Onurlu ve eşit ortaklıktan başka çıkış yok

İlham BAKIR yazdı —

  • Sıcak savaş sona erdirilse bile, bu topluluklar arasındaki düşmanlığı, nefreti, güvensizliği ortadan kaldırabilmek ve güvene dayalı ortak bir yaşam kurabilmek çok uzun yıllar almakta çoğu zaman imkansız hale gelebilmektedir.
  • Kürtlerle girişilecek bir eşit ve onurlu ittifak Hem Türkiye’yi hem Ortadoğu’yu bu bataklıktan çıkarmanın yegane yoludur. Bu ülkenin aydın, entelektüel ve sanatçılarının da ana görevi bu gerçeği göstermek ve bu gerçeğin ısrarcı savunucusu olmaktır. 

Savaşların insanların kitlesel ölümlerine, maddi kaynakların tükenmesine, yerleşim yerlerinin ve buralara ait alt yapıların kullanılamaz hale gelmesine, gıda üretimi yapılan ekim alanlarının ve fabrikaların gıda üretemez hale gelmesine yol açtığı ve savaş sona erdiğinde eski hayata dönülmesi için çok uzun, acılı ve sancılı bir süreç gerektiği insanlık tarihi boyunca sayısız defa tecrübe edilmiştir. Savaşın maddi yıkıcı sonuçlarının telafisi mümkün olsa da ruhlarda yarattığı travma nesilden nesle aktarılacak kadar uzun süreli yıkıcı sonuçlara sahiptir. Ürettiği bir diğer önemli sonuç ise güven duygusunu ortadan kaldırması, insanı sonsuz bir güvensizlik kaygısı içine sürüklemesidir. Bu sonsuz güvenlik kaygısı içerisine sürüklenen toplumlar, insanlar bu savaşın müsebbibi olan devleti, sorumlu tutmaktan uzaklaşıp kendilerine sadece devlet aygıtının güvenlik sağlayabileceği motivasyonuna kapılır ve bunun sonucunda da daha despotik, daha diktatöryal bir devlet aygıtının oluşmasına katkı sunarlar. Fakat bunların hepsinden daha önemli sonucu ise toplumun ahlaki ve vicdani ölçülerinde yarattığı erozyon, çözülme, yozlaşma ve bozulmadır.  Bugün Ortadoğu’nun ve Afrika kıtasının bunca diktatör, bunca baskıcı yönetimler yaratmasının, buralarda yaşanan onca yoksulluk ve açlığın nedeni bir türlü ardı arkası kesilmeyen savaş ve çatışmalardır. Ve elbette bu savaşların büyük bir bölümü bölgesel dinamiklerden ziyade emperyal güçlerin tezgahladığı, ürettiği savaşlardır.

İki devletin karşılıklı olarak ordularının çatışması ile yürütülen savaşlar daha ziyade uluslar arası sözleşme ve kurallar çerçevesinde yürüyebilen, daha ziyade militer güçlerin yaşamını yitirdiği ve daha kısa sürede sonuçlanabilen savaşlardır. Dolayısıyla yıkıcı sonuçlarının telafisi de daha kısa sürede mümkün olabilmektedir. Fakat aynı resmi devlet sınırları içerisinde farklı etnik, dinsel topluluklar arasında, bu topluluklar ile devlet arasında yaşanan savaşlarda durum son derece farklıdır. Böylesi bir savaş başladığında, bu savaşı onlarca yıl sona erdirmek mümkün değildir. Sıcak savaş sona erdirilse bile, bu topluluklar arasındaki düşmanlığı, nefreti, güvensizliği ortadan kaldırabilmek ve güvene dayalı ortak bir yaşam kurabilmek çok uzun yıllar almakta çoğu zaman imkansız hale gelebilmektedir. Sürekli çatışma ve güvensizlik hali, büyüyen ırkçılık, savaş rantının paylaşımı için ortaya çıkan çeteleşmeler, savaşı finanse etmek için uyuşturucu ve fuhuş ticareti, bu çatışmalarda kullanılacak tetikçi, paramiliter güçlerin artan suç trafiği ve bu suçlara göz yumulması ve sağlanan cezasızlık, toplumsal yaşamı uzun yıllar süren, ahlaki ve vicdani ölçülerin ortadan kalktığı bir bataklığa dönüştürmektedir. 

Kürt meselesi bağlamında İran, Irak, Suriye ve özellikle de Türkiye’de yaşanan tam da budur. Türkiye uyuşturucu ve fuhuş ticareti yapan, kara para aklayanların, çetelerin ana üssüne dönmüş durumdadır. Bölgesel emperyal emeller ve Kürt karşıtı bir politika ile dahil olunan Suriye savaşı Türkiye’deki bu bataklığı uluslararası bir bataklığa dönüştürmüş durumdadır. Sadece son yaşanan ülkü ocakları eski genel başkanının öldürülmesi olayı bile başlı başına Kürtlere karşı yürütülen savaşın nasıl sürekli bir çeteleşme, cinayet, katliam, yozlaşma üreten ve toplumun varlığını tehdit eden bir mekanizmanın işlemekte olduğunu bize göstermektedir. Kendine muhalefet diyenlerin, güya anti-emperyalist bir söylem tutturan nasyonalist solculuğun bu meseleyi bu kadar seçimlere indirgeyerek ele alışı, meseleyi AKP ve Erdoğan iktidarını alaşağı etmekte görmesi bir körlük ve cahillikten kaynaklı değilse onları bu kirli savaş, fuhuş, uyuşturucu, kara para çeteci ittifakının ortağı, en hafif tabiriyle payandası yapar. Bu ülkeyi bu bataklıktan çıkarmayı, demokratik ve müreffeh bir ülke yaratmayı düşünüyorlarsa Kürt karşıtlığı üzerinde şekillenen bu kirli ortaklıktan vazgeçmeleri, Kürtlere analarının ak sütü gibi hak olan haklarını tanımaları ve onları eşit gören bir ortaklığı esas almaları gerekir. Kürtlerle girişilecek bir eşit ve onurlu ittifak Hem Türkiye’yi hem Ortadoğu’yu bu bataklıktan çıkarmanın yegane yoludur. Bu ülkenin aydın, entelektüel ve sanatçılarının da ana görevi bu gerçeği göstermek ve bu gerçeğin ısrarcı savunucusu olmaktır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.