İmralı’da durum endişe verici

Dosya Haberleri —

 Louis Lemkow

Louis Lemkow

İmralı'ya gitmek için başvuru yapan Avrupalı hukukçular ve bilim insanları arasında yer alan Profesör Louis Lemkow Özgür Politika’nın sorularını yanıtladı.

  • Abdullah Öcalan’ın durumu ve Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar karşısında derin endişe içinde olduklarını söyleyen Profesör Louis Lemkow, "Adalet Bakanlığı’na bir mektup yazdık, eleştirilerimizi ilettik. Bunların hiçbirinin bir demokraside kabul edilemez olduğunu bildirdik" dedi.
  • İmralı’yı ziyaret eden CPT'den bir açıklama yapmalarını beklediklerini kaydeden Lemkow, "Biz bu raporun bir an önce yayınlanması için baskı kurmaya devam edeceğiz. Burada durumun ne olduğu gayet açık ve ben CPT’nin de bunu ortaya koymasını bekliyorum" diye vurguladı.

ERDOĞAN ALAYUMAT/İSTANBUL

Uluslararası Komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 23 yıldan bu yana İmralı Ada Hapishanesi'nde ağır tecrit altında. 2011 yılına kadar düzenli olmasa da avukatları ile görüşebilen Öcalan, 2011 yılından 2019 yılına kadar avukatları ile görüştürülmedi. ‘Çözüm Süreci'nin başlaması ile birlikte hem devlet heyetleri hem de siyasi heyetler dışında aile görüşü gerçekleşse de İmralı kapıları Öcalan’ın avukatlarına kapalıydı. Çözüm Süreci'nin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından bitirilmesinden sonra İmralı kapıları hem ailesine hem de heyetlere kapatıldı. 2016 yılında içinde milletvekillerinin de bulunduğu onlarca Kürt siyasetçinin başlattığı açlık grevi sonucunda kardeşi, Mehmet Öcalan, İmralı’ya giderek Öcalan ile kısa bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşmeden sonra 2019 yılına kadar İmralı’da her hangi bir görüşme gerçekleşmediği gibi tecrit koşulları daha da ağırlaştırıldı.

Öcalan'dan 19 aydır haber alınamıyor

2018 yılında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlayan ve 200 gün süren açlık grevlerinden sonra İmralı kapıları uzun yıllar sonra avukatlarına açıldı. 2019 yılında 5 avukat görüşmesi gerçekleştikten sonra İmralı kapıları yeniden kapandı. Öcalan en son 25 Mart 2021 yılında kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı telefon görüşmesinden sonra kendisinden 19 aydır haber alınamıyor.

Öcalan ile görüşme başvuruları

Ağır tecrit altında olan Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için Türkiye ve dünya çapında çeşitli kampanyalar yürütülüyor. Bu çalışmalar kapsamında geçtiğimiz günlerde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı’da rehin tutulan diğer tutsaklar Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar ile görüşmek için Türkiye’ye gelen Avrupalı hukukçular ve bilim insanları İmralı’ya gitmek için Türk Adalet Bakanlığı'na başvuru yaptı. 

Heyette yer alan Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avukatlar Birliği (ELDH) Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda Barselona Otonom Üniversitesi Çevre Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olan Emeritus Profesör Louis Lemkow Özgür Politika’nın sorularını yanıtladı.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Uzun yıllardır insan hakları mücadelesinde yer alıyorum. Elbette Türkiye bu konuda merkezi çalışma alanlarımdan biri. Katalonya’da yaşadığımız problemler sizin Türkiye’deki yasal sistem ve pratikler karşısında yaşadıklarınıza oldukça benziyor.

Öcalan'ın ağır tecrit altında tutulduğu İmralı’ya gitmek için başvuruda bulunan heyette yer alıyorsunuz. Öncelikle neden bu girişim içerisinde yer aldığınızı öğrenebilir miyiz?

ELDH önde gelen bir insan hakları ve öncü bir hukuk örgütü. Ben de ELDH’in yönetim kurulu üyesi olarak buraya geldim. Çünkü Türkiye’deki adalet sisteminden dolayı endişe duyuyoruz. Adalet adil, tarafsız ve bağımsız bir yargı demektir, fakat Türkiye’deki durum bu değil. Türkiye’de uygulanan tutuklu yargılama süreci hiçbir demokratik standarda uymuyor ve bunu kesinlikle kabul edilemez buluyoruz. Bu nedenle buradayız.

Peki, Türkiye'deki girişimlerinizden aldığınız bir sonuç var mı? İmralı için yaptığınız başvurudan olumlu ya da olumsuz bir yanıt aldınız mı?

