Seyit Rıza’dan bugüne

Selim FERAT yazdı —

  • Erdoğan, 2011'de Dêrsim’i kastederek, “Devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür diliyorum“ demişti. Son yarım yüzyıl için de böylesi bir literatür var ve top Erdoğan'da.

Dêrsim’den, gerilla çıkışından sonrası silahların yakıldığı döneme kadar Türk devletinin mutlak inkar siyaseti tekerrür etti ve anlaşılan, artık tarihin eskisi gibi akmayacak. Türkiye için yolun sonu görünüyor.

Kürdistan’daki insan manzaraları, eskisiyle örtüşmüyor. Rojava’dan sonra Kürdistan, Türkiye için “serbest av bölgesi” bir coğrafya olmaktan çıktı. Türkiye'nin müttefikleri, Rojava ile koalisyon oluşturarak, Türkiye’yi yeni seçeneklere yönelttiler. Erdoğan’ın Trump ile görüşmesi bir kırılma ve aynı zamanda bir yükselişe işaret ediyordu. Eskiyi tekrarda kırılma, yeni süreci başlatmada yükselme olarak adlandıracağımız bir noktada, Erdoğan’ın Trump kıblesini seçtiğinin altını çizmek istiyorum.

Öcalan’ı kabul edecek bir Türkiye'nin, Seyit Rıza’nın devlet tarafından nerede saklandığını kamuoyuna deklare etmesi kaçınılmazdır.

***

İşte o eski ve sonu gelecek hikayeden bazı başlıklar (Seyit Rıza’nın idam edilmesinden 5 ay kadar öncesi):

* “Asiler sıkı çember altına alındılar“

* “Asiler arasında açlık başgösterdi“

* “Tunceli’de kahraman kuvvetlerimiz vaziyete hakimdir, asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar."

* “Derebeyliğin son ocağı da yok ediliyor“ (Son Posta, 17 Haziran 1937)

* “Tunceli şakileri imha ediliyor“ (Cumhuriyet, 27 Haziran 1937)

“Dersim meselesi tarihe karıştı“ 'Son Posta Gazetesi’nin 17 Haziran 1937 tarihli sayısının baş sayfasındaki E. Talu imzalı alt yazı)

***

Seyit Rıza aynı zamanda bir sırtlanlar dünyasında yaşadıklarını anladığı an, iş işten geçmişti. Mustafa Kemal’in, “Yaptıklarından pişman olduğunu söyle ki seni affedeyim“ şeklindeki ahlak dışı teklifini reddetmiş. Dik durmuş ve Mustafa Kemal ile idam edilmeden önceki görüşmesinde (?), af edilecek bir şey yapmadığını; her şeyi canlarını, mallarını, yerlerini ve yurtlarını korumak için yaptıklarını söyleyerek, gelecek nesillere kırılmayacaklarına dair miras bıraktı.

Ölüme gidişini kendisine dert edindi. Bu sözleriyle yaşasaydı, ders alacak bir tecrübesi olacağını dile getirdi. Gerilla öncülerinin bu tarihi cümleden dersler çıkardığından eminim. “Ben de size boyun eğmedim, bu da size ders olsun“ derken, daha sonrasının direnişçilerine bıraktığı mesaj şuydu: “Sadece dert olmayın, boyun eğmeyecek milyonlarla tarihin Kürdistan’a dönük çehresini değiştirin.“

***

Dêrsim’in kendisini savunması meşruydu.

Kuzey Kürdistan’ın kendisini savunması meşruydu.

Seyit Rıza bükülmedi.

Gerilla öncüleri ve Öcalan bükülmediler.

Seyit Rıza, Dêrsim’i Ruslara karşı savunan güçlere komutanlık etmişti.

Devlet hala değişmedi, değişecek.

Erdoğan, 1919-1938’in Mustafa Kemal’idir. Mustafa Kemal ölünceye kadar 19 yıl hükmetti. Erdoğan 23 yılı geride bıraktı. Post modern zamanları dahil ederseniz, ömür dört yıl uzamış olabilir. Erdoğan, 2011'de Dêrsim’i kastederek, “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum“ demişti.

Kürdistan’da son yarım yüzyılda yaşananlar için de böylesi bir literatür var ve top Erdoğan'da.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.