15 Ağustos’un yenilmezliği
Selim FERAT yazdı —
- 15 Ağustos’un yenilmezliğini onu yaşatanlar, yürüyüşe devamla yazıyorlar. Diriliş, varolmak içindi. Varolanı yoketmeyi, sonsuzluktan kurtulmak için, bunu deneyecek kadar çılgın olanlar da başaramayacaklardır.
Tarihi bir tesadüfsüzlük:
KDP, 15 Ağustos 1984’de Gerilla’nın Kürdistan tarihine müdahalesinden 38 yıl önce, 16 Ağustos 1946’da kurulmuş.
Mesut Barzani, KDP’nin kuruluşunun 2025’teki yıldönümünde, bu kuruluşun halkın mücadelesini sürdürmek için "tarihi bir zorunluluk“ olduğunun altını çizdi.
KDP’nin kuruluşu ile Gerilla’nın tarihe müdahalesi arasında 40 yıla yakın bir tarihi mesafe bulunuyor; bu da toplumsal tecrübe için ömrün yarısı kadar bir süre;
KDP Tahran ve Bağdat’ı yadsıyarak kuruldu.
Gerilla müdahalesi, Ankara’yı red ve KDP’nin geleneğini yadsıyarak başladı.
Gerilla’nın tarihe müdahalesini, sömürgeci Türkiye’ye karşı bir çıkışla sınırlandırmanın doğru olamayacağının altını çizmek istiyorum.
Gerilla çıkışını, "silah yakma“yı nihai değil, son resim karelerinden biriyse, aynı zamanda kendisine karşı bir müdahale olarak algılamak gerekiyor.
15 Ağustos direnişinin 2025’teki yıldönümünde ilk tezim: Gerilla’nın 41 yıl önce, aynı zamanda "askeri sömürge" Kürdistan’a müdahale için bir "diriliş“ başlatmış olması.
Rojava Devrimi’nin kâinat toplumlarına yansımalarını;
Rojava’daki kadın başkaldırısının, yerküreye yayılan "ataerkil boyundurluğa hayır“ olarak tercüme edeceğimiz, "Jin, Jiyan, Azadî“ sloganını bir resim karesi olarak baz alırsak:
Gerilla’nın 41 yıl önce başlattığı başkaldırının, bir yerde dünyadaki neo-liberal tarihe bir müdahale olduğunu tesbit edebiliriz.
Bu aynı zamanda, Barzani’nin "tarihi bir zorunluluk" olarak olarak gördüğü KDP’nin toplumsal varlığına karşı gerçekleşen, ve "tarihte zorun rolü“yle tarif edilebilecek, historik bir başlangıçtı.
41 yıl önce Eruh ve Şemzînan’daki eylemin tanıklarından Gürcan Komata, tarihi çıkışın bu yıldönümünde: "15 Ağustos Diriliş Bayramı’nı“ kutladı.
Komata, isminin özenle seçilmiş olduğundan yola çıkıyorum.
Komata, yunanca "komátes’ten türeyen "işçi, emekçi, çalışan“ anlamı taşıyor.
Kom, Kürtçede "grup, toplum“ anlamına geliyor.
Geçmişi aynalayarak, başlarsak, diriliş bir işçi, emekçi grubuyla başladı, giderek, başka emekçi ve işçi gruplarını etkileyerek, bir kartopu gibi büyüyerek, iç dünyasındaki künyesi hala yazılmayan bir "Kardan Adam“a dönüştü.
Bu "Kardan Adam“, Kürdistan’ın her ağacı, taşının tanıklığında yuvarlanarak büyüyen kartoplarından oluştu.
Şaşıran sadece Ankara’daki kolonizatör faşizm değil, kendine karşı güven duymayan, büyük ölçüde kendisini inkar eden, biraz da kendinden nefret eden;
Namlusunu tanıdığı, kendisini "Türk“ olarak adlandırdığı, Türk’ten korkan, boyundurluk altında, düşmanına hayranlıktan kendinden nefret duygusunu savunmaktan bitkinleşen, güçsüzlükten, yabancı bir hüviyetin gücüyle, Türk’e başkaldırana karşı kahramanlaşan, Kürtler de şaşkınlık içindeydi.
15 Ağustos‘un, sadece Ankara’da değil, tarihsel gelişimi ele alındığında, NATO dahil olmak üzere bölgede "şok etkisi“ yaratan bir devrimsel başlangıç oldu.
"Beklenmeyen başlangıç“ olarak adlandırılan 15 Ağustos, hiç de beklenmedik değildi.
Geçmiş toplumsal tarih analiz edildiğinde, Kürtlerin tarihi hafızasını yitirdiğinden yola çıkan sömürgeci devletler yanıldılar.
Bir zamanlar kendi ülkelerini işgal eden yabancı güçlerin kimler olduğunu hatırlayan Kürtler, kış uykusundan uyandılar.
Red’e karşı red ile başladı.
Şimdiki sloganı "Özgürlük“.
Öncesinde "Vur Gerilla vur Kürdistan’ı kur“ ile büyüyen 15 Ağustos tarihi müdahelesi, şimdi tarihi inisiyatifi elde etmek için deyim yerindeyse Şah oyunu kurdu:
Yenilmeyen isyan büyüdü.
Toplum mutlak varoluşta direndi.
15 Ağustos’un yenilmezliğini onu yaşatanlar, yürüyüşe devamla yazıyorlar.
Diriliş, varolmak içindi;
Varolanı yoketmeyi, sonsuzluktan kurtulmak için, bunu deneyecek kadar çılgın olanlar da başaramayacaklardır.
