Devlet malı

Aykan SEVER yazdı —

  • Yeni bir dünya yaratmada mücadele azmini kaybetmeden, geleceğin insanlık ve doğa lehine şekillenmesi uğruna doğrudan demokrasiye dayalı bir sosyalizm için yeni yollar açmalıyız.

Dünya büyük bir altüst oluş içinde. Yerkürenin genelinde giderek daha fazla etkili olan neo-faşist zihniyet, post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nın ateşini harlayarak her alanda hakimiyet kurma arayışında ve insanlığa ait değer namına ne varsa iğrenç nefesiyle boğmaya çalışıyor. Elbette onlara teslim olmayacağız!

Dünyanın genelinde yaşadıklarımızla ilgili çok sayıda tartışma var. Ancak bunların önemli bir kısmı bir bütünlükten yoksun olduğu gibi "çözüm" önerisi de barındırmıyor. Ayrıca dikkat çekici bir biçimde siyasetten alabildiğine yalıtılmış zihniyetlerin parlatıldığı, popülarize edildiği görülüyor. Sloven akademisyen Slavoj Žižek bunun çarpıcı örnekleri arasında. Son olarak Ukrayna lideri Zelenski'nin Beyaz Saray'da "dövülmesi" üzerine yaptığı değerlendirmeye denk geldim. Žižek bu yazıda dünyadaki jeostratejik değişimleri -mesela ABD-Rusya yakınlaşmasını- Savaş'ı yaratan kapitalizm dehşetini anlamaktan uzak palyatif bir "analiz" yapıyor. Esasında "uzaklık" politik olup olmamayla ilgili. Bu tarzdan yaklaşımlar doğası gereği dünyanın mevcut gidişatını nasıl değiştiririz gibi sorulara yanıt aramak yerine sadece savaşın taraflarından birinin yanında durmayı "doğru" olarak görüyor. Dolayısıyla barış ve yeni dünya yaratma mücadelesi gibi arayışlar onun lügatinde yok. Elbette iyi niyetinden kuşku duyamayız ancak tıpkı kendisi gibi mevcut Savaş'ın yarattığı bir fenomen olan Trump türünden para kazanmayı sanat bellemiş, bu yolda kardeşine dahi acımayan ve babasının gırtlağına bile çökebilen örnekler karşısında düşünsel performansı fazlasıyla naif kalıyor. 

Türkiye'deki tablo kuşkusuz çok daha vahim. Rejim devlet terörü eşliğinde psiko-politik bir harekat düzenlerken okumuş yazmış takımı her biri modern Şeyhülislam Ebussuud kılığında fetvalar yazıyor. Toplum halihazırda önemli ölçüde çürümüş bir halde yani bir birlik, ortaklık olma özelliklerini kaybetmiş durumda. Devlet malı tapon şovmenler bu çürümüşlüğü büyütmek ve toplumun daha fazla parçalanarak herkesin birbirine düşmanlaşmasına ön ayak oluyorlar. Yeni pogromlar ve soykırım saldırıları için zemin yaratıyorlar. Aynı zamanda bütün "toplum" diktatörlüğün sadık bir payandasına, bir faşiste yani devletin malına dönüştürülmeye çalışılıyor.

Türkiye'deki muhalif kesimler de kaçınılmaz olarak rejimin baskı ve psiko-politik saldırıları karşısında "yaşam kaygısı"na kapılarak şovenistleşiyor. Maalesef Suriye'de devam eden TC destekli soykırım pratikleri karşında "sol"un bir kısmı bu türden bir zihniyet sergiledi. Bunun yerine rejimin saldırganlığının zihinsel temelini şekillendiren Sünni-Türkçü faşist anlayışa, militarizme/Savaş'a karşı köklü eleştiriler etrafında dayanışmayla birlikte mücadele ederken barış, adalet, demokratik bir toplum ve yeni dünya yaratmayı önümüze koymak sanırım daha yaşamsal önemdedir. Bu açıdan Orta Doğu coğrafyasının bütününde ve dünyada halklara yapılan zulüm, katliamlar ve baskılara karşı hep birlikte ayağa kalkmak önemli. Somut ve gerçek olan budur, yoksa rivayet ve tarihi menkıbelerle yol alamayız.

Yeni bir dünya yaratmada mücadele azmini kaybetmeden, geleceğin insanlık ve doğa lehine şekillenmesi uğruna doğrudan demokrasiye dayalı bir sosyalizm için yeni yollar açmalıyız.

Not: Tarih elbette tekrar etmez ancak geçmişten bugüne uzanan çeşitli siyasal akımlarda kendini taklit etme eğilimi vardır. Bununla ilgili bir hatırlatma: 1. Dünya Savaşı öncesi İttihat Terakki, Taşnaksutyun'a (Ermeni Devrimci Federasyonu-Kuruluş tarihi 1890, halen Ermenistan'da aktif) Rusya sınırları dahilinde yer alan Ermenileri birlikte örgütleyip yönlendirerek Rusya'yı içeriden vurmayı teklif eder ancak Taşnaksutyun kabul etmez. İttihat Terakki'nin bir heyetle katıldığı Temmuz-Ağustos 1914'de Erzurum'da toplanan Taşnaksutyun kongresinde ise Rusya'yla bir savaş çıkması halinde Osmanlı Ermenilerinin Osmanlı topraklarını savunacağı kararı alındı, Rusya'daki Ermenilerle ilgili herhangi bir güvence verilmedi. Kasım 1914'te savaş patlak verince sınırın iki tarafındaki Ermeniler ilk kaybedenler arasındaydı. Sonrası malum…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.