Rizikosuz yaşam mı var?
Selim FERAT yazdı —
- Bir partinin feshedilmesi, bir sistemin lağvedilmesi ile eşdeğer değil. Böyle olunca, bir sistemi riske zorlayan her yapı, toplumsal bir dirilişle karşı karşıya kalacaktır. Politikleşen ve örgütlü Kürdistan toplumları, kazanımları riske atacak müdahalelere karşı direneceklerdir.
- Rizikosuz yaşam yok, ancak kazanılan mevziler, tuzakla örülü politik manevralara terkedilmeyecek kadar kader belirleyici. İşgalcilerin kabusu da bu ya; kaybetmek!
Karar veriyorsanız, içinde bir rizikonun var olacağını hesaba katmalısınız.
Son dönemde, mitinglerde, sokak buluşmalarında ve sanal tartışmalardaki konu risk/riziko kavramı.
Umut kavramına, kendine güvenen, attığı adımın bilincinde olanların hanesinde tanık oluyorum.
Buna rağmen, onyıllar boyu yürüyüşlere katılanların, Kürdistan Kurtuluş Mücadelesi’ni yakından izleyenlerin, özellikle Öcalan’ın tarihi Barış çağrısından sonraki gelişmelerle birlikte, risk ve riziko kavramlarının açtığı tehlikeli koridora işaret ettiklerini gözlemlemek mümkün.
Deneysel veriler, "felaketin eşiğine“ yakın yaşadığımızla ilgili örneklerle dolu.
Buna rağmen, riziko hayatın her alanında var ve beklenmedik gelişmeler, mevcut statüyü altüst edecek gelişmelerle sizi bir kaybın eşiğine getirebilir.
Güney Kürdistan’daki devletsiz Hükümet, kurulduğu günden beri girdiği riziko tünelinden çıkmış değil.
Bu rizikonun dış ve iç etkenleri var.
Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam rizikoyu dönem dönem etkileyen dış etkenler.
Emperyal güçler bu tuşların hangisine ne zaman basacaklarına çıkarları bazında karar veriyorlar ve bunu hiç de saklamıyorlar.
Kendi kaderini tayininde direten herhangi bir tuş, mücadele yolunu seçebilir ya da başkasının filminde bir figüran olmaktan kurtulmaz.
Kuruluşunun 77. yılında İsrail’in de rizikosuz bir ülke olmadığı ortada.
İsrailli bir politik bilimcinin dinleyicisi olduğum tebliğinde, elindeki taşla İsrail’i hedefleyen yedi yaşındaki bir Filistinli çocuğun, tüm İsrail toplumunu alarma geçirecek potansiyel taşıdığı konusundaki beyanatına hiç şaşırmadım.
Çıkarımım: İşgalci ülkedeki halk, işgal ettiği ülkedeki halktan daha çok tetiktedir.
İşgalcilerin kaybedecekleri bir kolonileri var.
İşgal edilen ülkedeki halkın, ülkesinde kovacağı işgalci bir güç ve direnişle kazanacağı bir gelecek var.
Ancak risk genel olarak, yaşamın her alanında, bazen engelleyemeyeceğiniz zararlı sonuçlar doğurabilir.
Sosyolog Niklas Luhmann "Risk Sosyolojisi“ adlı eserinde, riski, bir karar vericiye atfedilebilen, bir karardan kaynaklanabilecek beklenmedik, olası olmayan zararlı sonuçların olasılığı olasılığı olarak değerlendirir.
Böylece risk algısını etkileyen faktörleri ortadan kaldırmak olanaksızdır.
Ancak karar verenler, kendilerini nelerin bekleyebileceği konusunda bilmez değillerdir.
Son dönemde "risk“ içeren konuların başında, Türk tarafının "Kongre PKK’yi feshetsin“ talebi var.
Cevap aynı anda Cemil Bayık’tan da geldi: "Bu koşullarda Kongre toplanamaz.“
Askeri ve siyasi saldırıların durmadığı bir süreçte, riziko değil, tetikte güncel tehlike söz konusu.
Duran Kalkan ekledi, devleti kastederek "Söz var pratik yok“ dedi.
Son tahlilde, kongre toplansa ve parti kendisini feshetse ne olur?
Onyıllar boyunca, Gerilla Hareketi’ne dayalı oluşturulan ve toplumsal bir sisteme dönüşen yapılanma feshedilmiş mi olur?
Biliniyor Kürdistan’da Güney Hükümeti ve ona komşu Kandil’in sistemleştirdiği bir kurumsallaşma var. Bir nevi Kandil Hükümeti: Başkanı, dışişleri sorumlusu, savunma ordusu komutanlığı, içişleri sorumlusu ve bir hükümette bulunan özelliklere denk düşen geniş çaplı bir yapılanma yürürlükte.
Kıtalarüstü sempatiyle karşılanan, Üniversite düzeyinde eğitim kurumları olan Rojava Kantonları sistemi ise, yeni toplumsal müdahelenin başka bir adı.
Kürdistan’da Peşmerge’ye dayalı sisteme komşu ve etki alanı Güney Hükümeti‘nden daha geniş çaplı, Gerilla’ya dayalı bir sistem, bir de Rojava sistemi var.
Bir partinin feshedilmesi, bir sistemin lağvedilmesi ile eşdeğer değil.
Böyle olunca, bir sistemi riske zorlayan her yapı, toplumsal bir dirilişle karşı karşıya kalacaktır.
Politikleşen ve örgütlü Kürdistan toplumları, kazanımları riske atacak müdahalelere karşı direneceklerdir.
Seçenek olarak, müzakereler ve anlaşmalara dayalı bir çözüm kalıyor.
Rizikosuz yaşam yok, ancak kazanılan mevziler, tuzakla örülü politik manevralara terkedilmeyecek kadar kader belirleyici.
İşgalcilerin kabusu da bu ya; kaybetmek!