Acayib ül garaib ve 6’lı ganyan
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Onların tuzu kuru. Polis bakanı Soylu’ya atıp tutsalar da bu partilerin mensupları zaten sokakta direnmek yerine evlerinde “altılı masayı” seyrettikleri için polis şiddetine uğramıyorlar. Bunlara karşı kitlesel tutuklamalar yapılmıyor.
Ne olacak bu 6 Partili muhalefetin hali?
Vatandaş böyle soruyor. Belli ki “üçüncü altılı toplantıdan” da bir şey anlayamadı.
Oysa muhalefetin bu halinde şaşılacak hiçbir şey yok.
Onların tuzu kuru. Polis bakanı Soylu’ya atıp tutsalar da bu partilerin mensupları zaten sokakta direnmek yerine evlerinde “altılı masayı” seyrettikleri için polis şiddetine uğramıyorlar. Bunlara karşı kitlesel tutuklamalar yapılmıyor. Hiç birinin başkanı, merkez yöneticileri, milletvekilleri hapse atılmıyor. Erdoğan arada sırada bu partilerin şeflerine bir dava açıp, kazandığı tazminatı cebe indirse de, enflasyon sayesinde davayı kaybedenler cezayı ucuza mal ediyor.
Bu partilerin örgütlü olduğu metropol kentler, iller, ilçeler ne durumda? Mesela buralar bombalanmıyor. Caddelerinde polis ve ordu zırhlıları çoluk çocuklarını ezip öldürmüyor. Maşallah hepsi selis Türkçe konuşuyor ve hiç kimse “vatandaş İngilizce konuş” demiyor.
Şu aralar ekonomik krizin sonuçlarına fena halde içerliyor gibi bir halleri var. Elbette tabanlarındaki dar gelirli vatandaşlar perişan. İyi de keltoşların başına merhemleri var mı? Hepsi kapitalist ekonomi hakkında derin bilgiye sahipler. Aynı zamanda sadakatten tasarruf etmedikleri devletlerinin işleyişi hakkında da deneyleri zengin. Ekonomik krizin Türk tekelci kapitalizminin önlenemez hastalığı olduğunu benden daha iyi bilirler. Bu kapitalizmin ayakta kalması için bölgesel emperyalist hegemonya kavgasından kaçamazlar. ”Yolsuzluk” filan deseler de işin esası bu. Kapitalizme karşı sosyalizm mi kuracaklar? Soru bile güldürücü. Dış pazarlara hakim olabilmek için elde ne teknolojik tekel, ne de stratejik enerji kaynakları var. Tek yol militarizm. Endüstriyel askeri kompleksin inşasına hız vermek zorundalar. Muhalefetin silahlanmaya ve silah satmaya itirazı var mı? Silahlanmak için iç ve dış düşmanlara ihtiyaç var. Haybeden silaha milyarları yatırmayı kimse kabul etmez. İç düşman da, dış düşman da Kürtler. Muhalefet bu işe ne diyor? Şu anda ancak devlet ordularına karşı seferber edilebilecek bir askeri güçler Güney Kürdistan’da PKK’ye karşı harekete geçtiler. Muhalefet ne diyor? “Askerimizin ayağına taş değmesin” diyor, başka bir şey demiyor. Savaş harcamalarına, polis harcamalarına, bunları “cihad”ın mütemmim cüz’ü diye halka yutturmakla görevli Diyanet harcamalarına “tık” demiyorlar.
Ne anladık biz bu muhalefet şeyinden?
Şimdi bu muhalefetin kimi köşelerinden tuhaf spekülasyonlar yükseliyor. Güya rejim Öcalan’ın üstündeki tecriti kaldıracak ve ev hapsine alacakmış… Demirtaş’ı ve HDP’li tutsakları serbest bırakacakmış… Hatta bir de Kürdistan illerine “özerklik” verecekmiş… Bunun karşılığında da Kürtler Erdoğan’a oy verecekmiş…PKK yöneticisi Duran Kalkan da zaten Saray’a “hizmet” için muhalefetin asude hayat sürdüğü şehirlere “savaşı yayacakmış.” Garo Paylan da zaten aynı amaçla Ermeni Soykırımı ile ilgili kanun teklifi yaparak Saray’a hizmet etmiş.
Amansız bir savaş sürerken söylenenlere bir bakın. Cemaat yazarı Önder Fırat’tan, Sözcü yazarı Can Ataklı’ya kadar bir koro bu berbat şarkıyı terennüm ediyor.
Erdoğan ağzıyla kuş tutsa artık Kürt halkı ona zırnık güvenmez.
Quto epeydir ortalarda yoktu. Yerden biter gibi karşıma çıktı: “Veysi abe Kürdün boş lafa karnı tok. Ama diyem ki, bu muhaliflerin belki bir bildiği vardır, eger Erdoğan seçimden az önce tecridi kaldırır önderliği ev hapsine alır, yani yarı özgür hale getirirse, HDP’li tutsakları bu ahmakların dediği gibi serbest bırakırsa, bu dangalakların dedıği gibi bir de özerklik ilan ederse, yani diyem ki, bütün bunlar olursa ne olur?”
Düşündüm.
Birincisi Kürtlerin dediğinin bir kısmı olur. İkincisi savaşın da esbab-ı mucibesi kalkar, barış olur. Üçüncüsü barış olunca Türkiye krizden çıkar, refah olur. Dördüncüsü bunlar olunca ardından demokrasi olur. Hürriyet olur. Olur oğlu olur.
Altı partili muhalefet, bu satırları okuyunca eminim yerinden bir karış zıplamıştır. “Sarısözen de AKP’ye oy vermeye hazırlandığına göre ikbal başka bahara kaldı” dediklerini de duyar gibiyim.
Ben babamdan öğrendim: Olmayacak duaya amin demem.
Saray’ın seçim kazanmak için kendi iktidarını anında yok edecek olan yukarıdaki “reformlardan” tek birini yapıp, Kürt oylarını alması imkansızın “fevkinde” gibi bir şeydir.
Quto gözümün içine şüpheyle bakarak konuştu; “diyelim ki yaptı, laf yerine seçimden önce icraata girişti, diyelim ki Başkan Apo İmralı’dan çıkarıldı, ev hapsine kondu, HDP’li tutsaklar bırakıldı, bir tür kısmi özerklik geldi, nihayetinde savaş bitti, bitince kriz de bitti, diyelim ki seçime böyle gidildi, de bana Veysi abe o zaman seçimde kime oy verirsin?”
Kerata. Çok tuzakçı. Ama yutmadım. Şu diplomatik cevabı verdim; o zaman altı partili muhalefete derim ki, haydi bakalım, siz de ihaleye girin, yetmez deyin, çıtayı yükseltin, biz Öcalan’ı ev hapsine değil, kendi örgütünün genel merkezine göndereceğiz, HDP’lilerin bırakılması yetmez, onlara zulüm edenleri kodese tıkacağız, ne kısmi özerkliği, biz federasyon kuracağız, savaşın durması yetmez, Rojava’yı tanıyacağız, Başûr’dan çıkacağız, savaş harcamalarını, polis harcamalarını, Diyanet harcamalarını onda bire indireceğiz diye ilan edin…
O zaman oyum sizedir altılı ganyancılar…