Kürtlerin düzeyi ve devletin bekası
Cafer TAR yazdı —
- Kürtler artık yönetim deyenimi sahibi, bölgesel istikrarın aktörü ve politik paradigması olan bir halk. Bunun için Türk devleti, sadece Kürtler ile ilişkisine değil, bekasına da karar verecek.
CAFER TAR
Eskiden birçok tartışmada konu ettiğimiz önemli bir parametremiz vardı; ilişki/çelişki bütünselliği. Söz konusu yaklaşımla ilk defa karşılaşan okuyucularımıza biraz fazla soyut gelebilir fakat gerçekten çok izah edici, anlamayı kolaylaştırıcı bir yönü var bu yaklaşımın.
Bu yaklaşım aslında şunu anlatıyor; bir durumun, insanın veya toplumun gelişimini belirleyen asıl dinamik onun iç çelişkileridir. Kısaca bir insanı veya halkı kimse dışarıdan var veya yok edemez. Yani bir halkı veya insanı var eden asıl dinamik, kendisinin var olma, gelişme isteği arzusu ve bunun için giriştiği çabalardır. Bunun aksi de doğru; bir insan veya halk ısrarla yok olmak isterse dışarıdan herhangi bir güç onu zorla sonsuza kadar ayakta tutamaz. Bir insanın veya toplumun bütün olumlu gelişme arzusuna uygun dış koşullar yoksa, ilişkileri buna uygun değilse veya henüz uygun değilse bütün olumlu özelliklerine rağmen gelişemez.
Kürtler, iç dinamikleri çok güçlü bir halk fakat dış dinamikler 100 yıldan uzunca bir süre özgürleşmesini neredeyse imkansızlaştırdı. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, söz konusu imkansızı imkanlı hale getirmek için insan üstü bir çaba ortaya koydu. İşte bugün nispeten bir Kürt özgürlüğünden bahsetmemizin nedeni, Amerika, Rusya, İsrail veya başka büyük güçler değil; özgürlüğüne inanan, bunun için yoğun bir çaba içerisine giren insanlardır; tarih bu insanları her zaman minnetle ve özlemle hatırlayacaktır.
ABD, uzun bir süre Kürtleri kendi bölgesel çıkarlarını korumak için kimi zaman iş birliği yaptığı taktik bir halk olarak değerlendiriyordu. Uzun bir süredir Kürtler ile ABD ve diğer Batılı devletler arasındaki ilişkilerde yaşanan çeşitlenme/değişim dikkat çekiyor. Eskiden daha çok taktik boyutta, sadece bölgesel askeri operasyonlarda gündeme gelen Kürtler ile ilişkiler, günümüzde artık başka bir karakter kazandı. Bu noktada Batı’nın ve dolaysıyla NATO’nun amiral gemisi olan ABD’nin ortaya koyduğu tutum oldukça önemlidir.
Kürtlerin yönetim deneyiminden yoksunluğu, bölgesel sömürgeci güçlerce Kürtlere karşı kullanılırdı fakat artık koşullar değişti. Güney Kürdistan’da bütün eksiklerine ve bizim de çok güçlü eleştirilerimize rağmen yönetim deneyimi kazanıldı ve kurumsal statüye sahip. Rojava, güçlü bir alternatif yönetim deneyimi olarak ortaya çıkıyor.
Eskiden Türkiye, İran, Suriye ve Irak gibi bölgesel güçler, Kürtleri bölgesel bir istikrarsızlık unsuru olarak göstermeye çalışırdı ama artık bölgesel istikrarın en temel dinamiğidirler. Özellikle Rojava’da uzunca bir süre Türkiye’nin bütün provokasyonlarına rağmen içeride sağlanan istikrar ve yönetime güven dikkat çekicidir. Kürtler, artık problemsiz toprak yönetebilen, istikrar sağlayan, geliştirdikleri demokrasi dinamiği ile bölgesel gelişmeye ciddi katkı sağlayan bir güçtür.
Dolayısıyla ABD Kongresi, Kürtler ile ilişkilerin artık taktik seviyede devam ettirilemeyeceğini ve bütün siyasi süreçlere Kürtlerin de dahil edilmesini ABD’nin stratejik çıkarları açısından önemli bulduğunu ilan etmiştir. Ortaya çıkan gerçeklik, ABD'nin yanı sıra başta Türkiye olmak üzere bütün Ortadoğu ve Körfez ülkeleri açısından doğrudur.
Ortadoğu’da DAİŞ tehlikesi, sadece örgütsel ve askeri bir tehdit değil, aksine sosyolojik ve tarihsel bir olgudur. DAİŞ’i Ortadoğu’da Türkiye ve yeni Suriye yönetimi durduramaz. Ortadoğu’da DAİŞ’i ABD silahları değil, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlükçü paradigması durdurdu. Eğer DAİŞ Rojava’da durdurulamasaydı Suriye’de, Irak’ta ve hatta Türkiye’de durdurulamazdı.
İşte Devlet Bahçeli ve diğer gören gözlerin tespit ettiği asıl beka sorunu budur; Türk devleti, sadece Kürtler ile ilişkisine değil, gerçekten de bekasına karar verecek.
