Bugün gazeteci yarın Tolstoy!..

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Siz kimleri tutukladığınızı biliyor musunuz? Onlar bugünün gazetecileri, yarının Seinbeckleri, Hemingweyleri, Ehrenburgları, Grossmanları, Simenovları Tolstoylarıdır.

Özgür medya çalışanı gazeteci arkadaşlarım gözaltında ve tutuklanıyorlar. 

Seksen yaşına merdiven dayamış bir arkadaşları olarak şu satırları bir Almanya şehrinde her hangi bir kaygı duymadan yazdığım için utanıyorum. 

Ruhum “onlarla olmak da vardı” diyor, bedenim ruhuma isyan ediyor. 

Arkadaşlarımın tutuklanması bilin ki Zap Savaşı’nda NATO’nun ikinci büyük ordusunun içine düştüğü feci durumun duyulmasını önlemek içindir. Maaşa bağlanmış zavallı adamların, gerilla karşısında uğradığı zilleti siz onlardan öğreniyorsunuz. Korku ve dehşetle kaçan “mehmetçiğin” kaçarken uçuruma yuvarlandığını bizim ajanslarımızdan duyuyorsunuz. Ölüm saçan üç savaş helikopterinin düşürüldüğü haberini ajanslarımızdan okuyorsunuz. Neredeyse elli gündür Zap Savaşı’nın bütün ayrıntılarından onlar sayesinde haberdarsınız. 

Ne yapıyor bu insanlar? Propaganda mı? 
Hayır. Savaşın gerçek yüzünü bize anlatıyorlar. Diyorlar ki, bu nafile bir savaştır. Gerillayı imha etmek isteyenler amaçlarına ulaşamadı. O halde bu savaşa bir son vermek için harekete geçin. Çünkü ölenler sizin kardeşleriniz, sizin babalarınız, sizin eşleriniz.  

Savaş muhabirinin ve onlara ait haberleri tutuklanma, işkencede ölme pahasına duyuran gazetecilerin yaptığı budur: Savaş değil barış. Çünkü bu savaş yalnız orduyu vurmuyor, sizin ekmeğinizi de vuruyor, geleceğinizi karartıyor. Çıkmaz sokaktasınız. Oysa çıkış var.  

Şimdi gözaltındaki arkadaşlarımızın bize yazdıkları mektubun mündericatı böyledir. Tehlikeyi duyuruyorlar. Savaşan tarafların orta yerinde savaşı sona erdirmek için varlarını yoklarını ortaya koyuyorlar.  

Erdoğan ve hempaları Zap’ta ağır bir yenilgi yaşamakta. Bakın gazetelerine ve televizyonlarına, bakın Anadolu Ajansına, Zap’tan “zafer” haberleri artık yer almıyor. Çoktan beri Zap manşetlerinden silindi. Şimdi Yunanistan’la ağız dalaşına girdiler. Bizim arkadaşlarımızın Zap’dan geçtikleri her haber onları delirtiyor. Savaşın nafile olduğunu barışın tek yol olduğunu haykıran bu haberleri susturmak için arkadaşlarımızı tutukluyorlar. Yenilgilerinin duyurulmasını ve halkın bu savaşa karşı çıkmasını, barış istemesini önlemek istiyorlar. 

Nafile… Savaş muhabirleri susmayacak. Onların haberlerini valizleri gözaltılara hazır gazeteciler vermeye devam edecek. 
Tutuklananlar kim? 

Onların kimisi savaş muhabiri. Çalıştıkları ajanslar savaş muhabirlerinin ölümü göze alarak ilettiği haberleri, her an tutuklanma tehdidi altında yayınlıyor.  

Siz bugün onların bir çoğunun adını bilmiyorsunuz. Kürdistan dağlarında savaşı izleyen ve izleyenlerin verdiği bilgileri size duyuran kardeşlerimizi tanımıyorsunuz.  

Yarın tanıyacaksınız. Onlar şu anda dağ başlarında ve polis hücrelerinde insanlığın savaş dramıyla ilgili çok şey biriktiriyor. Göreceksiniz, önümüzdeki beş on yıl içinde Erdoğan’ın zorbalık yaptığı bu gazeteciler büyük eserlerle karşınıza çıkacak.   

Gazap Üzümleri’nin yazarı John Steinbeck bir savaş muhabiriydi.  
Ernest Hemingway da öyle. İspanya iç savaşında görev başındaydı. Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanı oradaki izlenimlerinin ürünüdür. 
İlya Ehrenburg… Paris Düşerken romanını bilen biliyor. Bu ünlü yazar da bir savaş muhabiriydi. 
Vasili Grossman Türkiye’de Kürt ne ise, Rusya’da, hatta ne yazık ki Stalin döneminde Sovyetler’de tıpkı öyle olan, ötekileştirilen bir Yahudi savaş muhabiriydi. İkinci Dünya Savaşı’nda Ukrayna’da, Kursk’ta, Berlin’de Kızıl Ordu saflarında ölümle burun buruna halkına savaş gerçeğini duyurdu. Kitapları yasaklandı, şimdi ölümünden nice yıllar sonra yasaklanan kitapları yüzbinlerce basılıyor; o kitaplar savaş trajedisinin imbiğinden süzülmüştür. 

Konstantin Simenov bir Sovyet savaş muhabiriydi. Krasnaya Zvezda’ya (ordu gazetesi Kızıl Yıldız) Stalingrad’dan haberler geçiyordu. Hem kendi aşkı, hem de siperlerdeki askerlerin duyguları yazdığı bir şiirde öyle büyük bir güçle dile gelmişti ki, “Bekle beni geleceğim” şiiri o dönemde tüm askerler tarafından ezberlenmişti. “İnsan Asker Doğmaz” romanını Kandil’deki benim kuşağımdan bütün Hevaller ezbere bilir. 

Burada bir parantez açıp, savaş muhabirinin ve faşizme karşı savaşan askerin ruhsal durumunu anlamak için Simenov’un bu şiirinden bazı bölümler aktaracağım. Bu şiir ölüm/kalım savaşında askerin sevdiği insana “benden umut kesme” mektubudur: 

“Bekle beni, döneceğim / Bütün gücünle bekle. / 
Bekle, sarı yağmurlar
 / Hüzün getirdiğinde.
 / Bekle karda, tipide / 
Bekle bunaltırken sıcak
 / Bekle, kimseler beklemezken
 / Geçmişi unutarak 
 
Tüm ölümlerin inadına. / 
Varsın beklemeyenler
 / Yorsun bunu şansa / Anlamayacak onlar
 / Nasıl ortasında ateşin
 / Kurtardı beni
 / Senin bekleyişin.
 / İkimiz bileceğiz sadece: 
Başardın beklemeyi sen
 / Kimsenin bekleyemediğince.” 

Ve Tolstoy… Kırım Savaşında bizzat bulundu. “Savaş ve Barış” romanında Çarlığın savaş politikasını amansızca suçladı. 
Tıpkı bizim savaş meydanlarından haber veren gazeteci arkadaşlarımız gibi… 
 
Siz kimleri tutukladığınızı biliyor musunuz?  
Onlar bugünün gazetecileri, yarının Seinbeckleri, Hemingweyleri, Ehrenburgları, Grossmanları, Simenovları Tolstoylarıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.