Karabağ sorunu nasıl çözülür?

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Öcalan’ın demokratik ulus temelinde demokratik cumhuriyetlerin birliğinden oluşan Konfederalist çözümü, Karabağ sorununu çözmekte de anahtar role sahiptir.

Karabağ savaşı şunu gösterdi: Artık Karabağ sorunu Azerbaycan devletinin “toprak bütünlüğü” temelinde çözülemez.
Karabağ Azerbaycan topraklarının orta yerindedir. Dört yanı Azerbaycan topraklarıyla çevrilidir. Hiçbir çıkış noktası yoktur.
Eğer her hangi bir “barış” anlaşması temelinde, diyelim ki Karabağ’ın “özerkliğini” de tanıyarak Azerbaycan ordularının Karabağ’a girdiğini düşünelim; bu nasıl bir sonuç doğurur?  
Böyle bir durumda Ermeni halkının kendi öz topraklarında imha edilmesinden ya da hayatta kalanlarının Karabağ’dan çıkarılmasından başka hiçbir sonuç düşünülemez.
Karabağ savaşında barış, eğer Karabağ’ın hükümran bir devlet ya da kendi savunmasını yapabilen konfederal bir devlet olması dışında artık mümkün değildir. Bu sonucun doğmasına yalnız Azerilerle Ermenilerin arasına kan girmiş olması sebeb olmadı. Türk devletinin bu savaşa Azerbaycan’ın yanında resmen bulaşmış olması da Karabağ sorununu Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü temelinde çözülmesini artık imkansız kıldı.
1915 soykırımını hatırlayan Ermeniler için Türk devletinin bu savaştaki varlığı yeni bir soykırımın habercisidir. O nedenle Erdoğan ve Aliyev’in “iki devlet bir millet” sloganı, Karabağ Ermenileri için 1915 yılına dönüş sloganı olarak anlaşılmakta. Ve bu algı tamamen haklıdır.
Türk devletinin Karabağ savaşındaki tutumu, onun tarihsel olarak mahkum edilmiş suçundan dolayı bir damla bile nedamet getirmediğini açık bir şekilde kanıtlamıştır. Bu devlet, zaten defalarca olduğu gibi, Ermeni soykırımından dolayı pişman değildir.  
Alman devletine bakalım. Bu devlet Hitler zamanında ve ikinci dünya savaşında milyonlarca Yahudi’yi yok etti. Holokost suçunu işledi.
Şimdi şöyle düşünelim: Alman devleti İsrail-Arap savaşları esnasında tek bir diplomatının ağzından İsrail karşıtı bir cümle sarfetseydi ne olurdu? Yalnız devletler değil, bütün insanlık ayağa kalkardı. Çünkü Almanya jenosit suçundan dolayı yargılanmıştır, suçlanmıştır, suçunu kabul etmiştir, halk Yahudilere karşı işledikleri suçun bilincindedir. Soykırım anıtları önünde dize gelmiş, Yahudi halkından af dilemişlerdir.
Sanırım barış yanlılarının, ırkçılık karşıtlarının Türkiye’de Türk devletine Ermeni, Asuri, Rum soykırım suçlarını kabul ettirmek için verdikleri mücadelenin önemi şimdi sanırım daha iyi anlaşılıyor. Eğer biz özellikle 1915 Ermeni soykırım suçunu devlete kabul ettirebilseydik, şimdi Erdoğan ve derin devlet Karabağ’da Ermenilere karşı yürütülen savaşa böylesine küstahça katılmaya cesaret bile edemezdi.
Türk tarihindeki tüm soykırım faciaları suçlanabilseydi, Türk devleti şimdi olduğu gibi Kürt halkına karşı soykırım yeltenişine kalkışamazdı.
Pontus soykırımı, 6-7 Eylül Rum pogromu mahkum edilebilseydi, Erdoğan’ın Yunanistan’a ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı saldırgan politikası mümkün olamazdı.
Ve elbette Türk devleti bu suçlarını kabul etmek zorunda kalsaydı, şimdi olduğu gibi Şengal’de Êzîdî halkına karşı yeni bir soykırım teşebbüsüne girişemezdi.
Demek oluyor ki, 1915 yılında Ermeni halkını yok eden, onların topraklarına, mallarına el koyan Türklerin Dağlık Karabağ savaşına katılmış olmaları, bu savaşı kronik bir tehlike haline getirmekle kalmadı, Karabağ sorununu Azeri-Ermeni kardeşliği temelinde, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ve aynı zamanda da Karabağ Ermenilerinin kendilerini yönetme hakkına saygı temelinde çözülme şansını da kökten yok etti.
Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’ın “iç sömürgesi” olarak tanımlayabiliriz. Böyle bir “iç sömürgenin” ayrılma yerine özerklik temelinde Azerbaycan’ın parçası olarak kalması akla uygundur. Ama şimdi yaratılan azgın Ermeni düşmanlığı ve Türk devletinin savaştaki ortaklığı koşullarında “akla uygun özerklik” sorunu çözemeyecek. Şimdi olduğu gibi Dağlık Karabağ’ın egemen bir devlet olarak tanınması ve açılacak bir kanalla Ermenistan’la ilişkilenmesi dışında sanırım uygulanabilir bir çözüm bulunamayacak.
Neden?
Çünkü hem Türkiyeli Türkler arasında, hem Azerbaycanlı Azeriler arasında, hem de Ermenistanlı Ermeniler arasında, ilkel milliyetçiliği aşan ve Demokratik Ulus paradigmasını kavrayan bir demokratik-modern anlayış yoktur. Öcalan’ın demokratik ulus temelinde demokratik cumhuriyetlerin birliğinden oluşan Konfederalist çözümü Karabağ sorununu çözmekte de anahtar role sahiptir.
Bu da hem Türkler, hem Azeriler, hem de Ermeniler arasında Apocu örgütlenmelerin ne denli büyük bir öneme sahip olduğunu bize anlatıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.