Açlık grevi 36. grupta

  • Tutsakların 177 gündür sürdürdüğü açlık grevini, 36. grup devraldı. Taleplerin karşılanmamasına tepki gösteren tutsak yakınları, tecridin bir an önce son bulmasını istedi.  

Bir oğlu şehit, bir oğlu sürgünde, iki oğlu tutsak olan Nermiye İverendi, ”Devlet bana bu kadar şey yaşattı ama ben bir gün olsun barış demekten vazgeçmedim” dedi.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemini, 36 grub devraldı. Eylem, 177. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 156, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 139 gündür açlık grevi yapılıyor.

İki oğlu tutsak olan Nermiye İverendi, çocuklarının tutuklandıkları günden bu yana baskılara maruz kaldığını kaydetti. Söz konusu baskıların aynı zamanda tüm Kürtler üzerinden yürütüldüğüne dikkat çeken İverendi, ”Çocuklarımız bu baskılara karşı açlık grevine girdi. Bir an önce taleplerine kulak verilmeli” çağrısı yaptı. Tutsakların başlıca talebi olan tecridin de savaş ve gözyaşına neden olduğunu ifade eden İverendi, ”Talepler karşılandığında ölüm, çatışma ve savaş da duracaktır. Bugün Avaşîn, Metîna ve Zap bölgelerine yönelik saldırılar da tecridin yarattığı sonuçlardır. Bu savaşı tecritten ayrı değerlendirmemek gerekir” diye konuştu. 

“Ölümle, kanla, gözyaşı ile bir şey elde edilmez” diyen İverendi, tutsakların taleplerinin karşılanmasını ve operasyonların son bulmasını istedi. İverendi, ”Bir oğlum çatışmada yaşamını yitirdi, bir oğlum devletin baskısı sonucu ülkeyi terk etti. Şimdi de iki oğlum cezaevinde. Devlet bana bu kadar şey yaşattı ama ben bir gün olsun barış demekten vazgeçmedim. Çünkü bizler barış için bedel ödüyoruz. Bu operasyonun PKK’ye dönük olduğunu söylüyorlar. Yalan söylüyorlar. Devletin amacı Cizre, Sur, Nusaybin ve Yüksekova da yarattığı tahribatın aynısını Başûr’da da gerçekleştirmektir. Anneler buna geçit vermemeli. Kan, savaş, gözaltı ve operasyonlar ancak tecridin kaldırılması ile birlikte durdurulabilir” ifadelerini kullandı. 

Kapılar açılsaydı kimse ölmezdi

 İzmir Şakran Kapalı Cezaevi’nde 13 yıldır tutulan Zeki Yiğit’in annesi Hacer Yiğit ise tecridin ağırlaştırıldığını ve paralel olarak operasyonların arttırıldığına dikkat çekti. Anne Yiğit, “Eğer bugün İmralı’nın kapıları açılsaydı şu anda bu halkın çocukları ölmezdi. Bu operasyon daha büyük zararlara neden olmadan durdurulmalı. Tecridi sonlandırın bu ölümleri durdurun” dedi. 

Cenaze gelir mi korkusu

Silopi’de 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde tutuklanan Mutalip Sakman’ın eşi Behice Sakman, tecridin tüm halklara zarar verdiğine işaret etti. Tutsaklar üzerindeki baskıların her geçen daha da arttığına dikkat çeken Sakman, “Her gün acaba cezaevlerinde cenaze gelir mi” korkusu ile yaşadıklarını belirtti. Sakman, şunları söyledi: “Bir taraftan operasyon bir taraftan da tecrit var. Devlet artık sağır ve dilsizi oynamaktan vazgeçmeli ve tutukluların taleplerini karşılamalıdır. Artık annelerin ağlamasını istemiyoruz. Tecrit insani değildir, bir an önce son versinler. Tecrit ölüm ve savaşların önünü açıyor. Tek çözüm tecridin kaldırılmasıdır. Tutukluların talepleri dinlenildiği vakit bu krizler son bulacak.” 

Zulüm daha ne kadar sürecek?

 24 yıldır tutsak olan İzmir Şakran Cezaevi’ndeki Aynur Ayaz’ın babası Merhan Ayaz, hak ihlallerine karşı adalet talep ettiklerini ifade etti. Ayaz, şunlarnı paylaştı: “Kızım bugüne kadar 7 farklı cezaevinde kaldı. Daha ne zamana kadar bu zulüm sürecek? İnsan hakları örgütlerine sesleniyoruz; bu zulme karşı sessiz kalmayın ve bir çözüm bulun. Biz de her insan gibi topraklarımızda özgür yaşamak istiyoruz. Kaç yıldır çocuklarımızı göremiyoruz. Tek talepleri bu zulmün ve ölümlerin son bulmasıdır. Talepleri bizlerin de talepleridir. Savaş açmak yerine tutukluların talepleri dinlenmelidir.”  AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.