Dün ve yarın: 15 Ağustos II

Selim FERAT yazdı —

  • Bu 15 Ağustos’u neden yarın ve daha sonrasında yitmeyeceğinin toplumsal değeri yüksek zenginliğinden biri olarak tarihe yansıyacak. İnsan yok olmamalı; 15 Ağustos’un kaybolmamasının berrak künyelerinden biri de bu!

15 Ağustos’un tarihe geçecek zenginliklerinden biri, Kürdistan toplumlarının ve bireylerinin kimliklerinin toplumsal belleğe kaydetmesidir. Hiç kimse kaybolmadı. Aramızdan ayrılıp gidenlerin anısına yazıldı; albümlerde fotoğraflara yer verildi. Annelere, babalara kardeşlere ve arkadaşlarına, yazılı, belgeli bir yaşam hikayesi miras bırakıldı. 

Öncesinde:
“Çakalların bir çakal için iğrenç” (Pablo Neruda) olduğu ülke Türkiye’de her çakal bir öncekisini aratıyordu.

Pablo Neruda’nın “Bazı şeylerin açıklaması” şiiri, 15 Ağustos önceki sahne için açıklayıcı olabilir:
Sahne 1:
“Gel sokaklardaki kanı gör,
gel, gör
sokaklardaki kan,
gel, kana bak
sokaklardakine!”
Bu Kürdistan’daki bir Narrativ (hikaye)dir.
Sonrasında suskunluk, korku sindirmeye dayalı bir yaşam.
Tam anlamda sürekli akan bir savaş ırmağı…

Britanyalı tiyatro yazarı ve rejisör, Harold Pinter, “savaş” adlı yapıtındaki “Ölü” şiirinde, bir bilinmeze doğru giden tarihi kırmak için sorular soruyor:
“Ölü nerede bulundu? 
Ölü adamı kim buldu?
Ceset bulunduğunda ölü müydü?
Ölü adamı nasıl buldular?”

Ve 15 Ağustos’ta çıkış yapan genç adamlar, cevap aradılar;
“Ölü adam kimdi?”

Pinter yorulmadan sordu: 
“Ölünün ve terkedilmiş ölünün 
Baba, kız veya erkek kardeşi kimdi?
Ya da amcası ya da kız kardeş ya da anne ya da oğlu?”

15 Ağustos’tan sonra her aileden yaşamını yitiren baba, oğul, kız, dede için yeni bir sayfa açılıyor. Albümler var ve Harold Piner’in: 
“Terk edildiğinde ölmüş müydü?
Terk edildi mi?
Onu kim terketmişti?” 
Ölü adam çıplak mıydı yoksa yolculuk için giyinmiş miydi?
sorularına cevap verildi. Cevap arandı…
Harold Pinter, savaşın terkettiği alanlarda, kaybolan kimliklerle ilgili tarihi soruşturma açmıştı. 15 Ağustostan sonra, kaybolmayan isyancılar, “tarihi  hafızaya” dönüşüyor. Kollektif bellek, Piner’in haklı sorgusuna cevap arıyordu:
“Neden ölü adamı ölü ilan ettiniz?
Ölen adamı ölü mü ilan ettiniz?
Ölü adamı ne kadar iyi tanıyordunuz?
Ölen adamın öldüğünü nasıl bildiler ki?”

15 Ağustos’tan sonra, artık, ölü sadece ölü değildir. Yaşama dair mercek, aramızdan ayılanların kimliğine ışık tutuyor, büyütüyor ve gidenlere unutulmaz bir kimlik künyesi yüklüyor. 

Annelerin, babaların, kardeşlerin sordukları sorular:
“Ölü adamı yıkadınız mı?
iki gözünü de kapattınız mı? 
Onu gömdünüz mü?
Onu terk ettiniz mi? 
Ölü adamı öptünüz mü?”
cevapsız bırakılmadı.

Bu 15 Ağustos’u neden yarın ve daha sonrasında yitmeyeceğinin toplumsal değeri yüksek zenginliğinden biri olarak tarihe yansıyacak. 
İnsan yok olmamalı; 15 Ağustos’un kaybolmamasının berrak künyelerinden biri de bu!
 
Selimferat@web.de 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.