İmralı Hapishanesi'nde tutulan Abdullah Öcalan’ın durumu ve Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar karşısında derin endişe içindeyiz. Bununla ilgili olarak Adalet Bakanlığı’na bir mektup yazdık. Bu mektupta tutuklu yargılamaları, tutukluların avukatlarına erişme hakkının ihlaline, bazen dış dünya ile tamamen iletişimlerinin koparılmasına dair eleştirilerimizi ilettik. Bunların hiçbirinin bir demokraside kabul edilemez olduğunu bildirdik. Ayrıca İmralı’da bir görüşme yapmayı talep ettik. Ancak henüz bu talebimize olumlu ya da olumsuz bir yanıt almış değiliz.

Eğer talepleriniz Türk Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilir ve İmralı’ya giderseniz, sonrasında nasıl bir süreç bizleri bekliyor olacak?

Abdullah Öcalan ile direk iletişim kurmak istiyoruz. Avukatların İmralı’ya ziyaret gerçekleştirebilmesi gerekiyor, en temel talebimiz bu. Avukatların müvekkilleri kim olursa ve neyle suçlanıyor olursa olsun müvekkilleri ile görüşme hakları vardır. Fakat Türkiye’de pek çok tutuklu avukatlarıyla görüşme noktasında sıkıntılar yaşıyor bu kabul edilemez. İlk olarak 10 yıl ve daha fazlasını tutuklu yargılanarak geçirmiş herkesin serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Sırf müvekkilleri ‘terörizm’ ile yargılanıyor diye avukatları da ‘terörizm’ ile suçlayamazsınız. Avukatlara bu şekilde muamele edilmesi kabul edilemez. Girişimlerimiz sonucunda bunun son bulmasını bekliyoruz. Çeşitli insan hakları örgütleri ve resmi pek çok kurum İmralı’da yaşanan uygulamaları kınayan açıklamalar yayınladı. Ayrıca Avrupa Konseyi (AK) Parlamenter Meclisi de Türkiye’deki yargı sistemine dair oldukça eleştirel gözlemlerini paylaştı. Bunlara dair Türk yetkilileri hiçbir adım atmadı. Biz, Türk yetkililerinden acilen bu adımları atmalarını ve Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi dahil pek çok uluslararası kurum tarafından verilmiş resmi kararlara uygun hareket etmelerini bekliyoruz. Bu onların resmi olarak yükümlü oldukları bir şey.

Abdullah Öcalan en son 25 Mart 2021’de kardeşiyle telefonla, 7 Ağustos 2019 tarihinde ise avukatlarıyla görüşebildi. Kendisinden 19 ayı aşkın süredir haber alınamıyor. Söz konusu tecride ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Başta İmralı’da yaşanan bu kadar ağır tecrit koşullarını kabul edilemez buluyorum ve bunu ciddi şekilde kınadığımı söylemekten başka ne söyleyebilirim bilmiyorum. Bu kesinlikle kabul edilemez. Böylesi bir muameleyi meşrulaştırmanın hiçbir mazereti olamaz. 

Bu durumdan sorumlu çevreler örneğin CPT, buna karşı rolünü oynuyor mu?

İmralı’yı ziyaret eden Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) bir açıklama yapmalarını tabii ki bekliyoruz. Çünkü buraya gelmelerinin sebebi buradaki durumu araştırmak zaten. Eninde sonunda bir rapor yayınlayacaklarına eminim. Ve biz de bu raporun bir an önce yayınlanması için baskı kurmaya devam edeceğiz. Burada durumun ne olduğu gayet açık ve ben CPT’nin de bunu ortaya koymasını bekliyorum. 

İmralı’ya gitme talebi dışında yaptığınız başka başvurular var mı? Bu hukuksuzlukla mücadele etmek için başka ne gibi adımlar atılmalı?

Türkiye’ye gelmeden önce de buradaki dostlarımızdan, avukatlardan adaletin normal standartlarınca kabul edilemez olan pek çok sorunu duymuştuk. Adaletin temeli adil olmaktır ama bu ülkedeki adalet kurumlarının hiçbiri adil davranmıyor ve hepsi aşırı derecede siyasileşmiş. Buradaki davalara ben olsam yasal dava demem, siyasi dava derim. Adil ve tarafsız olmak mı? Tarafsız hakimleriniz yok. Bağımsız hakimleriniz yok.  Tamamıyla ve ciddi derecede buna karşıyız. Dışarıdan gelen aktörler olarak buraya müdahale etmek tabii bizler için her zaman çok zor. Yapmak istediğimiz şey buradaki yetkililer üzerinde baskı kurmak ve bu durumu Türk hükümetinin üzerinde baskı kurabilecek uluslararası kurumlara bildirmek. Ama Türk hükümeti kimseyi dinlemiyor ve harekete geçmiyor. Bu gerçek bir sorun. Ama en iyi yapabileceğimiz şey bu. Türkiye’nin bu zamana kadar yayınlanmış bir dizi karar metnine uygun davranması için ısrarcı olabilecek uluslararası kurumlar üzerinde bu yönde baskı kurmak. Ama söylemem gerekiyor ki elde ettiğimiz sonuçlar tam bir hayal kırıklığı.

