba sarf ettiklerini söyleyen Koç, “Halkımızın dilini konuşması konusunda çalışmaya başlıyoruz ama bunu yapabilmemiz için kaç tane yıl geçer onu bilmiyoruz” şeklinde konuştu. Halkın duyarlı olması ve ana diline sahip çıkmasıyla dilin ölümünün yavaşlayacağını ifade eden Koç, “Dillerin yok olmaması için eğitim dışında, insanların da duyarlı olması şart. Burası bizim anavatanımız bu değil. Anavatanımızda resmi dil olarak okullarda okutuluyor, orayla ilişkiler tesis edilirse büyük ihtimal bu kaybın önüne geçilir diye düşünüyoruz” dedi.

İstanbul Kafkas Kültür Derneği Temsilcisi Murat Papshu

Çerkesce konuşan çocuk yok

İstanbul Kafkas Kültür Derneği Temsilcisi Murat Papshu da bir dili korumanın temelinde eğitim yattığını ifade etti. Türkiye’nin çok dilli ve kültürlü olduğunu, ancak devlet politikalarının bu şekilde kurulmadığını söyleyen Papshu, “En temel olan eğitimdir, eğitim dili olmadığı zaman o dili konuşanlara ‘diliniz değersizdir, bir işe yaramaz önemli değildir’ demektir” diye ifade etti.  Neredeyse Çerkesce konuşan hiçbir çocuğun olmadığını belirten Papshu, Çerkesce için ana dilde eğitim olanağının şu an mümkün olmadığını ama Kürtçe için hala umudun olduğunu ifade etti. Papshu, şunları söyledi: “Çocuklar hala Kürtçe konuşuyor. Diğer dillerin orta yaşın altında konuşulanı çok azalmış, hatta hiç yok. O yüzden bu diller için ana dilde eğitim olamaz ama ana dilin öğretilmesi söz konusu olmalı.”

Dilin kültürün temel ögesi olduğunu söyleyen Papshu, halkın ana diline sahip çıkması gerektiğini ifade etti. Çerkescenin bir sonraki nesillere aktarılması yönünde çalışmalar yürüttüklerini belirten Papshu, teknolojinin dilin korunması için bir avantaj olabileceğini sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Özgür Aydın

Aile içine hapsetmekle olmaz

Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dilbilim Bölümü öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Özgür Aydın ise dil ölümlerinin doğal olarak da meydana gelebileceğini fakat kapitalist sistemde baskı mekanizmasıyla dil ölümlerinin yaşandığına dikkat çekti. Dili korumak konusunda bireylerin yapabileceklerini sınırlı olduğunu belirten Aydın, sorumluluğun devlete düştüğünü ifade ederek, şöyle konuştu: “Bir dilin yaşaması ve toplumsallaşması için bu dilin öncelikle eğitim dili olması gerekir. O dilin öğretilmesi değil, o dilde eğitim yapılması gerekir, çünkü o dilde eğitim yapılmazsa zamanla konuşan kişi sayısı azalacaktır. Resmi dil, diğer diller üzerinde bir baskı yaratıp aile içine hapsedere. Evin için sıkıştırılmış dil belli bir yerden sonra kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Türkçe eğitim yapılması Türkiye'de konuşulan diğer dillerin üzerinde belli bir etki yaratıyor. Bu da o dillerin gittikçe yok olmasına neden oluyor, Anadolu'da konuşulan üç dil yok oldu. 30-42 arasında dil var. Dil çeşitliliği çok önemli kaynaktır ve bunu kaybediyoruz.” 

Hepsi eğitim dili olabilir

Kapitalist sistemin dilleri alınıp satılan bir ürün haline getirdiğine dikkat çeken Aydın, kapitalist sistemde çok dilliğinin korunamayacağını belirtti. Anadolu’da yer alan 30-40 dilin de eğitim dili olmasının mümkün olduğuna işaret eden Aydın, şunları söyledi: “Belki biraz daha tarihsel bakıp SSCB örnek alabilir. Orada Kazakça, Türkçe, Kürtçe gibi pek çok dilde eğitim yapıldı, o dilleri yaşatmak için önemli bir çaba vardı.”

Bölücülük olarak yagtalanıyor

Kaybolma riskiyle karşı karşıya olan dillerin hızlıca verilerini toplamaya çalıştıklarının bilgisini de veren Aydın, şunları ekledi: “Öyle bir şey ki çok hızlı şekilde dil alanındaki çalışmalarınız bölücülük olarak yaftalanıyor ama bilimsel gerçekler bunlar.” n ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.