Bakurê Kurdistan hamlenin öncüsüdür

Dilzar DÎLOK yazdı —

  • AKP-MHP faşizmi çöküşün kıyısındadır, bir heybetli darbeyle düşmesi ve tarihin çöplüğüne atılması an meselesidir. Bu korku iktidarı sarmıştır ki bundan dolayı pervasız saldırılarını artırmaktadır. Bunun için “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” hamlesine katılmak daha çok önem kazanmıştır.

İçinden geçtiğimiz zamanın önemi giderek artıyor. Toplum tüm baskılara rağmen direniyor, sloganlar oluşturuyor, tüm tecritlere rağmen ona biçilen çelikten sınırlara girmiyor. İnsanların sokağa çıkması yasaklanıyor. Adeta insanlara başka bir varlık muamelesi yapılıyor. Tüm insanlar üstü açık cezaevlerine dönüştürülmüş bir sistem içinde tutulmaya çalışılıyor. Faşizm bunca baskıya rağmen, bunca katliama rağmen yaptıklarını yeterli görmüyor, baskıyı arttırıyor, tutukluyor, öldürüyor, insanları helikopterden atıyor, zindanları ve mezarlıkları dolduruyor. İnsanları katledip polis ablukasında toprağa gömülmesini dayatıyor, sonrasında mezar taşlarına saldırıyor.

Faşizm, anti demokratik, erkek egemenlikli baskıcı tarzını tüm yaşam sahalarına dayatıyor. İnsanları yaşamdan bezdirecek hale getiriyor. Özellikle Bakurê Kurdistan’da baskıların giderek daha da arttırılması insanlarda yaşam ve kendi yaşamını inşa etme umudunu kırmaya odaklanıyor. Adeta insanların “bu sistem karşısında ne yapsam sonuç almaz, anlamaz” dedirtmeye çalışıyor. Bundan dolayı da gün geçtikçe baskıyı arttırıyor, kırmaya, çökertmeye çalışıyor.

Faşist sistemin içinde bulunduğu öfke, faşizmin kaybettiğini bilmesinden, haksızlığını, yanlışlığını bilmesinden kaynaklanıyor. Faşizmin bugün uyguladığı ‘Çökertme planı’nın günlük uygulanmasıdır. Bakur Kürdistan ve Türkiye’de bugün Kürtler ve Kürt dostları dışında sistem karşıtı güç kalmamıştır. Bundan dolayı da AKP-MHP faşizmi tüm devlet gücünü, yetkisini, zorunu, zorbalığını, ekonomisini, cephanesini Kürtleri yok etmeye, Kürt dostlarını susturmaya harcıyor.

Ancak Kürtlerin yüzyıllardır süren direnişini ve son yüzyılı kapsayan PKK direnişini, PKK’nin Kürt halkında yarattığı uyanışın tüm Kürdistan’daki etkisini anlamamış olmak, Türkiye Cumhuriyeti açısından büyük kayıp vesilesi oluyor. PKK, Kürdistan’da kitlesi ve sempatizanları kadar PKK’li olmayanları da etkiliyor, eğitiyor, değiştiriyor, dönüştürüyor. Belki de AKP-MHP’nin en zayıf noktası bu oluyor: PKK’nin gücünü görmemiş olmak.

Bugün tüm Kürdistan’da her türlü varlık adımı, direniş, varolmanın en olağan edimlerinden tutalım en büyük eylemlere kadar herşeyde PKK’nin etkisi vardır. Ne yazık ki, düşman zihniyetinde olsa dahi Kürtçe konuşanda dahi PKK etkisi vardır. PKK olmasaydı Kürtlük-Kürtçe adına hiçbirşeyin kalmamış olduğunu herkes bilmektedir. Bugün Kürt düşmanlarının bunu kullanarak kendi Kürt’tünü yaratmaya çalışması, işbirlikçiliği sistemleştirerek yapması PKK’nin yarattığı özgür Kürt tanımını tasfiye etmeyi amaçlamaktadır. Ancak faşizmin sınırı yoktur. Faşizmin gidip duracağı bir sınır yoktur. Faşizm ancak direniş güçlerinin onu durdurmasıyla son bulabilir.

12 Eylül darbesi Bakurê Kurdistan ve Türkiye’de NATO’nun geliştirdiği ve AKP’nin kuruluşunun zihniyet inşasının zor yoluyla gerçekleştirilmesidir. Bu darbenin toplum üzerinde uyguladığı faşizm TC tarihinde topluma karşı vurulan en büyük darbe olma özelliğini koruyor. Bugün AKP’yi değerlendirirken bu toplum karşıtlığının ürünü olduğunu unutmamak gerekir. AKP’nin MHP ile birlikte iktidara geçmesi ardından ise 12 Eylül darbe uygulamaları günlük rutin uygulamalar olarak halk üzerinde uygulanmaya başlandı. İktidarın büyümesine paralel olarak toplum ve halk iradesi küçüldü, zayıfladı, kısırlaştı.

