Erdoğan teslim oluyor ama kuyruğu hala dik 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Ve yolun sonuna geliniyor. Trump gibi bir türlü “yenilgiyi” kabul etmeyen Erdoğan, şimdi AB’nin ayaklarına kapanmış, suçlarından dolayı affedilmek için yalvarıyor. Biden’ın 20 Ocak’ta işbaşı yapmasından önce “reform” adı altında en az zararla teslim olma hesapları yapıyor. 

Canan Kaftancıoğlu faşist rejimin hedefinde.

Devletin başındaki adam, düpedüz uydurma bir ithamda bulunduktan sonra, Soylu denilen adam da “Canan Kaftancıoğlu, terör örgütlerinin soytarısıdır” dedi.

Kaftancıoğlu CHP İstanbul İl Başkanıdır. CHP tarihine faşist rejimi izlediği esnek ittifak politikası ve sandık güvenliği önlemleriyle deviren kadındır. Erkek egemen CHP gibi bir partide İstanbul’un başına, nice “ulusolcu” unsurların faşist rejimle işbirliğine rağmen bir kadının geçebilmesi, “örgütsel devrim” gibi bir şeydir. 

Bu olayda “kadın düşmanlığı” ile “İstanbul yenilgisi” iç içe geçmiş. Kaftancıoğlu belli ki artık tehlike altındadır. 

Hazırlanan ortamın sonucunda fizik olarak yok edilmesi ya da Demirtaş, Kavala, Altan gibi yıllarca zindanda çürütülmesi kapı eşiğindedir. 

Ve bu adamlar şu sıra Avrupa Birliği kapılarında “bizim yerimiz AB” diye utanç verici bir yüzsüzlükle “teslim şartlarını” konuşmaya başladılar. 

Erdoğan rejimi 2010 yılında ABD ile ortak girdiği “üçüncü dünya savaşında” rezil oldu. Suriye’yi, Irak’ı, Mısır’ı, Tunus’u, Libya’yı hegemonyası altına almak üzere girdiği bu savaşın beşinci yılında Kobanê’de bütün iddialarını kaybetti. ABD ile girdiği savaşta ABD’yle karşı karşıya geldi. Aklı sıra küreseller arasındaki çelişkilerle oynayarak işin içinden çıkmaya çalıştı. Küreseller, ABD, AB ve Rusya bu hırsı boyundan büyük adamları, Kürt halkını kurban vererek bir müddet oyaladı. Rejim hiçbir devlete tek mermi bile atmadı, bütün bombalarını “devleti olmayan” o nedenle uçaksız, tanksız, kalaşnikoflu Kürdistan gerillasının üstüne boca etti. Sonunda ne oldu? AKP’nin ilk döneminde elde edilen pazarların büyük kısmını kaybetti. Ekonomisi çöktü. Ve daha beteri, alçakça cinayetler işlese de, Rojava’nın kimi bölgelerini işgal etse de, Güney Kürdistan’da Barzani ile anlaşıp işgal ettiği bölgelerde Kürt halkına saldırsa da, PKK’yi de, YPG’yi de yok edemedi. Edemeyince, bu defa döndü HDP’ye saldırdı. Bu da olmadı. On bini aşkın gözaltı, tutuklamaya rağmen HDP hala ayakta.

Ve yolun sonuna geliniyor. Trump gibi bir türlü “yenilgiyi” kabul etmeyen Erdoğan, şimdi AB’nin ayaklarına kapanmış, suçlarından dolayı affedilmek için yalvarıyor. Biden’ın 20 Ocak’ta işbaşı yapmasından önce “reform” adı altında en az zararla teslim olma hesapları yapıyor. 

Uzunca bir süre “Rusya’ya teslim olurum, ardından Çin’e trenle giderim ha” diyerek Batı’ya şantaj yaptı. Ve şimdi Batı’ya “teslim” olma sürecinde. 

Teslim olursa buradan demokrasi sofrasına ekmek düşer mi?

Düşmez. Ekmek isteyenler ekmek beklerse hava alır. Demokrasi mücadele tarihi göstermiştir ki, “ekmek verilmez, zorla alınır.”

Erdoğan’ın bir yandan “teslim” bayrağı çekerkin, bir yandan da “Kaftancıoğlu teröristtir” demesine baktığınızda, bu teslim sürecinin küresel emperyalizmin iç meselesi olduğunu kolayca anlarsınız. Batı Türkiye’yle giriştiği sürtüşmeyi kazanmıştır. Hangi konuda? Erdoğan’ın “üçüncü dünya savaşı sürecinde rotayı Rusya ve Çin’e yöneltme” yeltenişini yenik düşürmüştür. Bu sonuç Batılı küreseller için yeterlidir. Erdoğan’ın eksen değiştirme yeltenişlerini önlemek için halkın demokratik haklarını feda etmelerine, “Türkiye’yi kaybetmemek” için, rejimde uyduruk birkaç değişikliği “demokrasi” diye onaylamalarına kimse şaşırmamalı. Rojava’da olan biten bu konuda yeterli deney sağlamıştır. 

Durum “umutsuz” mu?

Değil. 

Erdoğan “teslim pazarlıkları” yaparken, en zor konumda olacak. Bütün gücüyle kendisinin ülkede “alternatifi” olmadığını Batılılara göstermek için her türlü mel’aneti yapacak. Asiltürk’ü ziyaret edecek, İyi Parti’yi zorlayacak, CHP’nin Kaftancıoğlu tarafından temsil edilen namuslu kesimini tasfiye etmeye kalkacak ve HDP’yi kapatılmaktan beter etmek için her yola başvuracak.

Yapabilecek mi?

Eğer yaparsa “teslim masasında” Erdoğan oturur. Yapamazsa hem Türkiye rezil bir teslim anlaşmasından, hem de Erdoğan ve suç ortaklarından kurtulur.

Demokrasinin önü açılır. 

O halde şu günler çok önemlidir. 

Tüm muhalefet Erdoğan’ı istifaya zorlamalıdır. 

En azından şunu tüm dünyaya ilan etmelidir:

Böyle ya da benzer bir şekilde davranılmaz da, Batı’nın: Erdoğan bir savaş suçlusudur, er geç Saray’dan kovulacaktır. O nedenle bu adamla yapılacak hiçbir pazarlık halk tarafından kabul edilmeyecektir.

AB’nin ve Biden’ın küresel ortak çıkarlar adına Erdoğan’la yapacağı pazarlığa göz kırpılır, Batılı devletlere “biz de bu pazarlığın içindeyiz” izlenimi verilirse, bu tutum demokrasiye de, halka da ihanet olur. 

Muhalefet “biz Erdoğan’ın alternatifiyiz” diyebilecek mi? Mesele bu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.