Dün ve yarın 15 Ağustos 

Selim FERAT yazdı —

  • Seviniyorum; 15 Ağustos’u başlatan ve hala yaşayanlar, Castro’nun deyimiyle "tarihin ustaları değil, öğrencileridirler" onlar, "devrimci süreçten öğreniyorlar" çünkü "devrim meselelerinde, devrimci sürecin kendisi cevap olacaktır!"

Bu yazının 15 Ağustos’tan bir gün sonrasına denk gelmesi de bir tesadüf eseri değil.

Tesadüflere inanmıyorum.

İnancım realiteden yana.

Toplumsal bir deprem olarak algılayacağımız 15 Ağustos’un 38 yıl sonrasındayız.

15 Ağustos hafızaya "devrim içinde devrim" olarak geçmeli.

Devrimi "uzun bir yürüyüş" olarak algılarsak, 15 Ağustos daha önceki "devrimler" silsilesinin devamında, kelimenin tam anlamıyla "devrim içinde devrim" olarak başladı.

Yetmeyen devrim, yeni bir devrim atılımından sonra, sürekli bir evrimleşme dönemine girdi.

15 Ağustos bir yerde sistem teorisinde "eğer sorun çözümse, o zaman sorunun kendisi çözümdür" (Paul Watzlawik)‘ün canlı örneklerinden biri olarak yaşama geçti.

15 Ağustos için davet çıkaran sistem, Türkiye Cumhuriyeti’ydi.

Birinci varsayım: Felaketlerin yaptırımcısı yeni felaketlere davet eden güçtür.

İkinci varsayım: Karanlık bir tünelin sonundaki bir mum ışığı gücündeki ışık, güneşin doğacağının habercisidir.

Üçüncü varsayım: Çoğunluk veya azınlık, göreceli kavramlardır. Bir karıncanın kendisinden defalarca büyük bir bitkiyi sırtlaması, toplumsal bir fenomen olarak düşünüldüğünde, 15 Ağustos’ta minare’den bildiri okuyan bir "azınlık"ın, sosyal bir bakteri olarak, bir devletin temellerini sarsacağından, toplumları dönüştürebileceğinden hareket edebiliriz. 

Dördüncü varsayım: 15 Ağustos aktüelliğini 38 yıl sonra hala canlı tutuyor; dün bir 15 Ağustos’u yaşadık. Bir gün sonrası, gelecek 15 Ağustos’a akacak. Bunun nedeni, yaşayan toplumsal hücrelerin hafızasının canlı olması; bu hafızayı taşıyanların kendilerini dinleyecek, yeni nesil kulaklar bulması olarak ifade edilebilir.

Beşinci varsayım: 15 Ağustos’un devamı, saldırgan emperyal güç NATO’ya rağmen, sosyalist bir dönüşümü ve böylece de anti-otoriter bir sosyal yapıyı doğurabilir. Bunun canlı örneğinin Rojava Kantonları olması, emperyalizm açısından bundan sonraki çatışmalara yol açacak kadar tehlikeli bir gelişmedir. Dünya ölçeğinde, Rojava köy içinde bir köy, devrim içinde yeni bir devrimdir.

II

15 Ağustos, küçücük bir dünyaya dönüştürülen Dünya’da, toplumsal öğreti olarak hala canlılığını koruyor. 

Britanyalı tiyatro yazarı ve rejisör, ABD’nin savaş politikalarına karşı duruşu sağlam adam Harold Pinter, nobel ödülünü almadan iki yıl ve yaşama gözlerini yummadan beş yıl önce, "savaş" adlı bir broşürde "Hava durumu tahmini" adlı şiirinde, tam da 15 Ağustos’tan önceki atmosferi tarif etmiş oluyor:

"Bugün sabah hava bulutlu olacak.
Oldukça serin
Ama gün içinde
Güneş doğacak
Ve öğleden sonra kurak ve sıcak olacak.

Akşam ay parlayacak
Ve olukça aydınlık
Ancak
Rüzgar canlıdır
Ancak gece yarısına kadar tekrar yatışacak
Sonradan hiçbir şey olmayacak.

Bu son hava tahminidir."

Bu bölüm için son söz: Hala seviniyorum; 15 Ağustos’u başlatan ve hala yaşayanlar, Castro’nun deyimiyle "tarihin ustaları değil, öğrencileridirler" onlar, "devrimci süreçten öğreniyorlar" çünkü "devrim meselelerinde, devrimci sürecin kendisi cevap olacaktır!" 

Selimferat@web.de

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.