Endüstriyalizm; Doğa-yaşam düşmanı

Forum Haberleri —

  • Kapitalist Modernite’nin önemli sac ayaklarından endüstriyalizm doğayı kaynak konumuna taşıyarak, meta üretmek adına giriştiği savaş, insanı ve doğayı bir tükenişe doğru sürüklerken, yaşananın sistemsel olduğu açıktır.

VAHAP IŞIKLI

Tarihsel süreçte insanlığın doğumdan, ölüme olan yaşam döngüsünde, canlı olması itibariyle ihtiyaçlarla beraber bir yaşam şekillenmiş oldu. Besinle birlikte barınma, barınmayla birlikte sağlığa değin, bütünüyle bir ihtiyaç temelli yaşam gelişti. Sonrasında artı-üründe yaşanan gelişme, kapitalist tarzda bir üretim ilişkileri ile şekillenmeye başlanınca bir anlamda artık sapma yaşanıyor ve ihtiyaç temelli yaşam, ihtiyacın fetişleştirilmesine dönüştü.

İhtiyaç fetişizmi, belki de hiç elzem olmayan bir metanın, sırf arz-talep yaratmak ve bunu bir şekilde etiketleyip, makyajlayıp satmak amacıyla suni bir ihtiyaç yaratmaktır. İhtiyaç denilerek meşruiyet zemini yaratılarak, öncelikle doğa üzerinde aklın öne çıkarılması, Newton üretimi mekanik fizik, denklemler derken bugün nesnelleşen doğa, bir avuç –özne- olan sermaye-iktidar birlikteliği dünyayı yaşanılmaz hale getirmiştir. Bunlarla beraber özneleşen sermaye-iktidar, doğayı nesnelleştirdiği gibi endüstriyalizm ayağıyla fabrikalarda bir meta üretir gibi, insan da üretmeye başlar. Öyle ki artık birey güdülenerek ihtiyaç fetişizmi içine çekilmiş, gönüllü olmasa da güdülenmiş bir modern köleliği onaylamaktadır. Kapitalist Modernite çarkına vida ettiği bireyi neoliberal piyasaların sonucu finansal yollarla, bireyi göbekten bağlayarak yarattığı günaha bir ortak arayışını böylelikle taçlandırmaktadır. Öyle ki Öcalan’ın "ezel-ebed’’ kavramsallaştırmasındaki bir sonsuzluğu yaratmaktadır, zira var olan sömürüyü toplumun tüm kesimlerine yedirerek ömrünü uzatabilmektedir.

Endüstriyalizm, bilimciliğin pozitivist doğmalarıyla katılaşarak, ihtiyaç fetişizmiyle de demagoji yapılarak üretilen bir ideoloji halini almıştır. Hal buyken var olan bilimciliğe dayalı tüm üretimler iktidar-sermaye için bir üretimken, sonsuz üretim, azami kâr, kesintisiz birikim derken, güdülü köleliğe dayalı bir tüketimle sonuç bulacaktır.

Bugün ihtiyaç fetişizminin sonucu endüstriyalizmin yaratımı fabrikalardan, tesislere çalışan işçi kesimlerin ürettiklerinin karşılığı kadarıyla emeğinin karşılığını alamayanlar, buna karşın ancak tüketmesi karşılığında yaşamasına izin verilebiliyor. Özetle, hem üretecek, hem emeğinin karşılığını alamayacak, ama ürettiklerini de tüketmesini güdülüyordu.

Ve sonsuzlaşan iktidar-sermaye ikilisi, var olan hiyerarşi sonucunda tahakküm bir yana, doğa, kadın, birey derken toplumun tüm gözeneklerine sızarken ahlaksız ve politikasız bırakılan birey duygusuz, biraz isteksiz fakat itirazsız bir makinanın işlediği gibi birey- toplum halini almaya başlar. Bununla beraber itirazı olan kesimleri, sistem dışı bir yerde, ya da devlet aygıtının dışında kalmalarını da istemez, aynı şekilde alternatif tarzda ekonomik faaliyetleri dâhi sistem içileştirmek için tüm araçları kullanmaktadır, zira var olan sistem açık kabul etmez.

Endüstriyalizm teknik anlamda teknolojik alet, makine ve bütünüyle meta üreten bir bilimciliğin yanında sosyolojiden, psikolojiye bütünüyle sosyal bilimi de kendine eklemlemiştir.  Sonrasında sanattan, spora, sinemaya kadar özetle endüstriyalizm, toplumun tüm gözeneklerine sızmış olmaktadır. Zira nesnelleşen birey-toplumun duygularının, ahlakının da alınması gerekirdi ve öyle ki hem üretim, hem de tüketim için köleliği kusursuz, muazzam yapması sağlanmalıdır. Sonuç olarak doğa-kadın-toplum üzerinde katmerleşen tahakküm, evreni ekolojik bağlamda bir krizi yaratırken, toplumu tükenişe doğru sürüklemektedir.

Buna karşın şunu da açık görmek gerekir, bugün Kapitalist Modernite’nin merkezlerinden olan ABD, Trump’ın kaybedişinden sonra göreve gelen Biden, Paris İklim Anlaşmasına geri döneceklerini açıklamış oldu. Doğrusu var olan anlaşma ekolojik anlamda yaşanan kriz ve felaketlere karşı tamamıyla çözüm olmasa da umut verici, fakat çözüm olarak ortaya atılan bir anlaşma bu iken, ABD’nin hem var olan endüstriyalizmden kopmak istemeyip, hem de tepkileri dindirmeye çalışmak için ortaya attığı yeni düzenin adı; "Yeşil Düzen’’

Özetle; Kapitalist Modernite’nin önemli sac ayaklarından endüstriyalizm doğayı kaynak konumuna taşıyarak, meta üretmek adına giriştiği savaş, insanı ve doğayı bir tükenişe doğru sürüklerken, yaşananın sistemsel olduğu açıktır. Buna karşın azami kâr ve kesintisiz birikime dayalı bir sistem olan Kapitalizm, var olan problemlere bırakın çözüm olmayı, kriz yaratanın kendileri olduklarından bir çarelerinin olmadığı da açık.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.