Kültürel asimilasyona dur diyelim!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Cem’in ibadet, cem evinin ise ibadethane olarak kabul edilmesi yolunda mücadele ederken, Cem’in ve Ocax’ın Alevi toplumsallığının devlet ve iktidar dışı misyonunu yadsımakta, Semah’ı ve Cem’i görsel seremoniye dönüştürerek içini boşaltmakta.

Yarından itibaren Muharrem Orucu başlıyor. On İki İmamlar Orucu olarakta bilinen bu oruçlardan sonra Aşure pay edilecektir.

Aşurenin inancımızdaki yeri çok daha derin ve tarihi olsa da On İki İmamlar Orucu 15 ve 16. yüzyıllarda inancımızda yer almaya başlar. İktidar İslam’ın doğa inancına müdahaleleri ile yaşanan bu başkalaşım sınır tanımaksızın devam ediyor. Bu müdahaleler sonucu birçok inanç değerinin, kavram ve kelamın içi boşaltılmış, başka anlamlar yüklenerek inanca yabancılaşma dayatılmıştır. Bu yabancılaşma ulus devlet süreci ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması, kentleşme ve cemevi kurumsallaşmasıyla zirve yapar.
Raya(Rêya) Heqî inancında bireyin ruhi şekillenmesi ve inanç toplumsallığı inancın ahlaki ve politik değerlerine göre yaşanıyordu.

Otantik Alevilikte, bireyin inanç değerlerini içselleştirmesi ve sürdürmesi gündelik hayatın her aşamasında inanç değerleri ve kutsalları ile kurulan güçlü ruhani bağ sayesinde yaşanıyordu. Halbuki yaşanan kentli Alevilikte, daha çok kimlik inşa çalışması esastır, inancın içeriği ve değerleri talidir. Kent hayatında kendisine yer edinme, kendisini ifade etme, kent hayatına uygun kimlik inşa çalışması içindedir. Aleviler, İktidar İslam’ ın mahalle baskısı sonucu Alevi üst kimliği etrafında örgütlenmişlerdir. İktidar İslam karşısında, inanç merkezli Alevi değerlerini sahiplenme ve bilince çıkarma yerine, seküler anlayışı esas alma, dolayısıyla Kemalist çizgiye razı olma hali yaşanmaktadır. Kentli Aleviliğin, geleneksel otantik Aleviliğin inanç esaslarıyla özde çatışmadığını söyleyen ulusal sol anlayıştan Alevi aydınları, devletin laik olduğunu söyleyerek Kemalizm ile ilişkilenmeye meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar. Halbuki ‘devletin laik’ söylemi, ulus devletin Alevileri ikna etmek için Anayasasına yerleştirdiği söylem olmaktan öte bir anlamı yoktur. Ütopyasını kaybetmiş bu insanların, 12 Eylül sonrasında Alevi kimliğine sarılmaları ve Alevi hareketinin öncülüğüne soyunmaları sonucu başkalaşım daha da hızlanır. Anacıl Toplumun ahlâki ve politik değerlerine sahip, aşiret ve Ocax sistemi gibi devlet dışılıktan beslenen otantik Alevilik ile devlet esaslı çözüm arayışına sahip ateist olduğunu söyleyen bu sol anlayış sürekli çelişki ve çatışma içinde olur.

