NATO'nun sonu mu geliyor?

Aykan SEVER yazdı —

  • Almanya-İngiltere-Fransa üçgeni, ortada NATO dururken neden kendi aralarında yeni anlaşmalar yapmaya yöneldiler? Anlaşılan sürmekte olan 3. Dünya Savaşı, ikincisi sonrası şekillenen kurumları dağıtma işine doğal olarak NATO'yu da dahil etti.

Geçenlerde basında yer alan şöyle bir haber dikkatimi çekti; İngiltere ile Almanya arasında tarihi bir savunma anlaşması imzalandı (Kensington), bu 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana bir ilk diye niteleniyordu. Taraflar herhangi bir saldırı durumunda birbirine yardım etmenin garantisini veriyordu. Bu NATO anlaşmasının meşhur 5. maddesine benziyordu ancak Londra ve Berlin neden kendi aralarında özel böyle bir mutabakata gerek duydular, yoksa NATO'nun geleceğiyle ilgili bir takım sıkıntıları mı var türünden soruları ister istemez akla getiriyor.

İş burada kalsa "iyi". Alman Başbakanı Merz'den önce Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, İngiltere'yi ziyaret etmiş, İngiltere Başbakanı Stammer'la yaptığı görüşmelerin neticesinde iki ülke arasında nükleer silahlar üzerinde işbirliği koordinasyon ve olası tehditlere birlikte karşı koyma başlıklarında yeni anlaşmalar imzalamışlardı. Northwood Deklarasyonu adı verilen bu metin Storm Shadow seyir füzelerinin geliştirilmesi hedefini de içeriyor. İki anlaşma kapsamında da militarist zihniyetlerin göçmenlere karşı etkin mücadele başlığında uzlaşmaları da tabii ki tesadüf değil.

Almanya-İngiltere-Fransa üçgeni, ortada NATO dururken neden kendi aralarında yeni anlaşmalar yapmaya yöneldiler? Halbuki daha üç beş hafta önce Trump'ı ağırlamış, çok istemeseler de yeni imparatorun önünde eğilmişler ve Avrupa halklarının geleceğini savaşa ve sefalete mahkum edecek "savunma" bütçesinin artışına imza atmışlardı. Fakat anlaşılan sürmekte olan 3. Dünya Savaşı, ikincisi sonrası şekillenen kurumları dağıtma işine doğal olarak NATO'yu da dahil etti. Avrupa silahlanma harcamalarını artırıp, orduları büyütür ve kendi aralarında özel anlaşmalar yaparken her ne kadar gerekçe olarak "Rus tehdidi"ni sunsalar da gerçekte ABD ve dolayısıyla NATO'ya artık güvenmiyorlar. Bu aslında yeni bir gelişme değil. Daha önce başta Macron (Fransız lider, NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti veciz sözüne geçenlerde "özgür olmanın yolu insanların senden korkmasından geçer, bunun için güçlü olmalısın"ı da ekleyerek Trumplaşmanın geldiği boyutu da sergilemiş oldu) olmak üzere birçok Batılı lider bu güvensizliği dile getirmiş ve Avrupa ordusu kurmaya yönelmişlerdi. Ancak Ukrayna Savaşı'nın dağıtıcı etkisi bu kurguyu bozmuş, kıta Avrupa'sını ABD'ye daha fazla bağımlı olması sonucunu doğurmuştu. Şimdi ise Avrupa'nın genelinde giderek askeri harcamalar ve militarist siyasal anlayışlar yükselirken Trump yönetimine mesafe koyan yönelimlerin artması da kaçınılmaz gözüküyor. Bu durum içerideki anlaşmazlık ve sorunları da büyüteceği gibi kapitalizmin tanrısı savaş olan güç dini, özellikle ideolojik alandaki boşluk nedeniyle toplumsal çürümenin önüne bırakın militarist zihniyetle geçmeyi, daha da kokuşturacaktır...

Bütün bunların paralelinde Avrupa ülkeleri yeniden silahlanma sürecinde askeri gücünün yanı sıra ek gerekçelerle Türkiye'yi yanlarında tutmak istiyor. Şimdilik Yunanistan ve Kıbrıs bu başlıkta engel ancak bu sorunu bazı garantilerle çözmeleri bekleniyor. Hali hazırda Türk askeri üretim sanayi ile Avrupalılar çeşitli ortaklıklara girerek fiilen bu ilişkileri geliştirmeye başladılar.

Türkiye'de oligarşi içi çelişkiler artıyor

Ancak Türkiye ciddi bir kriz içinde. ABD ve İsrail'in bölgedeki zorlamaları bir yana rejimin ülkenin doğasını yağmalamaya dayanan aynı zamanda çalışan kesimleri köleliğe ve halkları yoksulluğa iten politikalarının yarattığı açmaz, düzene karşı hoşnutsuzlukları ve öfkeyi artırıyor. Ayrıca egemen sınıflar ve onların temsilcisi kesimler arasındaki sorunları da büyütüyor. Bu oligarşik yapı ülkenin geleceği ile ilgili ne bir rota çizebiliyor ne de halklar, Erdoğan'ın "tarihi" konuşmasında vadettiği Çin'den Adriyatik'e palavlarına aldırıyor. Boş laflarla ne karın doyar ne de zihin. Oligarşinin tüm kanatları teyakkuz halinde. Yerleri dar ve iktidar oyununda ayakta kalmak için birbirlerini tasfiye etme arayışındalar. 

NATO'nun içindeki sarsıntılar ve arayışların Türkiye sahasında da çeşitli karşılıklar bulması normal. Ancak Türkiye'deki uzantıların problemi biraz daha ağır ve derin. Görünen o ki bir NATO aparatı olarak örgütlenen MHP ve arkasındaki kesimler politika oyununda diğerlerine göre biraz daha maharetli. Gelecek kaygısı olan ve şimdiye kadar NATO kılıcı sallayan AKP ileri itilirken, Türkiye'nin NATO'ya dahil olmasına ön ayak olan CHP ise tasfiye tehdidiyle karşıya. Mesele tabii ki NATO ve yansımalarından ibaret değil, bu olayın sadece bir yönü. Asıl sorun barışçıl, demokratik bir gelecek tasavvuru olmayan rejimin ayakları birbirine dolansa bile topluma karşı şiddete yönelen iflah olmaz zihniyeti.

Türkiye halklarını zorlu mücadeleler bekliyor. Net olan ise seyrederek herhangi bir şeyin değiştirilemeyeceği.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.