Resim karesindeki Kürtler ve Ermeniler

Selim FERAT yazdı —

  • Berlin’deyiz; burası ne Kürdistan ne de Ermenistan. Kürdistanlılar, bir miting alanında, topraklarına geri dönmek isteyen Ermenistanlılara kucak açıyorlar. Ermenistanlılar, sevinç içinde, daha çok güvence, daha da empati ve bir asır boyu sürecek tarihi bir tamiratın startını bekler gibi...

Selimferat@web.de

Başkent Berlin’de Kızıl Belediye Binası’nın ön cephesindeki meydandayız. Bir tesadüf (!) eseri olacak, Neptun Çeşmesi’nin iki cephesi, Öcalan’ın özgürlüğü için ve  Türk saldırganlığına karşı duranların miting alanına dönüştürülmüş.

Geçen Cumartesi günü, Kürtler ve Ermeniler sahaya inmişlerdi.

Meydanda ne 19. Yüzyılın ikinci çeyreğinde Ermeni mülkiyetine göz diken Kürt feodal reisleri, ne de topraklarını koruma refleksine sahip Ermeni çiftçileri vardı.

Mitingin bir cephesinde,  sarı kırmızı yeşil bayraklar ve sol tarafında, 32 dilde Öcalan’a özgürlük yazılı Öcalan’ın portresini taşıyanlar, yürüyüş için hazırlanıyorlar. 

Diğer cephesinde, “Ermenistan’da Barış, Arzach’a (Dağlık Karabağ) barış!” , “Alman Türk askeri  romantizmi ne zaman sona erecek?” , “Dağlık Karabağ’a Bağımsızlık” , “Ermenistan ve Arsach’a karşı Türk saldırganlığına son” , “Bayan Merkel, Alman silahlarıyla Ermeni soykırımı bir kez daha ne zaman?”… sloganlarının yer aldığı pankartlar.

Miting alanındaki Ermeniler’i izliyorum. Üçte ikisinden fazlası 25’inden daha da genç. Canlı ve hırslı bir protestocu tablosu çiziyorlar.

Kürt cephesinde, kelimenin tam anlamıyla, mesleği yürüyüşçü olanların sayısı daha da fazla.

Hatta yürüyüşçülükten emekli addedeceğim çok sayıda Kürdistanlı var.

İki cephe arasında merak odaklı bir akrabalık gözlemliyorum.

Kürdistan cephesinde, Ermenistan cephesine kucak açan belirgin bir çaba var.

Ermenistan dünyasına dayalı cepheden meraklı gruplar, bireyler Kürdistan’a dayalı miting alanını ziyaret ediyor ve kapı komşu bir duygunun, ardına kadar açılmamış kapılara rağmen, meraklı, hareket halinde olduğuna tanıklık ediyorum.

Ermeni gençlerin hareketli, heyecanlı protesto gücünü izlerken, 90’lı yılların Kürdistanlı gençlerini hatırlıyorum.

“Rojbaş Gerilla” eşliğinde salonları yıkarcasına coşan gençler, Batı Avrupa ve Berlin’den Kürdistan’a mı göç ettiler?

Etmediklerini biliyorum.

Cevap arıyorum. 90’lı yıllarda, Kürdistan’a nüfusa dayalı bir Kürdistan gücü, yani politikleşmiş, yerleşik bir güç, gündemi değiştirecek kadar kuvvet arzetmiyordu.

Şimdilerde, Rojava var, Kuzey Kürdistan’da Rojova projesine dayanan, provokasyona gelmeyen, ve devrim çarkına dayalı politik bir nüfus var.

Rojava, muhtemelen Berlin’de heyecana, rahatlığa ve bir yerde rehavete de yol açmış gibi…

Ermenistan cephesinde, soykırımı andıran Bozkurtlar saldırısı, Ermeni kitlesel hücrelerini harekete geçirdi.

Merak ediyor ve anlamaya çalışıyorum:

Hangi politik manevranın ürünü olduğunu sorgulamak bir yana, 1929’da bir bölümü Kızıl Kürdistan’a dahil edilen “Dağlık Karabağ”, 1991’de bağımsızlık ilan etmiş. Ermeniler bunun nedenini hala sorguluyorlar. Sonrasında savaş yaşamış ve 1994’te yapılan bir ateşkes anlaşmasından sonra, Türkiye’nin son aylarda başlattığı askeri saldırılara kadar, barış içinde yaşamış.

Ermeniler, Dağlık Karabağ’daki Ermeniler’in küçük çapta bir soykırımından geçecekleri kaygısı taşıyorlar.

Berlin’deyiz; burası ne Kürdistan ne de Ermenistan.

Kürdistanlılar, bir miting alanında, topraklarına geri dönmek isteyen Ermenistanlılara kucak açıyorlar.

Ermenistanlılar, sevinç içinde, daha çok güvence, daha da empati ve bir asır boyu sürecek tarihi bir tamiratın startını bekler gibi.

Ama Berlin’de ve dünyanın bir çok yerinde ikisinin buluştuğu, bu iki ülkenin halklarının barış içinde yaşamalarını önleyen o saldırgan ve işgalci Türk devletine karşı tek bir resim  karesi: Saldırgan Türkiye’ye hayır!

 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.