Barzanilerin yüzü...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Dünyanın sonsuz büyük olduğu çağda, tüm Kürt parçalarının 'kurtarıcısı' olarak görülen Barzanilerin egemen göründükleri topraklar, bugün Kürt soyu düşmanlarının emrinde. Onlar diğer üç parçaya ve kuzeyli Kürtlerin yeşerttiği Mahmur ile Êzîdî Kürtlerinin ülkesi Şengal’e saldırı üssüdür, dünün sözde kurtuluş savaşı toprakları.

O zamanlar dünya büyük, dijital ortam da yoktu. Bilgi akışı damla damlaydı. Efsane liderler, olgu ve olaylar çağıydı. Hintli Pandit Nehru, Çinli Mao, Afrikalı Patrik Lumumba, Latin Amerika‘da, Castro ve Guevara iklisi dünyaya yön veren efsanevi liderlerdi.

Bu büyük dünyada herkes kendi, Kürtlerin lider kavramı da kendinceydi. Mustafa Barzani biri düşman Bağdat rejiminin Bakanlar Kurulunda üye, öteki de elde tüfek dağlarda Irak askerleriyle çatışan iki oğulun babasıydı. “Boz atı”nın üstünde, fotoğrafçıya tebessümü ile dört parçadaki Kürtlerin muhayyelesinde (hayal gücü), Kürtleri esirlikten kurtaracak umudun kendisiydi.

Ama ustanın da dediği gibi zaman içinde, “değişmeyen tek şey (olgu) değişim”di.

Ve değişen zamanda iletişim ağları yaygınlaştı, Dünya küçüldü. Bilgi akışı ayrıntılı ve hızlı hale geldi. “Efsaneler”in çehreleri aydınlandı. Kimi portreler sönükleşti, kimilerinin de kalıplarının adamı olmadıkları anlaşıldı.

Barzanilerin ışıltısı ilk kez Talabani ailesiyle çatışması nedeniyle, Kürtlerin gönlünde tozlandı. Kürtler, bu olayla “idealizmden ayrışıp öne çıkan çıkarları” gördü. Kürtlerin ulusal kurtuluş davası dururken, “kendisi için” savaşanların gerçek yüzünü gördüler. Efsanevi ışıltı sönükleşti.

Ama, hayal kırıklığı orada kalmadı. Değişim “başkalaşıma” dönüştü. Yüzler, kişilikler tanmaz oldu.

Dün “kurtuluşçu” veya “kurtarıcı” bilinen ya da öyle hayal edilenler kavimleri, soylarının kanlılarıyla “işbirlikçi” olarak, ışığın altında durdular.

Amerikanın kurtarıp güvenliğini de garantiye alarak, teslim ettiği Irak Kürdistan’ı (Güney), bugün “kardeş parçalar”a saldırı üssüdür. En acısı saygısızca bakış altında, sömürge bile değildir.

Örneklersek, Britanya bugün hala, kendince bir sömürge imparatorluğudur. Kraliçe belirli zamanlarda, sömürge liderlerini topluca veya tek tek kabul etmektedir. Bu kabullerde sömürge liderleri, geleneksel giyimleri içinde renkleri, bayrakları ile yer alıyorlar.  

Geçenlerde Barzanilerin küçüğü, görev sıralamasında Başbakan (Ferari marka araba düşkünü) Mesrur Barzani, bir heyetin başında, görgüsüz sömürge imparatoru Recep Erdoğan’ın huzurunda azarlanmış gibi duruyordu. Bayrağı, statüsü olan bir ülkeyi temsil ediyordu, güya. Ama küçümsenip aşağılanırcasına, muhatabı istihbarat şefiydi. Ve o şef tarafından Erdoğana takdim ediliyordu. Erdoğan, forsu ve bayrağı arasında, görgüsüz Latin Amerikalı diktatör gibi kurulmuştu. Kürt tarafının bayrağı, herhangi bir simgesi yoktu. Mesrur’un heyeti de “Erdoğan tahtı” yanında, kanepede sıralanmıştı. Karşılarında, istihbarat şefi...

Kürtler adına ne büyük bir utanç. Teslim olup göbeğinden bağlanmak, böyledir...

Ne diyeyim, ben. Kendi küllerinden doğan her halk, önce kendi imkanlarıyla ayakta kalmanın çarelerini arıyor. İsrailliler ilk iş olarak çölü yeşerttiler. Bangladeşliler özgürlük ve ülkelerini kanla kazandılar. Ama hırsızlığın önüne geçemeyen “kurtarıcı”, Mucibul Rahman’ı da alaşağı ettiler. Daniel Ortega, dün Nikaragua’da kurtarıcıydı. Bugün hırsız diye anılıyor.

Güney, 30 yıldan beri egemen. Güneşi, suyu, toprağıyla zengin. Yıllık petrol geliri milyarlarca dolar. Ama fabrikalardan vazgeçtik bir tek bir atölye bacası bile tütmüyor. Tarımsal ve sınai hiç bir üretim yok. İçtikleri ayranı, yedikleri yoğurdu, yumurtayı bile Türklerden alıyorlar. Türkler satmasalar, evlerinde kaynatacak makarnaları yok.

Ama dünyanın sonsuz büyük olduğu çağda, tüm Kürt parçalarının kurtarıcısı olarak görülen Barzanilerin egemen göründükleri topraklar, bugün Kürt soyu düşmanlarının emrinde. Onlar diğer üç parçaya ve kuzeyli Kürtlerin yeşerttiği Mahmur ile Êzîdî Kürtlerinin ülkesi Şengal’e saldırı üssüdür, dünün sözde kurtuluş savaşı toprakları.

Kendi halkına ihanet eden, geleceğini satanın, hangi yeni efendiye ne yararı dokunur onu bilemem ama Kürt geçinenlerin elleri de yüzleri de Kürt kanıyla sıvalı.

Mesrur Barzani, uşak gibi durup talimat almadan döndükten sonra Kürtlerin Saddam Irak’ından aldığı topraklara karadan ve havadan topyekün taarruz başladı.

Tarihsel özetle girmiştim, yazıya. Bir başka özetle bitireyim. Örneği pek çoktur. Bazı ailevi çıkar yani kazanç olayları, daha sonra tarihin kayıt defterine ulusal hareket, adanmışlık olarak geçti.

Ben ona yanarım...

Her neyse, Barzanilerin yüzünde, “kurtuluşa adanmışlığın” o ışıltısı yok, artık. Boşuna aramayın!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.