"Bijî Apo için" yürüyüşteki Kürt kızı

Selim FERAT yazdı —

  • 8 yaşındaki bir kız çocuğuyla, annesinden izin alarak, konuşuyorum. Kürtçesi düzgün bu kız, buraya neden geldiği sorusuna cevap vermede bir hayli çekingen. Sorumu Almanca tekrarlıyorum. "İch bin für Bijî Apo hier" (Ben Bijî Apo için buradayım). Bu söz kalır.

Köln’de Ren Nehri kenarında özellikle de Öcalan için bir araya gelen binlerleydim.

Toz dumanın semalara yükseldiği, güneşli bir 8 Kasım günü.

Bu toplanma yerine gelmeden önce, bir U-Bahn tünelinden geçiyorum.

Önümde 30-40 kişilik gençlerden oluşan bir grup yürüyüşün start alacağı miting alanına gitme çabasında.

Şimdi yasaklar zamanı değil.

Kürdistan’dan gelen ses, "silahlar sussun" demiş ve slogan atmanın serbest olduğu bir atmosferdeyiz.

Yürüyüş başlamadan önce kent merkezindeki bu tünelde atılan slogan: "Bijî Serok Apo!"; "Em bi can bi xwîn tera ne ey Serok!".

Beşyüz metre boyunca bu nakarat slogan eşliğinde Miting alanındayım.

"Kürt sorununa siyasi çözüm" şiarının aktüel adımının "Abdullah Öcalan’a Özgürlük" olduğu bir süreç.

"Senin özgürlüğün bizim özgürlüğümüzdür" sloganının verdiği masajı dinliyorum:

"Hem hepimiz, ya hiç birimiz"; "Çözüm ile Öcalan arasındaki tarihi bağ, özgürlük ve kurtuluş yürüyüşünde aynı resim karesinde".

Miting alanında ve daha sonra yürüyüş kortejinde, şimdiye dek bu yoğunlukta izlemediğim ilk resim karesi:

Yakinen her dört kişiden birinin elinde, bayraklaştırılan Öcalan var.

Köln yürüyüşüne katılanlar, Öcalan’ı bayraklaştırdılar, aldığım ilk notlardan biri.

Her defasındaki gibi, polis sayısında bir azalma gözetlemiyorum.

Polis Almanya’nın gözde kentlerinden Köln’de, haberlere yansıyacak olaylardan imtina eder bir duruşta.

Yürüyüşten sorumlu görevliler, beklenmediklere izin vermemek için itinalı bir çaba içerisinde.

Silahlı mücadeleyle hedeflenenler, şimdi toplumun yürüyüşüyle elde edinecek kazanımlar.

Eskiden yürüyüşe katılacak, politikleşen kayda değer bir nüfus yoktu.

Şimdi politikleşen toplulukların nöbeti devraldığı bir noktaya gelindi.

Bu yürüyüşte, kendinden emin binlerce insandan aktarıyorum:

"Var olduğumuzu öğrendiğimiz, diğerlerine de kanıtladığımız bir kavşaktayız.

Söz bizde, adım atma sırası sizde."

Ve sonuçta:

Namluların konuşmadığı yerde kim konuşur?

Bu merkezi soruya cevap arayarak yürüyüş korteji paralelinde yol arıyorum.

"Öcalan’a Özgürlük" yürüyüşünde, aileleri gözlemliyorum.

Anne, baba ve çocuklar.

Çocuklarıyla yürüyen anneler.

Hala buluğ yaşa gelmemiş kız ve erkeklerden oluşan gençler.

Radikal sloganlar duymadım.

Ancak "güç bizde, Öcalan’ı özgürleştireceğiz"i ahenkli ve kararlı tekrarlayan, binlerce Kürdistanlıyla iki Ren nehri köprüsünden geçiyoruz.

Bu arada Kürt renkleri taşıyan güler güzlü çocukları izliyorum.

İlk konuştuğum çocuk 9 yaşındaki erkek bir çocuk. Kürtçesi düzgün.

Buraya neden geldiğini söyleyebilir misin sorusuna:

"Ez ji bo Serok Apo hatım" (Serok Apo için geldim) cevabını veriyor.

Yürüyüşün sonuna doğru, gururla, neşeyle müzik ritmine uyan yürüyüşüyle dikkatimi çeken 8 yaşındaki bir kız çocuğuyla, annesinden izin alarak, konuşuyorum.

Kürtçesi düzgün bu kız, buraya neden geldiği sorusuna cevap vermede bir hayli çekingen.

Sorumu Almanca tekrarlıyorum.

"İch bin für Bijî Apo hier" (Ben Bijî Apo için buradayım).

Bu söz kalır.

Unutulmamalı. Annesinden öğrenen bu çocuk, yirmi yıl sonra kızına anlatır bu hikayeyi.

Bu hikaye yüz yılda bitmedi, ve ebediyete dek bitmez.

İnsan varsa, hikayesi de var…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.