12 Eylül darbesinin tüm öngörüleriyle uygulanmasının önüne Diyarbakır zindanlarında PKK öncü kadrolarının direnişi olan 14 Temmuz Büyük direnişi geçti. 14 Temmuz direnişi darbeye karşı öyle bir halk öncülüğü iradesi geliştirdi ki, ardından anısına gerçekleşen 15 Ağustos atılımıyla birlikte darbe rejimi tarihinin en büyük yarasını aldı. Bu direniş bugüne kadar büyüyerek kendini yenileyerek ve tüm faşizan uygulamalara rağmen sürekliliğinden zerre yitirmeden devam etti. Bakurê Kurdistan halkı, PKK’nin 12 Eylül darbesi karşısında zafer kazanarak varolmasında büyük emekler, bedeller verdi. Onurlu yurtseverliğiyle dirilişin tüm bedellerini göğüsleyen bir halk olarak soykırım rejimine karşı durdu, sıkça söylenen deyimle kendini küllerinden yarattı. Öyle bir yaratış ki, bir rengi taşımak büyük cezalar getirdi, ıslık çalmak büyük cezalar getirdi, bir ıslığın sahibinin anası olmak büyük cezalar getirdi.

Bakur halkı herşeye rağmen verdiği bedellerin tüm Kürdistan parçaları için tarihsel anlamlar yaratacağı bilinciyle direnişini sürdürdü. 15 Ağustos atılımını onurla karşıladığı gibi 90’larla birlikte PKK’nin halklaşması sürecini geliştirerek kendini yaratan halk olma onuruna erişti. İşte bu yıllarda hem toplumun hem PKK’nin durumu “PKK halktır halk burada” sloganıyla tanımlandı. Bakur Kürdistan PKK’lileşen halk olma onurunu ağır baskılarla karşılamasına rağmen kimliğine sahip çıktı ve her döneme bir devrim yaratarak karşılık verdi. 2015-2016 özyönetim direniş süreci de bu devrimlerden biridir.

12 Eylül darbesinin kırkıncı yıldönümünde bu darbenin ürünü olan AKP-MHP faşizmine son verme amacıyla “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” sloganıyla hamle ilan edildi. Kürdistan, Ortadoğu ve dünyadan Kürtler, Kürt dostları, demokratik devrimci mücadele yürüten örgütler hamleyi sahiplendi ve katıldığını açıkladılar. Birçok çevre AKP’nin yıkılmasında hemfikir oldu. Bu hemfikirlik şüphesiz büyük bir sinerji yaratmaktadır. Bugün bu sinerjinin tüm Kürdistan parçalarında açığa çıkması zamanıdır. Hamleye katılım irade beyanları anlamlıydı, bundan sonrası önemli olan irade beyanlarına denk eylemler yapmaktır. Bu anlamda Bakur Kürdistan, nasıl ki 12 Eylül darbesine karşı direnerek bu darbeyi boşa çıkarmışsa, hamleye en güçlü eylemsel katılımı göstererek darbenin ürünü olan AKP faşizmini yenmenin de öncülüğünü yapacaktır. Tüm Kürdistan halkı, tüm parçalar, yurtdışındaki Kürtler kendi görev ve sorumluluklarını yapmak kadar Bakur öncülüğünden ilham almakta ve faşizme karşı direnişin çıtası olan Bakurê Kurdistan’a gözünü dikmektedir.

Bakurê Kurdistan halkı büyük bedeller verdi, ancak daha büyük bedeller vererek darbeyi yıkmanın görev ve sorumluluğunun öncülüğü de omuzlarındadır. En başta hamlenin sloganı gereğince eylemler yapmak, TJA’nın başlattığı hamle doğrultusunda kadınların kendimizi savunuyoruz sloganını tüm alanlarda haykırmak ve eylemselleştirmek, kız çocuklarına kendilerini korumanın en basitten en karmaşığa kadar yöntemlerini öğretmek ve onları eğitmek ve toplum olarak kadın eksenli değerlere sahip çıkmak gerekir. AKP-MHP faşizmi çöküşün kıyısındadır, bir heybetli darbeyle düşmesi ve tarihin çöplüğüne atılması an meselesidir. Bu korku iktidarı sarmıştır ki bundan dolayı pervasız saldırılarını artırmaktadır. Düşmanın yaptığı her katliama serhildanla karşılık vermek, her insanımız için serhildan yapmak, şehitlerimizi toplum olarak sahiplenip toplu olarak gömmek zindan direnişçilerinin katledilmesine karşı çıkmak ve bunu kitlesel olarak eylemselleştirmektir. Ancak böyle yapılırsa tecrit kırılabilir, faşizm yıkılabilir, halkımız özgür bir nefes alabilir. Ancak böyle yapılırsa hamle anlam kazanır ve Cudî Dağı’ndaki yangın söndürülebilir ve Cudî Dağı eteklerinde Önder Apo’yla özgür bir yaşam planlaması yapılabilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.