Bu kez gerçekten farklı!

Cafer TAR yazdı —

  • Dünyanın birçok yoksul ülkesinde insanlar bir yandan Covid-19'un neden olduğu sağlık sorunlarıyla uğraşırken, diğer yandan da kamusal destekten yoksun işsiz güçsüz bu süreci en az hasarla atlatmanın endişesini yaşıyorlar.

Böyle zamanlar hem iç dayanışmanın yükseltildiği, hem de kamu harcamalarının toplumun yoksul kesimlerini gözeterek yapıldığı dönemler olmalıdır. Bu tarz kriz dönemlerinde yeterince birikimi olmayan toplum kesimleri kendi olanakları bu zor süreci atlatamazlar, dolayısıyla sosyal devlet tam da böyle zamanlar için vardır.

Bütün devletler kimi zaman hiç bir mal veya hizmet alımı yapmadan toplumun bazı kesimlerine karşılıksız kaynak aktarırlar. Bu harcamalar bütçede “Transfer harcamaları” olarak adlandırılırlar.

‘Transfer harcamaları’nın kime yapılacağına iktidarlar karar verirler. Dolayısıyla politika sadece hangi partinin iktidar olacağının belirlendiği bir süreç değildir. Politika aynı zamanda kamu kaynaklarının toplumun hangi kesimleri arasında pay edileceğinin de belirlendiği bir süreçtir.

Bundan dolayı iktidarı basit tarafgirlikle destekleyen değil, her aşamada sorgulayabilen bir vatandaşlık bilinci adil ve gelişmiş bir toplumun olmazsa olmazıdır.

Tabi ki politik denetimin yanı sıra; Sayıştay, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumlarca gerçekleştirilen hukuki denetimler de önemlidir ve güçlü bir demokrasi için bu kurumlar ayrıca güçlendirilmelidir. Günümüz tek adam rejimi hem toplumun politik denetim hakkının hem de kamu adına yapılan yargısal denetimin gasp edildiği bir rejimdir.

Bu rejim kamu kaynaklarının haksız gaspını ve eşe dosta dağıtılmasını esas alır. Dikkat edilirse bu rejimin ilk icraatlarından bir tanesi Varlık Fonu'nu kurmak olmuştur. (Hatta bu ekibin siyaset yapmasının en önemli nedeninin Varlık Fonu ve diğer kamu kaynaklarına sahip olmak olduğunu söylersek sanırım çok abartmış olmayız.)

Bu haliyle tek adam rejimi halkın hiç bir derdine derman olamaz. Bir dolar 7 Tl sınırını geçti, insanlar evine ailesine ekmek götürmenin derdindeler, dünyanın en önemli ekonomistleri “bu kriz gerçekten farklı” diye bas bas bağırıyor!

Bütün bunlara rağmen rejimin sözcüleri ve havuz medyası “Türkiye mucizesi, Tarih Türkiye'yi yazacak!” yalanı ile kendini kandırmaya çalışıyor. İktidar eskiden daha çok halkı, az kendilerini kandırıyordu; şimdi en fazla kendilerini daha az halkı kandırabiliyorlar.

IMF’nin eski baş ekonomisti Prof. Kenneth Rogoff Covid-19 salgınının tetiklediği ekonomik krizin gerçekten diğerlerinden farklı olduğunu söylüyor. Şöyle ki “1923/1933 ve 2007/2008 krizleri” dünyanın metropol ülkelerini vurmuştu.

2008 krizinden sonra gelişmekte olan ülkeler büyümeye devam ettiler, gelişmiş ekonomilerde yaşanan krizden kaçan sermaye üçüncü dünya ülkelerinde kazanç elde edebilecekleri yeni alanlar buldular.

Fakat bu kez gelişmekte olan ülkeler ne Covid-19'un sağlık alanında yarattığı yıkıcı etkiden kurtulabildiler, ne de krizden kaçan yabancı sermaye için güvenli, para kazandıran bir sığınak olabildiler.

Ayrıca Covid-19 salgınının etkisiyle tedarik zincirleri kırılınca, birçok iş yeri kapandı ve binlerce insan ya işini kaybetti, ya da kaybetme kaygısıyla yaşıyor. Dolayısıyla bu durum hem üretimde hem de tüketimde aynı anda daralmaya neden oldu.

Bu haliyle önümüzde duran sorun sadece basit parasal genişleme politikalarıyla aşılamayacak kadar derin bir kriz görüntüsü vermektedir. Özellikle Türkiye gibi zayıf finasal olanaklara sahip, kamu kaynakları kriz öncesinde rüşvetçi idareciler tarafından hortumlanmış ülkelerde krizin etkisi çok daha şiddetli hissedilecektir.

Tek adam rejimine karşı her alanda kendimizi savunmalı; emeğimize, ekmeğimize, aşımıza, onurumuza, özgürlüğümüze sahip çıkmalıyız. Şimdi her zamankinden daha fazla bir arada durmaya ve dayanışmaya ihtiyacımız var.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.