Kendi örgütlerinden kopan, ya da sosyalizm ütopyasını yitiren bu kişiler, inanca duyulan ihtiyaçtan çok sosyal ve siyasal aktiviteden kopmama amacıyla Alevi hareketleri ile ilişkilenmişlerdir. Bu kesim, otantik Aleviliği savunan ve yaşayan toplum kesimlerini, feodal, gerici, ilkel diyerek itibarsızlaştırmak istemiştir. Ocax sisteminin dağıtılması, Pîrlik kurumunun işlevsiz kalması nedeni ile kentli Aleviliğe öncülük eden Alevi aydınları, Alevi inancı ve inanç değerlerini dönemin hakikati ile güncelleyerek buluşturmak ve tekçi ulus devletle hesaplaşmak yerine, iktidarın inancı inkârı önüne geçme çalışmalarıyla yetinmektedirler. Otantik Aleviliğin tarihsel hakikati, inancın ahlaki ve politik değerleri, onlar için önemli olmamaktadır. Madımak katliam anması, Alevi köylerine cami yapılmaması, Diyanet İşleri Başkanlığı ve mecburi din derslerinin kaldırılması, cem evlerine statü verilmesi konularıyla Alevi kolektif kimliğini oluşturma, Sünni İslam karşıtlığı üzerinden kendisini örgütleme arayışındadırlar. Geleneksel otantik inanç değerleri ile kendisini toplumsallaştıracağına, İktidar İslam’ın kamusal alanda yaygın ve güçlü pozisyonu ile oluşan ciddi tehdit algısı karşısında kentli Alevilik, kendisini Sünni karşıtlığında konumlandırmış, tüm motivasyonunu buna indirgemiş durumdadır. Devletin kültürel soykırım politikalarına karşı çıkacağına, iktidar İslam’ın kuşatıcılığına itiraz edip mücadele edeceğine, aynı mahallede ve aynı kentte yaşadığı Sünni İslam’ a inanmış bireylere ve topluluklara mesafe koyarak, demokrasi asgari müştereğinden uzak durmaktadır.

Kentli Alevilik, tarihsel referanslarına atıf yapmak yerine, Sünni İslam değerleri ve kurumlarının karşıtlığı üzerinden kendisini tanımlamaktadır. Enerjisini ve duyarlılığını, Sünni çoğunluğun en temel haklarını gasp ettiği argümanını dillendirmekle yetinmektedir. Kentli Alevilik, devlet ve iktidar dışılığı esas alacağına, devlete ve iktidara eklemlenmenin, devletin Aleviliği tanımasını hayati konu olarak görmektedir. Kentli Alevi hareketi, Alevilik aidiyetinin şekillenmesinde dinsel referanslara vurgu yapmakta, İslam olmakla olmamak arasındaki dindarlığı Alevilere dayatmaktadır.

Cem’in ibadet, cem evinin ise ibadethane olarak kabul edilmesi yolunda mücadele ederken, Cem’in ve Ocax’ın Alevi toplumsallığının devlet ve iktidar dışı misyonunu yadsımakta, Semah’ı ve Cem’i görsel seremoniye dönüştürerek içini boşaltmaktadır. Anlaşılacağı üzere kentli Alevilikte sekülerleşme ve dindarlaşma iç içe aynı anda yaşanan ve giderek tüm Alevileri kapsayan bir paradoksa dönüşmektedir. Bir yandan otantik Alevilik ile Kentli Alevilik arasında, diğer yandan da kentli Alevilik içinde yaşanan sekülerleşme ve dindarlaşma arasındaki çelişkilerin üstesinden Aleviler gelmek zorundadır. İnancın geleceğini dönemin hakikatine uygun geliştireceğimiz doğru yaklaşım belirleyecektir. 

Bu anlamda Alevi hareketi, siyasi ve kültürel alandaki mücadelenin paralelinde, inancın tarihsel hakikatini aydınlatma, inancın ahlaki ve politik değerlerini toplumsallaştırma mücadelesini yürütebilirse, inancın yaşatılması ve sürdürülmesi mümkün olur. Alevilik, ya geleneksel tarihsel hakikatini ve inanç değerlerini günümüz koşullarına ve hayatın gereklerine göre yeniden güncelleyecek ve dönemin hakikati ile buluşarak hayat bulacaktır. Ya da inanç hakikati ile arasına mesafe koymada ısrar ederek, kendi hakikatine yabancılaşarak başka bir şeye dönüşecektir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.