AKP’nin çöküşü kaçınılmazdır

Dilzar DÎLOK yazdı —

  • AKP-MHP rejimi çöküş uçurumunun kıyısındadır. Onu kurtarmak için çareler aramak ahmaklıktır. Muhalefet, iktidar ya da yandaş her kim olursa olsun, bunca kirlenmiş bir gasp erkini kurtarmak kendi köleliğinin taşlarını örmek demektir.

Kürt’ün yok sayılması ve yok edilmesi üzerinden kendini inşa eden soykırımcı Türk cumhuriyet rejimi, PKK’nin yürüttüğü özgürlük mücadelesi ile tüm dünya insanlığı nezdinde büyük bir itibarsızlaşma yaşamaktadır. TC tüm gücüne, ordularına, yürüttüğü baskılara, dünya egemenlerinin her türlü desteğini almasına rağmen bugün itibarsızlaşmış ve çarpık ilişkilerle yüklü bir aile devletine dönüşmüştür. Türk soykırım devleti bu itibarsızlaşmayı en fazla Kürdistan kadın özgürlük mücadelesiyle yaşamıştır. Bu durum, TC ile DAİŞ’i bir kez daha aynı kefeye koymaktadır. Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi, erkek egemenliğinin faşizme dönüşmüş hali olan Türkiye devletinin tüm baskıcı, tecavüzcü, katliamcı, tekçi yanlarına büyük darbeler vurmuştur.

Kadın kimliğine sahip çıkmak, bunu erkek egemenliğinden kurtararak özgür kadın çizgisine yakınlaştırmak, inkarcı rejimin baskılarından kurtulurken kendi toplumu içindeki erkek baskısından da kurtulmak, faşist soykırım rejimi tarafından büyük vahşetlerle karşılanmıştır. Diyarbakır Zindanlarında Sakinelerin, Hayrilerin, Mazlumların direnişleri bu vahşeti anlatmaya yeterlidir. Bununla birlikte nasıl ki faşizmin her saldırısında bir egemenlik, erkek vahşeti varsa, faşizme vurulan her darbede de kadın değerleriyle örülen bir varoluş ısrarı ve iddiası vardır. Zindan direnişleri, sözleri, nefesleri, eylemleri ve şahadetleriyle hem soykırım sistemine büyük darbe vurmuş, hem de sonraki özgürlük çizgisini belirleyerek bir yöntem yaratmış, doğurmuşlardır.

PKK hem Kürdistan kadınının yarattığı değişim, dönüşüm ve kendini yaratma eylemleriyle, hem de Kürdistan bütününde yarattığı ‘toplumu erkeksilikten kurtarma’ eylemleriyle özgür Kürt toplumunun inşasında büyük tarihsel rol oynamıştır.

Kürt düşmanlığında çok ileri giden AKP-MHP rejiminin son dönemde içine düştüğü çöküş durumu kendinden menkul bir durum değildir. Kendiliğinden ya da rastgele ortaya çıkmamıştır. AKP-MHP rejiminin içine düştüğü çöküş hali, Kürtler karşısında tasarladığı ‘çöktürme planı’nın direnişle karşılanması ve Kürt özgürlük mücadelesinin öncülüğünde gelişen direnişin verdiği cesaretle yürütülen sonucudur. Türkiye’de tek karşıt güç olarak Kürtler kalmıştır. Tüm iç güçler beka şartlanması etrafında iktidarın bir şekilde yakınında konumlandırılmış, bunun karşısında duran tek güç olan Kürtler ise tüm saldırılara, baskılara, katliamlara rağmen direnişin en dinamik gücü olarak ayakta kalmayı başarmıştır.

İçişleri adına görevlendirilen kişinin en kirli işleri yapan kişi olması, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin karakterini ortaya koymaktadır. Bir taraftan kaç günde bir bitireceği ezberini tekrarlayan Kürt inkarcısı cumhuriyet rejimi varken diğer yanda özgür varoluşu yaşam ve eylem felsefesinin temeline almış, bir devrimci insanlık hareketi vardır. Biri yoketmeyi biri yaratmayı esas alıyor. Biri katlediyor, biri doğurtuyor. Bu kadar yok oluş, yok ediş üzerinden saldırıları arttıran bir rejimin nihayetinde kendini yoketmesi kaçınılmazdır.

Türkiye’de AKP-MHP iktidarının geldiği çöküş aşaması işte bundandır. Bunun fark edildiği anda tüm inkarcılığına, faşizmine rağmen sahtelikle bir çözüm söyleminin ortaya atılması da kendisini neyin kurtaracağını bilmesindendir. Kürt’ün hatası çoktur, yanılgısı vardır ancak Kürt hafızasız değildir. Önder Apo’nun fiziksel özgürlüğünün, özgür tartışma ortamının, özgür siyaset yapma koşullarının olmadığı hiçbir koşulun hiçbir çözümü getirmeyeceğini herkes bilmektedir.

Çöktürme planı Kürtlere büyük acılar yaşattı. Kürtlerin ilmek ilmek ördüğü yaşamlardan, evlerden, ailelerden çok şeyi söküp aldı. Ancak alamadığı bir şey vardı: Özgürlük. Ve faşist soykırım sistemi özgürlük iddiasındaki Kürtlerin ondan alınanları aynı sabırla, aynı iradeyle, aynı iddiayla öreceğini bilemedi. Ve ne yazık ki Kürtleri bitireceği kofluğunu bir kez daha yaşadı. Bu durum TC hanesine daha büyük kayıplar ve zararlar yazdı. Kürt Türk kardeşliği mefhumunu ziyadesiyle yıprattı. Ve çöktürme planının ardından gasp edilmiş demokratik iradeler, katledilmiş kadınlar, zırhlılarla ezilmiş Kürt bedenleri, yıkılmış heykeller, taşları kırılmış mezarlar kaldı. Tüm bunların tek tek inşa edilmesi, telafi edilmesi adımları olmadan, halkımızın zararları tazmin edilmeden ortadaki bu sorunun çözümünü beklemek de erkek aklının sonucu olacaktır.

AKP-MHP rejimi çöküş uçurumunun kıyısındadır. Onu kurtarmak için çareler aramak ahmaklıktır. Muhalefet, iktidar ya da yandaş her kim olursa olsun, bunca kirlenmiş bir gasp erkini kurtarmak kendi köleliğinin taşlarını örmek demektir. AKP yıkılıp gitmeli, o çokça dillendirdiği çöküşü yaşamalı, kazandığı tüm itibarı, serveti, hazzı kaybetmelidir. Ve en son 2015-2016 yılından itibaren Kürtlere yaşatılanlardan dolayı cumhuriyet rejimi özür dilemelidir. İnkarcı cumhuriyet rejiminin anayasası değiştirilmeli, yeni anayasayı da halklar birlikte hazırlamalıdır. Anadilde eğitim yasalaştırılmalı, tüm siyasi tutsaklar özgür olmalıdır. Kürt kadınlarına yapılan hakaretlerden dolayı tüm faşist iktidar erk-ek-leri cezalandırılmalıdır. Ve daha çok şey vardır çözümün şartı olarak ortaya konacak. Başka türlü çözüm konuşmak Kürtlere hakaret, özgür insana hakarettir.

Kürtler özgür yaşamakta iddialıdır. Bu iddia, kendi hamlelerini yaratarak büyümekte, Önder Apo’nun özgürlüğüne odaklanarak direnişini yükseltmektedir. PKK kuruluşunun yeni yılı, bu iddianın pratikleşmesinin yılı olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.