Özgür tutsaklara mektup

Medya DOZ yazdı —

Hiç nasılsınız iyi misiniz faslına girmeyeceğim. Biliyorum benim arkadaşlarım iyidir. Ben de kötü değilim. Biz direnişiz, direnişin iyi olmama, kötü olma şansı yoktur. İyi olmak zorundayız ki umut ağıt yakmasın. Sizlerin destansı direnişini, bedenleriniz ve iradenizle karanlıklara meydan okuyuşunuzu, nefsiniz ile özürlüğün alnına bir öpücük kondurduğunuzu gün gün takip edip gıpta ve gurur ile karşılıyorum. Evet, çok acı çekiyoruz esaret fikrinin varlığından ve sizlerin bizden uzak oluşunuzdan ama bazen de burnumu havaya kaldırıp gururla “Benim arkadaşlarım direniştir” diyor, sizinle gurur duyuyorum. Siz zindanlarda direnirken hepinizi tek tek hissetmeye çalışıyoruz. Her gün binlerce kez faşizmi yeniyorsunuz. Bazen düşünüyorum da saf kötülük oturup fikrini kurgulasa zindan gibi bir şey inşa etmek aklına gelmezdi. Ve bazen diyorum ki bunca güzel insan zindanda değil evrene serpilen çiçek tohumu olsaydı cennet olurdu dünya. Çirkinlik görünür olmamak için bütün güzelleri hapsetmiş… Tutsak ama ruhu özgür olan sizler, zindan ve direniş gerçeğinden yeni bir sevgi çemberi yaratmışsınız. Geleceğe miras kalan, Ferhatlardan, Zülküf, Zehra ve Aytenlere varan direniş kültürümüzsünüz.

Şimdi sabahın saat beşi gökyüzü güneşi doğurmanın sancılarını yaşıyor. Karşıda Suruç’un ışıkları belli belirsiz yanıyor. Ve yaşadığım şehrin (Kobanê) anlamını cümlelere sığdıramıyorum. Kelimeler o kadar fakir ki anlatamam. Anlamlara yalvarıp bu şehirde yaşadıklarımıza bir ifade bulmasını istesem muhtemelen anlamlar da susar… Bazen herkes uykudayken, sabahın serinliğinde kendimi sokaklara vurup içimden şiirler okuduğum doğrudur. Bu şehrin hangi sokağında kan ve ter damlamışsa oraya çömelip ağladığım da yalan değil… Evet, direniş olan güzel arkadaşlarım, ben bu şehrin kızılca kıyametini gördüm bu yüzden şimdi çocukların parklarda sevinç çığlıkları ile oynadığını görmek, benim için ifade edilemez. Bilin isterim şimdi buralarda çocuklar için bir sürü park, okul, kültür evi vb. açıldı. Bu parkların ve okulların ismi hep kızıl perçemli ablalarının ve yağız delikanlı abilerinin ismiyle açıldı. Böylece çocuklar kendileri yaşasın diye kim ölümlere koştu bilecekler, biliyorsunuz bizde unutmak ihanettir… Ve biliyorsunuz ki ben birçok şehrin yıkılışına tanık oldum, bu yüzden inşa olan her şeye derin anlamlar yüklüyorum. Bunları size niye mi yazıyorum, direnişin mekânı yok demek için. Biz nerede olursak olalım direnişin zaman-mekân ve insanı oluyoruz.

Biz neyiz biliyor musunuz güzel arkadaşlarım, gerçekten biz neyiz? Bazen ıslandığımız yağmurun ta kendisiyiz, yakan ve arındıran ateşiz, defalarca birbirinin omzuna yaslanıp hilkat garibesi insanlık için ağlayanlarız, parıldayan gözlerimizle hayatın hiç beklemediği anda bir gülücüğüz, birbirinin sancısında kıvranıp birbirinin başarısıyla övünmenin sevimli arsızlarıyız… Kusura bakmasın zaman bizi yıpratamaz. Niye? Çünkü biz direnişiz. Kusura bakmasın mekân bizi ayıramaz. Niye? Çünkü biz inadı ile mekânın uzaklığını aşan dünyanın sevimli çocuklarıyız. Var ya biz çok şanslıyız, katıksız sevgimizi kıskanıyorlar ama itiraf etmiyorlar. Kıskanmasaydılar zindan diye bir şey inşa ederler miydi? Hiç abartmıyorum bu kirli çağın kalbinin üstüne damlamış berrak bir çiğ damlasıyız biz.

Biz hep kaderimizi kendi elimizle inşa ettiğimizi düşünür, şans ve tesadüfe az meyil veririz ve biz sevdiklerimizle varırız, onlarla oluşuruz. Eğer onlarsız yaşamak payımıza düşmüşse buna ne diyeceğiz? Bedel mi? Binlerce kez ölüp onlarla tekrar dirilmek mi? Bize rağmen mi çizilen bir yol var? Evet, var ama bu bizi yolumuzdan etmez, yollar yoldaşla güzel. Yıllar anılarla, hayat sevdiceğim dediğin insanlarla… Bu halkalarda bir sarsılma yaşandığında ya yanıp küle dönersin ya da kor ateşlerde pişer, örs ve çekiçle dövülür çelikleşirsin. Biz küle dönsek de savuramayız kendimizi. Küllerimizden yeniden doğup “zorluklar çelikleşmenin gerekçesidir” deyip kor ateşlere gideriz koşar adım. İşte bu sınırlarda gidenlerin amacını omuzlamak ve gidebileceğin kadar gitmek, hedefe yakınlaştırmaktır hayatı. Bitirirken mektubu kucak dolusu sevgilerimi bırakıyorum bu sayfaya payınıza düşeni alın fazlasıyla.

Evet, sevgili direnişçiler, hepinize sevgi ve selamlarımızı iletiyoruz. Kendinize bizim için de çok iyi bakın. Hoşça kalın, sevgiyle kalın, yoldaşça kalın. Çocukluk edip hemen büyümeyin, ruhunuzda çocuk kalın.

“Yoldaş, yoldaşının sözlerinden önce gözlerinden anlayandır”

“Yoldaş, yoldaşının alnını yıldızlara değdirendir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.