Kürtler ve Öcalan arasında kurduğunuz bağ nedir? Sizin için neden Kürt sorunu ve Öcalan önemli?

Elbette Kürtlerin durumuna dair endişe içindeyiz. Kendi kaderini tayin etmek için savaşan bir halk ki ben bunun bir hak olduğunu düşünüyorum. Devleti olmayan halklar Katalonya’da kendi kaderlerini tayin etme hakkını kullandı. Ben kişisel olarak bu konuda bir referandum yapılmasını destekledim. Kurdistan’da da yapılması gereken budur demiyorum tabii. Açık ki Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunan çok ciddi bir kitle var. Ben kendimi bu taleple özdeşleştirebiliyorum. Ben herhangi bir partinin partizanı olarak bunu söylemiyorum. Ben daha genel anlamda bir haktan bahsediyorum. Katalonya halkının da Kürt halkının da kendi gelecekleri üzerine karar verme hakları olduğuna inanıyorum. Tabii ki Kürtlerin bu talebini destekliyorum. 

Daha önce Öcalan ile bir araya geldiniz mi? Öcalan’ın özgürlüğü için ne gibi girişimlerde bulundunuz?

Daha önce onunla tanışmadım. Ama salgın öncesinde İzmir’de insan hakları üzerine katıldığım bir panelde pek çok Kürt aktivisti ve avukat ile tanıştım. Orada yaptığımız tartışmalar benim konuyu daha iyi anlamama yardımcı oldu. Ben de Katalonya’ya dönünce Kürtlerin durumunu olabildiğince fazla tartışmaya çalıştım ve o zamandan beri de Kürtlerin haklarını savunmaya devam ediyorum. İnsan hakları konusunda sıklıkla uluslararası dayanışma kampanyaları düzenliyoruz. Sadece bu konuda değil, diğer başka pek çok konuda kampanya yürütüyoruz. Çünkü insan hakları evrenseldir. Rusya, Türkiye, İspanya, hangi ülke olursa olsun hak ihlallerinin son bulması için uluslararası dayanışma yükseltilmelidir. 

Ben yıllar öncesinde Anti-Apartheid Hareketi’ne (Güney Afrika’da Irkçılığa Karşı Hareket) dahil oldum. Nelson Mandela’nın özgürlüğü için yürütülen kampanyayı destekledim. Şimdi de aynısını Abdullah Öcalan için yapıyorum. Siyasi görüşleri yüzünden tutuklanan herkes için de yapıyoruz ve yapacağız. İnsanları siyasi görüşleri yüzünden yakalayıp hapse atamazsınız. Bunu asla kabul edilemez buluyoruz. Bu konuda uluslararası dayanışma büyük rol oynuyor. Güney Afrika ve Mandela’nın durumun da uluslararası dayanışma sonuç verdi. 

Bazen çok karamsar olabiliyoruz, tabii ki bu bizim problemimiz, sizin değil. Siz kendi işinizi yaparken biz Türkiye’deki siyasi baskının ne düzeye ulaştığını yeterince iyi anlatmakta başarılı olamadık. Bu siyasi baskıda yargı kritik rol oynuyor. Bu da şu an burada gördüğümüz sonuca yol açıyor. Yani 10 yılı aşan uzun süreli tutuklu yargılamalara. Bu durumu değiştirebilmek için elimizden gelen ne varsa yapmamız lazım. Daha fazlasını yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Dünyada devam eden çatışmalar düşünüldüğünde bu belki eskisine göre daha zor. Çünkü böylesi dönemlerde çok önemli insan hakları gündemleri unutulabiliyor. Şu andaki global konjonktürden dolayı biz Katalonya’da kendi yaşadığımız durumun da biraz unutulduğunu hissediyoruz. Ama bu durumu değiştirmek için yapabileceğimiz tek şey uluslararası dayanışma için daha fazla çalışmak.

Çok zor olsa da bir şeyler değişecek, umutluyum. Biz bir şeylerin değişmesini zorlamak için buradayız. Belki biz etki alanı çok geniş olan bir uluslararası örgüt değiliz, ama uluslararası dayanışmanın bir parçasıyız ve dayanışmanın en kişisel ölçekte dahi kurulabilmesi çok önemli. Örneğin burada katıldığımız duruşmada yargılanan insanların yurtdışından gelen uluslararası bir avukat heyetinin kendilerinin durumunu önemsediğini görmesi, onlara destek olmak için burada olduğumuzu bilmeleri bence kişisel düzeyde de, psikolojik düzeyde de çok önemli. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.