Boşverin Trump’ı Biden’ı  Erdoğan’ı “istifaya zorlayın” 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Hiç kimse Trump gelirse “yandık” ya da “yaşadık” demesin. Yine hiç kimse Biden gelirse “yaşadık” ya da “yandık” diye dövünmesin.

Dün Amerikalı seçmen son oyunu da sandığa attı. Siz bu yazıyı okurken belki de sonuçlar yaklaşık ya da tahmini olarak belli olacak. 
Sonucun ne olduğuna dair en küçük fikrim olmadan şu riskli düşünceyi ileri süreceğim: 
Hiç kimse Trump gelirse “yandık” ya da “yaşadık” demesin. Yine hiç kimse Biden gelirse “yaşadık” ya da “yandık” diye dövünmesin.  
Şu anda Erdoğan ve avenesi size göre kaderinin bu seçime bağlı olduğunu mu düşünüyor? Ben hiç sanmıyorum. Onlar başlarına neler gelebileceğini bu seçimler nasıl bir sonuç doğurursa doğursun biliyorlar. Erdoğan’ın gerek “derin devlet” ve gerekse “dış güç” açısından değeri onun yüzde elliye yakın seçmen tabanıydı. Bu değer, tıpkı TL gibi düşüşte. Bir iddiaya göre AKP oyları yüzde 28’e geriledi. Ne “derin devlet” ve ne de “dış güç” değeri düşeni sevmez. 
Erdoğan karşıtları ise biraz farklı bir havada. Partilerine bakıyorlar. Partileri hiçbir umut vaat etmiyor. CHP’ydi, İYİP’ydi, Babacan ya da Davutoğlu’ydu, hepsi faso fiso. Umut Okyanus ötesinde. “Biden gelecek, faşizm bitecek..” Halet-i ruhiye bu minvalde. O nedenle kafalardaki vahim soru şu: “Ya Trump tekrar kazanırsa?”  
Telaşa mahal yok. İster Biden gelsin, ister Trump, bu küresel emperyalist gücün stratejik tercihlerinde, öyle şaşırtıcı değişiklikler olmaz.  
O halde ABD seçimlerinden sonra ne olacak? 
Ne olacağını yukarıdaki “çöküş” tablosundan kolaylıkla çıkarabiliriz. Artık Erdoğan küresel güçler arasındaki çelişkilerden yararlanma imkanını yitirdi. Yapacağı en küçük densizliğin karşılığını anında alacaktır. Yüzde 28’lik oy, Erdoğan’a onunla bununla sürtüşme imkanı vermez.  
Buradan çıkan sonuç nedir? 
Erdoğan değerini temsil ettiği halk çoğunluğu yerine, başında bulunduğu “devletin” mutlak desteğiyle arttırmak ya da yıkılıp gitmek şıklarıyla karşı karşıya… “Devletin mutlak desteği” ne demek?  
“Seçimli faşizmden seçimsiz faşizme geçmeyi” başarmak demek.  
Erdoğan bunu başardığı gün, ABD’nin başında ister Trump bulunsun, ister Biden Küresel güçler bu tür bir rejimle “iş yapmaya” devam eder. “Biden gelecek, faşizm bitecek” diyenler de avucunu yalar. ABD’de “proletarya ile burjuvazinin devrim ve karşı devrim kavgası” değil, iki kapitalist partinin seçim yarışması var. 
Demek ki Türkiye’yi ve demokratları ilgilendiren ABD seçim sonuçları değil, Erdoğan’ın “seçimsiz faşizme” ne zaman geçeceğidir. 
Şunu bilelim: Eğer tüm muhalefet birleşir ve Erdoğan’ın “seçimsiz faşizme” geçişini engelleyebilirse, rejim bir anda boşlukta kalacak. Küresel güçlerin rejime verdiği destek o zaman sıfırlanacak. Amerikan seçimlerinden daha önemli olan bu “sıfırlanma süreci”dir, hızla derinleşmektedir. Türk lirasının değeri gibi, Erdoğan’ın değeri de emperyalist siyaset piyasasında hızla değer kaybetmektedir.  
Bu durumda küresel güçler, Türkiye’nin NATO sistemi içinde ve kapitalist modernite pazarında istikrarlı bir şekilde kalabilmesi için kendi alternatiflerini aramaya başlayacak. Arıyorlar da. Ve hala bulabilmiş değiller. Deva ve Gelecek partilerinin şu sıralar aktifleşmesi emperyalist siyaset borsasında değer kazanma hamleleridir. Bunlar kokuyu aldılar.  
Onlar aldılar ama CHP’deki durgunluk neden? 
Bunun biricik nedeni, “derin devletin” Erdoğan’ı kullanarak yürüdüğü yolda sona gelmiş olması. Şimdi bu derin devletin içinde “acaba ölümü göze alıp Çin kapitalizmine mi kapılansak yoksa teslim bayrağını çekip yeniden Amerikan uydusu mu olsak” ikileminin yarattığı kriz herkesi sersemletiyor. Sersemleyenlerin arasında CHP de var. Cumhuriyet Gazetesi’ni okuyanlar burada TC’yi Beyjing’e yönlendirenlerin ne kadar aktifleştiğini görebilirler.
HDP “üçüncü yolun” legal sözcüsüdür.  
“Ne ABD-AB, ne Rusya-Çin, bütün ülkelerle barışçı ilişkiler kuracak olan Ortadoğu Konfederalizmi”… Çözüm bu.  
Dikkat: Az sonra birileri Erdoğan’dan vazgeçmeden önce, demokratik muhalefet Erdoğan sonrasının gerçek temsilcisi olarak ortaya çıkmalı. Bunu sağlamak ise “Erdoğan’dan şikayet”le olmaz. “Erdoğan kötü, berbat, faşist, yaptıkları alçaklık” diye ağlamanın kimseye faydası yok.  
Parlamenter rejim talep eden güçler, hiç kuşkusuz silahlı devrimden söz etmiyorlar. Onlardan bunu beklemenin anlamı yok. Ama Erdoğan rejimine son verme iradesini her kesin anlayacağı bir kesinlikle dile getirmelerini beklemek hakkımızdır.  
Bu muhalefet Türkiye’de Erdoğan’ı küreseller tepelemeden ve kendilerine en uygun alternatifi dayatmadan önce, Erdoğan’ı “devirmek” üzere harekete geçmelidir. Bunun yolu bellidir:  
Erdoğan’ı istifaya zorlamak.  
“Erdoğan istifa” sloganını siyasi gündemin en başına yazmak… Sistem içi muhalefetin kitlelerini bu yönde seferber etmek.  
Ve bu hareketin öncüsü olarak “Erdoğan istifa” sloganının hemen yanına “Öcalan’a özgürlük”, “Türkiye’ye demokrasi, Kürdistan’a statü” hedeflerini yazmak… 
Amerikan seçimleri hangi sonucu doğurursa doğursun, yukarıdaki doğrultuyu değiştirmek gerekmeyecek…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.